11. BÖLÜM - Karmakarışık Duygular

46 15 24
                                    

Canlarım yine yeni yeniden ben geldim. Bölüm gecikti. Bundan dolayı özür dilerim. O zaman keyifli okumalar...

Müzik:

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Yorgunum ve Ağrılar

Sabrina Carpanter - Paris

.

YAZARIN ANLATIMIYLA

Kurul

Kurulun çalışanları hiç durmadan nefes dahi almadan çalışmalara devam ediyordu. Aradıkları kişiyi bulduklarına o kadar eminlerdi ki bunun ağır bedeline bile razıydılar. Başkanlarının kurduğu tek bir "Bulduk." kelimesi ile gelmiş geçmiş en güçlü ve en sıkı çalışma altına girmişlerdi.

"Hadi hadi, tembellik etmeyin ve ona layık olmaya çalışın." Başkan, altı yaşından beri hep daha iyi olabilmek için çabalamıştı çünkü gözünü hırs bürümüştü. İstediği de oldu. Kurulun başına geçti ama bu sefer daha büyük bir amacı vardı. Bu zamana kadar hiç kimsenin adını almaya cesaret edemediği o kişinin adını ağzına almış, kafasındaki pis planlarını kuruldakilere bildirmişti ve yine istediğine ulaşmıştı. Hem de öyle şanslıydı ki aradığı kişiyi kolayca kandırabilirdi.

Bu gözü dönmüş, aç bir kurt gibi avını avlanmak için elinden gelen her şeyi yapan başkanın da yanıldığı bir şeyler vardı ama yanılgısı onu tahmin edemediği bir güce kavuşturmuştu. Basit biri olarak gördüğü kişi onun için altından değerli olmuştu çünkü bu zamana kadar üzerlerinde pis planlar kurduğu insanlardan çok daha iyisini bulmuştu.

Peki ya yıllardır aradığı kişiyi bulduktan sonra o kişiye istediğini yaptırabilecek miydi?

.

ELİS'İN ANLATIMIYLA

Salı - 18.23 / Kafe

Andaç ile okul çıkışı kafeye gelmiştik. Bu bizim ilk buluşmamızdı ama bu buluşmayı randevu gibi değilde sorunlarımızı halletmek, bunları konuşmak için gelmiştik. Daha doğrusu Andaç dün ona yaşadığım bu garip olayı anlatmamdan dolayı buraya gelip bir çözüm bulmamız gerektiğini söylemişti. Bende onu onaylamıştım. Dünden beri fazla düşünceliydi ve bir şeyler onun ciddi bir manada canını sıkıyordu. Çok durgun ve üzgündü. Bende dayanamayıp onu soru yağmuruna tuttum. "Andaç neyin var? Neden böyle duruyorsun? Sana dün söylediğim şeylerden sonra çok durgunsun. Ben eğer sana istemeden bir şey söylediysem özür dilerim." Durdum, soluklandım ve Andaç konuşmaya yeltendiği zaman onu susturup devam ettim. "Bak, eğer dün söylediğim şey yüzündense boş ver. İnan başa çıkabilirim. Gerekirse hayatımın sonuna kadar bu garip şeyle yaşarım ama asla senin böyle durmanı istemem."

Andaç'ın söylediklerimin üzerine gözleri doldu ama bunu sadece bir saniye kadar görebildim çünkü anında okyanus mavisi irislerini benden çekip cama çevirdi. Biraz bekledi, bekledim. Onun sakinleşmesini ve kendine gelip bana olanları anlatması için bekliyordum ama endişem gittikçe artıyordu. Yine dayanamayıp yüzünü ellerimin arasına aldım ve gözlerini gözlerime sabitledim. "Andaç ne oldu? Anlat bana." Andaç daha fazla dayanamadı ve derin bir nefes aldı, konuşmaya başladı. "Elis şu sıralar kaldıramadığım birkaç şey var. Sana bunları söyleyemem ama lütfen inan bana." Andaç ne demek istiyordu hiçbir şey anlamamıştım. Zaten karışan aklım tümden karışmıştı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan Andaç tekrar konuşmaya başladı.

"Biliyorum, ne demek istediğimi anlamadın ama bunları lütfen bir kenara bırakalım." Derin bir nefes aldı ardından devam etti. "Şimdi ben dün dediklerini derin derin düşündüm ama bu konu hakkında ne yapacağımı bilmiyorum. Yine de elimden geldiğince bu konuyla alakalı kaynaklara ulaşıp bir şeyler bakacağım. Sen sakın endişelenme. Olur mu?" Ben anlamıyordum. Bunları söylerken bile Andaç çok kötüydü. Ona bir gün içerisinde ne olmuştu ki böyle? Yoksa benden pişman mı olmuştu?

FİKOTRA: Zihin SerisiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt