Bölüm Elli Bir : Bana Aşkı Anlat

39 4 181
                                    

Multimedia : Hunter Campell, siz daha farklı hayal edebilirsiniz.

Kelime hatası ya da mantık hatası varsa özür dilerim, bunu yorumlarda belirtebilir, bana yardımcı olabilirsiniz.

***

Andreas uyuşuk adımlarla Viola'nın kaldığı evin önüne gelirken derin bir nefes aldı, bir günde iki zafer almıştı. Elini tılsımına getirip küçük kurdun aşkının parçasını çıkardı. Bunu Viola'ya vermeyecekti, verse bile kadının ona ihanet edip Jacin'e geri vereceğinden emindi, bu yüzden avuçlarındaki aşkı hiç tereddüt etmeden yaktı.

Ruh parçası acılar içinde yok olurken dudaklarında psikopat bir gülümseme meydana geldi. Tilkinin ondan intikam almaya çalışacağından emindi, belki de onu öldürecekti ancak Andreas artık buna izin vermeyecekti. Take'in ondan aldığı huzurun bedelini ona ödecekti.

Zile bastıktan sonra omzunu duvara yasladı, birkaç saniye sonra ahizeden Viola'nın sesini duydu.

“Kim o?"

Gülümsemesi yumuşarken dudaklarını ahizeye doğru uzattı. “Andreas, büyü yaptığın için evine direkt olarak portal açamadım, seninle konuşmak istediğim bir şey var, eminim senin de vardır."

Viola'nın duraksadığını hissederken elini demir kapıya götürdü, saniyeler içinde Viola otomatiğe bastığında kapıyı itip binaya girdi, asansöre doğru ilerlerken Viola'nın ondan uzak durmasından, evine gelmemesinden nefret ettiğini hissetti. Kadın kendisi dışında herkese karşı bir şeyler hissediyordu.

Cesar, Lazzo, Brian, Aidan, yine Cesar ve tekrardan Lazzo. Kaşlarını çatarken asansörün içine girdi. Yakın zamanda kuzeni Leon'la birlikte olursa şaşırmazdı. Kaşları garip bir hale bürünürken yüzünü ekşitti. Viola öyle biri değildi, Leon'u da az çok çözmüştü, o da öyle biri değildi. Yeni rakibi ölü abisiydi.

Ölü biriyle nasıl yarışabilirdi? Üstelik abisi mükemmele yakın biriydi, cesur, yakışıklı, kendinden emin, romantik, zeki, sadık ve iyi biriydi. Tam bir şövalyeydi. Kendisi onun çeyreği kadar olsaydı bu halde olmazdı. Ellerini karnında birleştirip asansörün son kata gelmesini beklerken içi sıkılmaya başlamıştı.

Oysaki birkaç saniye öncesine kadar mutluydu, haz doluydu. Konu Viola olunca bozuluyordu, gerçekten kalbi bozuktu. Belki de küçük kurdun aşkını kendi kalbine eklemeliydi, daha iyi severdi, hatta efendisine bile karşı gelebilirdi.

Asansör durduğunda genç adam hızlı bir şekilde asansörden inip Viola'nın dairesine doğru ilerledi, genç kadın elinde tuttuğu süt dolu bardakla onu bekliyordu, sütünden yudumlar alırken gözlerinde delici bir ifade vardı. Eğer süt yerine alkol alsaydı onu ciddiye alabilirdi Andreas ama şu an dünyanın en masum kadını imajı veriyordu.

Viola sürü dudaklarından uzaklaştırdığında Andreas'ın yüzünde bir gülümseme yeşerdi. Beyaz bir bıyığı olmuştu, dudaklarındaki gülümseme kıkırtıya dönerken Viola kaşlarını çattı. Süt bardağını avuçlarında kaybettikten sonra siyah saten sabahlığının koluyla ağzını sildi, pasaklı hallere bürünmüştü.

Andreas tam önünde durduğunda dudaklarını birbirine bastırdı Viola.

“Hangi yüzle buraya geliyorsun?" diye sorduktan sonra bir adım attı. Ellerini Andreas'ın yakasına götürüp havaya kaldırdı. İyice güçlenmişti, bebeğin enerjisi Viola'nın enerjisiyle birleştiğinde böyle oluyordu. Andreas'ı duvara yapıştırdı.

“Bu yüzle geliyorum Viola, istersen başka bir yüzle de gelebilirim."

Viola'nın çenesi seğirdi. Yeşil gözlerinden ateşler çıkarken Andreas dilini dudaklarının üzerinde aheste aheste gezdirdi. Viola'nın öfkeli hallerine tapıyordu, daha ateşli ve güçlü oluyordu.

Karanlık DönenceWhere stories live. Discover now