Bölüm On : Sanrı

122 27 23
                                    

****

"Dünyaya hoş geldin bebeğim, seni seviyoruz."

Gözlerini açtığından itibaren ona koyu gözleriyle bakan kadın ve adamı tanımıyordu, bu yüzden dudaklarını araladı ancak çıkan tek şey ağlama sesleriydi. Genç adam şaşkınlıkla birlikte kaşlarını çattı, nerede, ne halde olduğunu bilmiyordu. Ancak ruhu küçük bir bedenin içine sıkışmıştı, parmaklarını ileriye uzatmak için hamle yaptığı sırada zihninde bir fısıltı işitti.

"Buna alışacaksın, alışmak zorundasın."

Kaşları daha da çatılmıştı, dolgun dudaklarını birkaç kez açıp kapatırken küçük bedenin içinde iyice ezilmeye başladı.

"Bunu bizim için yaptım Angel, aşkımızı yaşamak için kızımızı bile feda ettim. Bu yüzden buna alışman gerekiyor, eğer alışmazsan bir bebeği daha öldüreceksin, ona boyun eğmek zorundasın. Sadece seni istiyorum."

Kadının sesiyle içinde bir şeyler kırılmaya başladı. Menekşe gözleri dolmaya başlarken ne yapacağını şaşırdı, bebeği... Her zaman bir çocuk sahibi olmanın hayalini kuruyordu ancak şimdi elinde hiçbir şeyi kalmamıştı.

Gözlerini kapattı.

Görüntüler gözlerinin altına yavaşça işlemeye başlarken ruhundan bir parça koptu.

Her zaman olan şeyi bir kez daha yaşamıştı, ama bir türlü ruhu bunu kabullenmek istemiyordu, ruhundan bir parça küçük bedenin içindeki ruha doğru sürüklenirken gözlerini açtı. Bebeğin gözlerinden dünyayı görebiliyordu, ay, yıldız işlemeli bir tavana bakıyordu.

Bir kez daha hayatı gözlerinin önünden geçmeye başladı, nefes alış verişleri şiddetlenirken küçük bedeninde göğsü inip kalkmaya başladı. Annesinin çığlıkları kulaklarına dolarken dizlerinin üzerine çöküp ellerini kulaklarına bastırdı.

Burada olmak istemiyordu. Sarayında olmak, bebeğini kucağına almak istiyordu. Sonsuz bir aşk istemiyordu.

Bebeğin bedeni bir kez daha kasılırken ruh parçası yavaş yavaş yok olmaya başladı. Bebeğin kalbi durmaya başlarken Angel'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Bu kendisi değildi. Bir bebeğin ölümüne sebep olacak kadar acımasız değildi. Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Birkaç adım daha atacaktı ki ayağının altındaki zemini çökmeye başladı, ruhu kalple birlikte boşluğa doğru süzülürken bağırdı.

"Hayır."

Alnına konulan elle birlikte gözlerini açarken kendi tavanıyla göz göze geldi. Siyah tavanın üzerinde ay ve yıldızlar vardı, ona güzel bir yaz gecesini hatırlatıyordu.

"İyi misin oğlum," diye soran kadınla göz göze geldi. Kahverengi saçları omzundan aşağıya dökülmüştü, iri mavi gözleri dikkatle onu inceliyordu.

"İyiyim," dedi prens, kadını daha önce görmemişti ama bakışlarındaki şefkat hoşuna gitmişti. Bu yüzden bağırmadı, tekrar dudaklarını araladı.

"Kötü bir rüya gördüm, çok korkunçtu. Burada değildim, bir yerde kapana kısılmıştım. Sonra bir kadının sesini duydum, bana bu bedende yaşamak zorunda olduğumu söyledi, eğer ruhum kabul etmezse bir kez daha bir bebeği öldüreceğimi söyledi, çok korktum. Bunun için bebeğimizi feda ettiğini söylediğinde ise sinirlendiğimi hissettim."

Menekşe gözleri rüyasını anlatırken dolu doluydu. Hayatı boyunca gördüğü rüyalardan kötü olan ikincisiydi, ilkini daha altı yaşındayken görmüştü, babası güzel bir kadını acımasızca yakıyordu.

Karanlık DönenceWhere stories live. Discover now