Bölüm Dokuz : Üzgünüm Sevgilim

115 26 27
                                    


"Sen özelsin, gerçekten özelsin Viola. Bir gün kendini bulacaksın ancak bazı şeylerin bedelini ödemek zorundasın."

Viola her sabah olduğu gibi aynanın karşısında altın sarısı saçlarını taramaya başlarken yansımasına bunları söylüyordu.

"Bence de öylesin sevgilim," diye mırıldandı arkasındaki yatakta uzanan adam. Viola duyduğu sesle birlikte elindeki tarağı bırakıp ayağa kalktı. Yatağa doğru dönerken dudaklarında mutlu bir tebessüm belirdi.

Brian, onu seviyordu. Birkaç ay önce onu Astronemia meydanında bulmuştu, üstü başı yırtıktı, dayak yemişti. Ancak Viola'nın gördüğü şey bu değildi, gözleriydi. Tıpkı kendisi gibi göz bebekleri yoktu, alnına kocaman harflerle iblis yazılmıştı.

Bu nedenle Viola soluğu onun yanında almıştı, hiç kimseyi umursamamıştı. Brian kendine geldiğinde ise o da Viola kadar şaşırmıştı. Birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki, resmen kaderleri beraber yazılmış gibiydi.

Ergenliklerine birkaç sene kala ikiside iblis ilan edilip işaretlenmişti. Kendisi bir cadıydı, bunu anlayabiliyordu bir nebze ama Brian fakir bir tüccarın tek ve biricik oğluydu, bir pusula sayesinde dünyaya gidip gelebiliyordu, boyut atlayabiliyordu. Bunu gören bir köylü ise hiç yememiş içmemiş tüm köye yaymıştı.

Viola bunu düşündüğü an yine nefretle soluklandı. Ona bunu yaşatanları tek tek cezalandırmak istiyordu ancak Brian kendisine göre daha barışçıl bir insandı. Bu yüzden öfkesini içinde tutmaya özen gösteriyordu. Viola düşüncelerini kenara itip dudaklarını yavaşça araladı.

"Bu gece dünyaya gitmek zorunda mısın?"

Viola'nın sorusuyla birlikte genç adam yatakta biraz kıpırdandı.

"Biliyorsun," derken gözlerini kısmıştı. Dünyaya gitmeyi seviyordu, farklı farklı yerleri gezip yeni şeyler öğreniyordu.

"Ayrıca sen de gel, beraber gezelim. Orada çok güzel gösteriler, balolar var. Biraz eğleniriz, üzerine alınma ama Gardenya çok sıkıcı."

Adamın cümlesine karşın omzunu silkti. Yönetmesi gereken bir krallık vardı, birkaç kişi olsa da halkı vardı. Onları seviyordu, kendisine saygı duyuyor, yetiştirdikleri meyvelerden her sabah bir sepet yolluyorlardı. Öte yandan Brian ilk ve tek aşkıydı, ondan ayrı kalmak istemiyordu.

"Bir dahaki sefere geleceğim," deyip genç adamın yanına sokuldu. Kokusunu ilk kez çekiyormuş gibi çekerken Brian'ın dudaklarındaki gülümseme donmuştu.

"Öyle olsun bakalım."

Brian gittikten sonra Viola yine eski haline dönmeye başlamıştı, hatta içindeki öfkeyi durduramıyordu. Duvardaki portrelerine her baktığında içi acıyordu.

Derin bir nefes alıp duvardaki aile tablosuna bakmaya devam etti. İlk başta Kral Louis, onun yanında ise annesi Tamala, Tamala'nın kucağında ise Freya vardı.

O resimde hiçbir zaman olamamıştı, hatta kendisine ait aile tablosu bile yoktu. Önce yakılmış, ardından külleri toplanarak çöpe atılmıştı. Dişlerini sıktı.

"Sizden nefret ediyorum,"diye bağırdı, boğazı acımaya başlamıştı. Bir an ağlamayı düşündü, ancak içinde bir şeyler ona engel olmuştu. Kral Louis gözlerini aldıktan hemen sonra büyük bir güçle onu öldürmüştü. Annesi bile engel olamamıştı, o yaşta ellerini kana bulamıştı. İsteyerek yapmış olmasa da bir gram pişman değildi.

Karanlık DönenceWhere stories live. Discover now