Bölüm Kırk Yedi : Ruh Toplayıcısı

22 5 125
                                    


*****

Andreas, Viola'nın onu uzak koylara göndermesiyle birlikte kalbindeki Freya aşkı sönmüştü, onu düşünmez hale gelmişti. Tekrar aklına Viola düşmüştü, onu seviyordu, aşkı tekrar perikleşirken yerden aldığı dal parçasını önündeki ateşe uzattı, arkasında kalan arkadaşları çoktan sızmıştı. Etraftaki tek ses horultuya eşlik eden odunların çıtırtı sesleriydi.

Kendi kendine gülümserken buldu kendini. Ateşe baktıkça hayran kalıyordu, Viola'yı görüyordu, onu görmek istiyordu ancak onun gözü hiçbir zaman onu görmemişti, küçükken bile yüzüne bakmazdı. Hep bakmasını istemişti.

Dal parçasını ateşten çekip yanan ucuna baktı, kendisine hiçbir zaman bakmayacak bir kadına aşık olmak acı vericiydi, zihnini bu acıdan uzaklaştırmalıydı, yoksa delirecekti. Yanan dal parçasını avuçlarına götürüp değdirdi, etinde hissettiği acı dişlerini sıkmasına neden olurken Viola hala aklından gitmemişti.

“Yine mi onu düşünüyorsun?"

Birden yanında beliren arkadaşıyla birlikte elindeki dal parçasını yere atıp göz ucuyla ona baktı. Beyaz kısa saçları, uzun sivri peri kulakları ve renkli gözleriyle bir peri kızıydı, kendisi gibi şövalyeydi ve Viola onu seviyordu.

“Evet yine onu düşünüyorum," deyip gülümsemesini tekrardan takındı.

“En son Freya'ya aşık olduğunu sanıyordum," diye soran kadın bacak bacak üstüne atmıştı.

“Ben de öyle sanıyordum ama ondan uzaklaştıkça Viola'ya aşık olduğumu anlıyorum, Freya ile birlikteyken kendimi çok berbat hissediyorum Winter, böyle kafam yerinde değilmiş gibi, beni zehirliyor."

Mavi gözlerini tekrar ateşe getirdi.

“Ama Viola öyle değil, onun yanında kendimi mutlu hissediyorum."

Winter dudaklarını birbirine bastırıp ateşe baktı, ateş kemiklerini ısıtıyordu, bir kış gecesi kuzeydeki yerde doğmuştu. Bu yüzden adına Winter koymuşlardı. Saçlarının da bunda tabiki de etkisi vardı.

“Aşk denen duygudan pek anlamam Andreas ama seviyorsan ona açıl bence."

Andreas hayatında duyduğu en komik şaka buymuş gibi kahkaha atmaya başladı.

“Neden gülüyorsun ki?" diye soran Winter'in sesi masum çıkmıştı, siyah kaşları ise sesinin tam tersine sertçe çatılıydı.

“Winter, Viola bana bakmaz. Aşka olan inancının bile olduğunu sanmıyorum."

Winter öne doğru eğilip kızıla dönen gözlerini ateşe dikmeye devam etti. Andreas bu şövalyelerin arasında gördüğü en güzel ve yakışıklı yüzdü, ayrıca sadakatli ve iyi kalpliydi.

“Bence bakar, ego yapma yoksa o kıçını tekmelerim, yakışıklısın, iyi birisin ve kibarsın. Bir kadın daha ne ister?"

Andreas bir kez daha gülmeye başladı. Winter'in bu kadar romantik olduğunu bilmezdi.

“Bilmem, bir kadın olarak sen söyle."

Winter iç çekti, gözlerini ateşten çekip Andreas ile göz teması kurdu, kurmasıyla birlikte gözleri Andreas'ın mavilerine dönmüştü. Andreas hala buna alışamazken dişlerini belli eden bir gülümseme ile kadının yüzüne bakmaya devam ediyordu.

“Cesur, iyi, dürüst ve zeki bir erkekle birlikte olmak isterdim, ha bir de ucundan köşesinden yakışıklı olsa fena olmaz."

Andreas başını iki yana sallayıp elini Winter'in omzuna yerleştirdi.

Karanlık DönenceDonde viven las historias. Descúbrelo ahora