Gözlerimi kapattım. Derin bir nefes. Bir iki ve üç. Derin nefes.

Agust D
O çocuktan hiç haz etmiyorum
Ve sen onun yanındasın Jimin

Kılını bile kıpırdatmadı. Telefonu yeniden çıkartmadı. Öylece Jooheon'un gözlerine bakmayı ve sohbetine eşlik etmeyi sürdürdü. Mecburen yeniden kalvyede gezdirdim parmaklarımı.

Agust D
Ayrılıyorsun oradan
Hemen şimdi
Yanıma gel

Agust D
Jimin
Sinirleniyorum
Siktiğimin herifinden uzaklaşman için üç saniyen var

Jimin telefonunun mesaj seslerini umursamadı. Stresle doğrulup yeniden onlara baktım ama bu sefer karşılaştığım şey Jooheon'un alaycı bakışlarıydı. Çünkü herkes gibi o da biliyordu. Jimin sevgilimdi. Böyle anılıyorduk. Ve benim sevgilim onun yanındaydı. Onunla gülüyordu. Elbette bana alayla bakardı.

Jimin'in ismine tıkladım. Telefon çaldı. Jimin bu sefer telefonunu cebinden çıkartıp aramamı yanıtlamadan kapattı ve gözlerini ekranda bir süre gezdirdikten sonra bana döndü. Derdimi anlamak ister gibi gözlerime baktı ve ekrana dahi dönmeden, parmaklarını hareket ettirdiği gibi mesajımı yanıtladı.

Saniyeler içinde telefonumun ekranı bir mesaj sesiyle aydınlandı.

Kitty Kitty
Bana karışabileceğini sana düşündüren ne?

Gözlerimi kapattım. Bu zaten çoktan beklediğim bir tavırdı. Bu yüzden şaşırmadım. Sadece takımımın ceketini düzelttim, kravatımı biraz çekiştirdim ve tok adım sesleriyle önünde beklediğim masadan ayrılıp tam karşımda beni bekleyen tabloya doğru, büyük bir gülümseme eşliğinde ilerledim.

Jimin'in arkası dönüktü. Gelmeyeceğimi biliyordu ama buradaydım. Anlamadığı şey yanındaki çocuğa duyduğum nefretti. Jooheon kafamın içinde defalarca ve defalarca ölen bir bedendi. Bana alayla bakamayacak seviyedeydi ama Jimin ona bu imkanı sağlıyordu.

Elimi usulca beline koyup göğsümün sırtına değeceği şekilde bedenlerimizi birleştirdiğim de "Sevgilim." dedim. "Seni bekliyorum yarım saattir."

Jimin'in cümlesi kesildi. Elimin altındaki bedeni kasılırken Jooheon'a en güzel gülüşlerimden birini sunuyordum. Kafamın içindeki canavara onun bedenini savuruyordum. O canavarın keskin bıçağını boynuna yaslayışını ve gözünün yaşına dahi bakmadan kafasını bedeninden ayırışını izliyordum. Jooheon ise tüm bunlardan bi'haber gözlerime bakarak düz bir çizgi olan dudaklarıyla karşımda duruyordu.

"Yoongi." dedi Jimin elimin altında bana dönerek. Hamlemi beklemiyor muydu? Oysa beni tanımış olması gerekirdi. Her zaman ona verecek bir karşılık bulurdum. Anlamış olmalıydı. Ben nasıl onu çözdüysem o da beni çözmüş olmalıydı. "Ne yapıyorsun?"

"Jimin." dedim kullanabileceğim en uç kibarlığı kullanarak. "Hafif bir kırgınlık yüzünden tüm gecemizi başkalarıyla geçirmeyelim sevgilim. Seni bekliyordum işte."

Jooheon geriye doğru bir adım attı ama buna tezat bir şekilde "Rahat bıraksana." dedi. "Belli ki seninle gelmek istemiyor."

"Onun adına konuşma." diyerek kibarlığımı sıyırıp attım. Jooheon için kibar olmam gereksizdi zaten.

"Sen de onun adına konuşma o halde."

"Kesin şunu." Jimin ters bir şekilde mırıldandı ve belindeki elimi tutup çekti. İtecek ve beni daha çok bozacak sanmanın gerginliği ile onu bekledim fakat tam tersi şekilde çektiği elime parmaklarını geçirip "Keyifli bir akşamdı Jooheon." dedi. "Şu koca bebekle ilgileneyim, sevgimden mahrum kalınca kafayı yiyor."

cruel : yoonmin ✓Where stories live. Discover now