21. BÖLÜM - Karmaşanın Yarattığı Kaos

36 13 2
                                    

Canlarım yine yeni yeniden ben geldim. Başlıktan da anlamış olduğunuz gibi çok kaos dolu bir bölüm oldu. 😉 Keyifli okumalar...

Müzik:

Selena Gomez / People Youn Know

.

"Artık Nafiz ve Öniz devri kapandı. Elis'in devri açıldı. Sadece Elis."

.

Söylediğim şeyler kuruldakilerin yüz ifadelerini oldukça değiştirmişti. Bu olumlu anlamda bir değişim değildi. Herkesin yüzünde endişe, korku vardı. Oysa ben zafer, mutluluk göreceğimi zannediyordum. Onların gösterdikleri tavır beni bir an için hayal kırıklığına uğratmıştı. Omuzlarım düşecek gibi oldu, kafamı yere eğecek gibi oldum ama daha sonra onunla göz göze geldim. O da bana endişeyle bakıyordu ama bu farklı bir endişeydi. Sanki o geleceğini değil beni düşünüyordu. Ya da beni buna inanmam için kandırıyordu.

"Nafiz ve Öniz bakıyorum da yüzünüz düştü. Ne oldu? Kızınızdan bunu beklemiyordunuz dimi? Ben biliyordum, en başından beri. Hatta Elis sen bana geldiğinde çiçeklere baktığımı ve garip tepkiler verdiğimi biliyorsun çünkü senin kategorini biliyordum. Ablam bunu da görmüştü. Bir zamanlar kategori sınavına girdiğinde zihnine baktığı kişi annendi ve onun geleceğinde seni görmüştü ve bana bunu sadece 'güzel kokulu çiçek' diyerek belli etmişti. Zamanı gelince benim sana sahip çıkmamı istemişti."

"Sen kim oluyorsunda benim kızıma sahip çıkıyorsun?" Annemin sert çıkışı Beste Hanım'ı kızdırmıştı. Ayrıca annemin bu korumacı tavrı beni iyi hissettirmek yerine daha kötü hissettirmişti çünkü beni asıl koruması gereken zamanda değil çok saçma bir zamanda koruyordu.

"Sen orada bir dur bakalım, Öniz Hanım. Anneliğe eğer bu kadar muhtaçsanız ilk önce kızınızın yaralarını iyileştirip onu o yurttan alın."

Bu sefer çıkışan kişi ben oldum. "Birinin ne beni yurttan almasına ne de yaralarımı sarmasına ihtiyacım yok. Ben bana yeterim." Bu cümle ne kadarda ağırdı değil mi? İnsanın çevresinde gereğinden fazla insan olmasına rağmen ona yardım edecek sadece kendisinin olması... Aciz ruhum, yaralanmış duygularım ve çaresiz benliğimden başka hiçbir şeyim yoktu...

Tepkimde ki ciddiyeti güzel yansıtabildiğime kendimi inandırdıktan sonra cümleme devam ettim. "Şimdi burada tartışmak yerine mantıklı düşünmeye başlayalım. Ne dersiniz?" Sesime biraz alay katarak konuşmuştum çünkü onların tepkilerini umursamadığımı belli etmek istiyordum. Umarım anlıyorlardır. "Tamam, toplantı odasına geçelim." Annemin sert, kendinden emin tavrı beni oldukça etkilemişti. Eğer bana gerçekten kızıymışım gibi davransaydı ilk örnek alacağım kişi o olurdu ama şu an en son örnek alacağım kişi bile değildi.

Annemin cümlesinden sonra babam, annem, Beste Hanım, ben ve o da bizimle aşağıya geldi. Bu durumdan hiç memnun değildim. Aklımdan çıktığı tek bir an bile yoktu ve şimdi ise gözümün önünde durarak bana daha fazla zarar veriyordu.

Aklıma onun bana yalan söylediğini anladığım ilk an geldi. O an yerin dibine girmek istediğimi, en sevdiklerim tarafından bir kez daha vurulduğum düşüncesinin beni nasıl yaraladığını hatırladım. Gözlerim doldu, kendime hâkim olamadım ama olmalıydım. Derin bir nefes aldım. Beyaz renginin süslediği tavana baktım. Tekrardan iç çektim ve o an birinin beni kolumdan tutup çekmesiyle kendime geldim.

Bu kişi yine oydu. Neden laftan, sözden anlamıyordu?

"Elis, lütfen bunu bana bir kez daha yapma. Anlamıyor musun? Seninle barışmak için her şeyimi veriyorum ama sen bana doğru düzgün tek bir cevap bile vermiyorsun." Onunla konuştuğum her an gibi şimdide oldukça sinirliydim. "Sana cevap vermiyorum öyle mi? Oysa ben cevaplarımı gözlerimle ilettiğimi sanıyordum. Demek ki korkusuzca, huzur bulduğum irislere baktığım zamanlarda senin aklın hep başka yerdeymiş. Öyle ki bu zaman diliminde gözlerimdeki ufak duygu değişimini bile anlamalıydın. Bana çok yazık ki ben senin tek nefesinden bile içini okuyabiliyorum. Bu da demek oluyor ki sen bana değil babamın size vadettiği o iğrenç teklifin içeriğine âşık olmuşsun."

FİKOTRA: Zihin SerisiWhere stories live. Discover now