Bölüm Yirmi Yedi: Kızıl Ayın Yükselişi

39 8 46
                                    


Multimedia Freya, siz daha farklı hayal edebilirsiniz.

*

Parmaklarının altındaki beden yavaş yavaş zehirleniyordu, göğsünde atan kalbi hiç olmadığı kadar hızlı çarparken gözlerini kırpıştırarak açmaya çalıştı ancak bir türlü o gücü kendinde bulamıyordu. Öleceğini hissederken birinin dizlerinin üzerine çökerek eline uzandığını hissetti.

"Panzehiri sana bir şartla veririm," dedikten sonra gülümsediğini hissetti.
"Bana Brian'ı bulacaksın."

Gözlerini bir kez daha açmayı denedi, deneyi işe yaradığında gözleri Viola'nın kahverengilerini buldu. "Nesin sen böyle?" diye sorduğunda Viola'nın dudaklarındaki gülümseme silindi, gözleri hala yeşildi.

"Adımı söyledin, nasıl olabilir?"

Elini yılanına uzattı, dişlerinin arasındaki zehirden bir damla parmağına damlattıktan sonra parmağını Cesar'ın yüzüne sürdü. Onun panzehiri diğerlerinin aksine içilmesine gerek yoktu.

"Tamala," diye bağırdı başını yukarıya kaldırarak. Her şey silinmişti.
"Dileği istemiyorum, o bana insan olarak değil kızıl olarak lazım."

Yerdeki beden öksürük krizine girerken ayağa kalktı Viola. Arkasını dönerken annesini bir yerlerde görmeyi umuyordu. Ona büyük bir haber vermişti, tek bulabilecek kişinin kızıl olduğunu söylemişti ve o şansı da elinde pimi çekilmiş bir bomba gibi patlamak üzereydi.

"Neden sadece ben hatırlıyorum?"

Dilek perilerinden bir gram anlamazdı, daha önce onlarla karşılaşmamıştı.

"Burada kalmak istemiyorum," diye mırıldandıktan sonra arkasını döndü. Cesar olmayan Cesar yattığı yerden doğrulup oturur pozisyona geldiğinde öksürükleri kesilmişti. "Sadece seni öptüm, öpmeden önce ağzını zehirle mi çalkaladın sen?"

Kahverengi irisleri Cesar'ın yeşillerine takılırken bu rengin ona ne kadar yakıştığını düşündü ama menekşe rengi gözleri daha güzeldi, ayrıca kendisine biraz sonra becerecek gibi bakmıyordu, soğuk ve kibirli bakardı, gülüşü rahatsız edici olabilirdi ama şimdiki kadar değildi.

"Evet öyle yaptım, bir daha beni öpmeye kalkarsan bu sefer erkekliğine sürerim, bir daha asla kalkamaz olur."

Cesar yüzünü ekşitip tamamen ayağa kalktı. Bacakları tüm gücünü yitirmiş gibi yalpalayarak kütüphanenin kapısına doğru giderken Viola ayaklarını yere sertçe vurmaya başladı. Bu yerden çıkması gerekiyordu.

Cesar'ın peşinden o da giderken birkaç kişinin bakışlarını üzerinde hissetmişti. Ona bakarak gülen oğlanlara sert bakışlarını attıktan hemen sonra çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Okulun geniş bahçesine çıktığında Riley'yi tek başına otururken gördü. Dudaklarını ıslatıp ona doğru ilerlerken yüzündeki sert ve acımasız ifadeyi silme gereği duymamıştı.

Tam karşısına geçtiğinde genç kızın dolu mavi gözleri onun kahverengi gözlerine dikildi. Burada bile sulu gözlüydü.

"Neden bu kadar eziksin anlamıyorum, her iki gerçeklikte böylesin. Seni ne zaman güçlü bir kız olarak göreceğin anlamıyorum. Çok zayıf bir hedefsin, bu yüzden seninle uğraşasım gelmiyor. Cesar olmasaydı şimdi seni bin kez öldürmüştüm."

Riley kaşlarını çattı. Karşısındaki bu kız tam olarak neden bahsediyordu?

"Kafanda basmıyor," diye homurdandı Viola. Riley kucağındaki telefonu çantasına atıp ayağa kalktı, çantasını omzuna asarken kahverengi kaşlarını daha da çatmıştı, mavi gözleri çakmak çakmak parlıyordu.

Karanlık DönenceWhere stories live. Discover now