20. BÖLÜM - Başkaldırı

34 13 15
                                    

Canlarım yine yeni yeniden ben geldim. Hızla bölüme geçelim. Keyifli okumalar...

Müzik:

Ozbi / Melek Mossa - Hadi Gittik

.

"Elis." Beste Hanım biraz durdu. Ardından kategorimi söylemek üzere dudaklarını araladı...

.

Beste Hanım'ın cümlesini bölen şey telefonun sesiydi. O müsaade isteyip dışarı çıkarken biraz olsun rahatlamıştım çünkü bu güç beni mahvetmişti. Başta dinçleşmiş gibi hissettiriyordu ama daha sonra sanki kanıma sızan zehir gibi uyuşturuyordu her yerimi. Daima yaptığım gibi derin bir nefes aldım ve o an dikkatimi Derin ablanın bileği çekti. Gerçekten çok kötü kızarmıştı hatta morarmaya yaklaşmıştı. Bunun benim yapmış olduğum gerçeği daha fazla canımı sıkarken onu biraz olsun rahatlatmak istemiştim. Ayrıca kategorimi de öğrenmiş olurdum. Bu yüzden Derin ablanın bileğine doğru elimi yaklaştırdım ama yine yapacağım bu eylemi bozan şey dışarıdan gelen gürültüydü.

"Beste Hanım seni zorlamak istemiyorum ama ben o odaya gireceğim ve onu göreceğim. Tamam mı?"

"Bak, telefonda da dedim. Giremezsin. Rahat bırak şu kızı." Kapının dışından derin bir soluma sesi duydum. "Hayır. Onu bir daha asla bırakmayacağım. Evet, hata yaptım ve bundan oldukça pişmanım. Yine de hatalarımı da yanıma alıp bir kez daha onu acısıyla baş başa bırakmayacağım. Lütfen bana engel olmayın. Bunu daha önce ona da söyledim. Ben ilk nefesimi onu gördüğüm ilk an aldım, ciğerlerim ilk defa sağlıklı bir oksijen gördü. Kalbim ilk defa bu kadar hızlı çarptı ve beynim ilk defa bir kızın bu kadar güzel olabileceğini kabullenemedi çünkü o çok özeldi. Farklıydı, farklı hissettiriyordu. Anlasana işte onunla nefes alabiliyordum ama bunu önceden vermiş olduğum iğrenç bir söz bozdu. Bu sözden dönmek için her şeyimi verdim ama olmadı. Şimdi lütfen beni bırakın ve onu bir kez göreyim."

Bu gelen oydu. Kurduğu cümlelerin hepsi benim içindi. Sanki bir şairin ağzından çıkmış gibiydi bu cümleler. Öyle büyüleyici öyle güzeldi fakat benim kalbimin parçalarını birleştirmeye yeter miydi? Hayır, sanmam çünkü yapılan ihanet affedilebilir ama ruhumda, kalbimde bıraktığı iz asla silinmez. Bu izle yaşamak da kolay değildir. Onu belki bir gün affederim, kalbime yenik düşer gururuma ihanet ederim ama o iz asla peşimi bırakmaz. Ebediyen benimle kalır. Belki de o izle yaşamayı öğrenirim ve onu unuturum. Gururumun ihaneti buhar olur ama bu ihaneti yok edebilecek kadar güçlü müyüz? O benim yaralarımı sarabilir mi? O ize alışmamı sağlayabilir mi? Bilmiyorum. Her zaman olduğu gibi...

"Güzel ko... Elis." Bana az kalsın 'güzel kokulu çiçeğim' diyecekti ama ona söylediğim o sözler aklına gelmiş olmalı. Onun da kendine yediremediği şeyler var. Tıpkı benim aldığım derin ve geçmesi imkânsız izin aynısı onunda kalbinde barındığı gibi. Belki de canı çok yanıyor ama bana göstermiyor çünkü onunla o günden sonra göz göze geldiğimiz tek bir anda bile bana acılarını göstermek istercesine bakmadı. Kendini acındırmak istemedi. Aksine oldukça güçlü baktı, beni geri kazanacağına emin bir şekilde.

Kendimi düşüncelerime çok fazla kaptırmıştım ve onun bana doğru geldiğini fark edememiştim. Öylece başımda durup gözlerinin gözlerim ile buluşmasını bekliyordu ama ona bakmayacaktım. Bakarsam bu savaşa bir daha yenilirdim. Bu yüzden kafamı onun tam tersine çevirdim ve ayağa kalktım.

Tam odadan çıkacakken bir el kolumu tuttu ve beni kendine doğru çekti. Saçlarımı kokladı ve kulağıma fısıldamaya başladı. "Lütfen, beni bir kez daha ardında bırakma." O an sinirle dolup taştım. O beni ardında bırakabilmişti. Arkamdan iş çevirmişti. Bunun verdiği sinirle onun ellerinden kurtuldum ve bunu yaparken onu biraz geriye doğru ittirdim.

FİKOTRA: Zihin SerisiWhere stories live. Discover now