Bölüm Elli İki: Tutsak

24 5 124
                                    


Multimedia Riley, siz daha farklı hayal edebilirsiniz. 

**

Etrafına şaşkınlıkla bakarken kendisine doğru gelen ve diğer muhafızların kıyafetlerinden farklı olan adam miğferini çıkardı. Siyah düz saçları ortaya çıkarken kahverengi gözlerini onun üzerine dikti. Ruhsuz ve donuk bakışları içini ürpertirken muhafız dudaklarını aralayıp robotvari bir sesle konuştu.

“Sizi Elwind'imizin muhteşem kralına götürmek için buradayız Majesteleri."

Kralın onunla ne işi vardı, neden kendisini almak istiyordu?

Riley derin bir nefes aldı, büyüsünü hala hissedemiyordu. Ellerini sıkı sıkıya yumdu, uzun tırnakları avcunun içine batarken baş muhafız ona yaklaşmaya başladı, metal ayakkabısı yerdeki kemik parçalarını ezmeye başlarken Riley ne yapacağını bilmiyordu, geriye doğru bir adım attığında muhafızın yüzündeki ifadeyi gördü, donuk bakışları bir tık parlamıştı.

“Ben Majesteleri değilim," diye mırıldandı. “Viola dünyada, onu oradan alabilirsiniz."

Muhafız başını iki yana sallarken Riley bir adım daha attı, beli tahta çarparken dudaklarının arasından belli belirsiz bir inilti dökülmüştü, buraya dair olan tüm anıları zihninde hissedebiliyordu. Freya, yıllarca burada Viola'ya hizmet etmişti. Kaşları çatıldı, neden bu dünyada hep iyiler çekiyordu? Burada olması gereken kişi kendisi değildi, Viola'nın ta kendisiydi.

“Güçlerim kendine geldiğinde sizi dünyaya götürebilirim, Viola'yı alabilirsiniz, yanlış kişiyi kaçırmak üzereseniz. Ben kraliçe değilim," deyip bu sefer yana doğru bir adım attı. Silahı tutan adam namlunun ucunu ona doğrulttuğunda Riley gözlerini irice açtı, bu rüyasındaki adamdı, o evden çıkan adamın ta kendisiydi, süt beyaz teni, siyah saçları, çıkıntılı burnu ile oydu.

“Kraliçe için gelmedik zaten, prenses için geldik ve sen de aradığımız prensessin."

Baş muhafız tam önünde durduğunda Riley delirmek üzereydi. Burada olmak istemiyordu, tamam herkese bok gibi davranmıştı ama o bir ergendi. Böyle davranışları hoş görülmeliydi. Birden aklına iki kişiyi öldürdüğü, bir kişiyi ise yaraladığı gelirken gözlerini kapattı. Baş muhafız ellerini kendine çekip bileğine kelepçe takarken mavilerini araladı, kahverengi gözlerin sahibi ona bakıp gülümsüyordu.

“Merak etme yeni yuvanı çok seveceksin."

Alay dolu sesi Riley'nin zihnine kazınırken çenesi seğirdi. “Eminim," derken kaşlarını düzeltmişti. “Çok seveceğim."

Muhafız onu omuzlarından kavrayıp sarayın çıkışına doğru götürmeye başlarken Riley etrafına bakınmaya başladı, kapının her tarafını sarmaşıklar sarmıştı ancak solmuştu. Duvarların bazıları çatlamıştı, çatlaktan sızan güneşi bile görebiliyordu, hava ise griydi, huzursuzlukla dolmuştu. Büyük kemerli kapıdan geçip dışarıya çıktıklarında kocaman zırhlı bir araba ile göz göze geldi.

“Dünyadaki bilim kurgu ve aksiyon filmlerine benziyor, doğruyu söyleyin bu bir simülasyon mu?"

Belki de bir rüya görüyordu, dün gece Samuel ile bir film izlemiştir, filmin etkisiyle böyle bir rüya görmüştür. Olabilirdi. Sadece doğru zamanda kalkması gerekiyordu. Baş muhafız ona cevap vermezken zırhlı araca doğru ilerliyordu, büyülü bir gezegendi böyle teknoloji görmek garip gelmişti, aklında hep at arabaları vardı, kadınların sıkı korse giyip kabarık elbiseler giydiği, erkeklerin ise ipek gömlekler, işlemeli ceketler giydiğini hayal ediyordu. Gözlerini zırhlı araçtan çekip yanındaki muhafıza getirdi. En azından onlar zırh takımı giyiyordu, garip bir fantazi dünyası vardı. Zırhın tam göğsünde hilal şeklinde işaret vardı.

Karanlık DönenceМесто, где живут истории. Откройте их для себя