Bölüm On Dokuz : Kara Yas

63 16 64
                                    

***

Kraliçe Viola tahtında oturmuş bir şekilde kucağındaki şövalyeninin sarı saçlarını okşuyordu. Yüzünde sert bir ifade olmasına rağmen dudaklarında yeşeren bir gülümseme vardı. Bakışlarını çiçek oymalı kapıdan uzaklaştırıp kucağındaki adamın yüzüne dikmişti. Yeşil gözleri öfkeyle parlıyordu, ihanete uğradığını düşünüyordu. Haklı da sayılırdı, Freya ona ihanet etmiş, kalbini başkasına vermişti.

"Herkes aşkın ne kadar güzel ve masum olduğundan bahsediyor," dedikten sonra elini şövalyeninin saçlarından alıp yanağına götürdü. Derisinin altında atan damarı hissediyordu, çılgına dönmüştü. Onu sakin ve hareketsiz tutan tek şey Viola'nın büyüsüydü.

"Ama kimse ne kadar tehlikeli olabileceğinden bahsetmiyor, çok sinir bozucu değil mi Sör Andreas?"

Andreas dudaklarını hareket ettirse de sesi çıkmamıştı.

"Peki Freya'ya aşkın ne kadar tehlikeli olduğunu göstermek ister misin?"

Adamın gözleri bir kez daha parlarken Viola'nın dudaklarındaki gülümseme genişledi. Bu düğünü bozacaktı, hatta isteğini alacaktı.

"O zaman bana Freya'yı getir, ikimiz adına ona cezasını vereyim," dedi Viola yumuşak bir sesle.

"Merak etme canını yakmayacağım. Onu senin sevdiğin kadar seviyorum Andreas."

Birkaç saniye boyunca genç adamın yeşil gözlerine baktı. Andreas'ın bedeni çözülmeye başlarken arkasına yaslandı Viola. Genç adam kucağından kalkıp karşısına geçti.

"Freya'yı size getirmek benim için bir onurdur Majesteleri."

-

Genç kadın eteklerinde çiçek işlemelerin olduğu beyaz ipekten düğün elbisesine rağmen sırtını sarayın duvarına yaslanmıştı.

“Mutfaktan sizin için bir şişe rom aşırdım Majesteleri."

Duyduğu ince sesle birlikte dudaklarında bir gülümseme meydana gelirken gri gözlerini sesin olduğu tarafa çevirdi. Maeve. Birkaç ay önce saraya abisiyle birlikte gelmişti, genç kızın tek hayali savaş meydanında abisiyle sırt sırta verip yeni yerleri fethetmekken kendisinin koruyucusu olarak atanmıştı.

“Bana Freya diyebilirsin,"diye cevap verdi Freya. Ardından genç kızı inceledi. Üzerinde mavi ipekten bir gömlek, gömleğin altında ise kahverengi deri pantolonu vardı. Her hareket edişinde belindeki kılıcın varlığı daha belli oluyordu.

Maeve başını sallayıp ona gülümsedi. Freya, Maeve'in ona asla adıyla seslenmeyeceğine emin olurken genç kızın elindeki şişeyi aldı.

“Nasıl hissediyorsun Maeve?"

Elindeki şişenin tıpasını açtıktan sonra Maeve'in elinde tuttuğu demir kadehlere koymaya başladı. Genç kızın tek kaşının kalktığını gördüğünde dudaklarını ıslattı.
“Sizin adınıza mutluyum, siz ve Prensimiz çok iyi hükümdar olacağınızdan eminim."

Şişenin tıpasını kapatıp kenara koyduktan sonra bardağa uzandı.

“Ama ben ondan bahsetmiyorum ki, buraya başka bir amaç için gelmiştin ama şimdi benimlesin."

Bardağı dudağına yaklaştırdığında Maeve kahverengi gözlerini Freya'nın üzerinden çekmişti. İçkisinden bir yudum aldıktan sonra devam etti.

Karanlık DönenceWhere stories live. Discover now