26. Bölüm: Gerçek

12.8K 962 551
                                    

Keyifli Okumalar! 

***

Annemin taburcu olup eve gelmesinin üzerinden bir hafta geçmişti ve ben de bir haftadır bu evde bir cehennem hayatı yaşıyordum. Evdeki herkes o kadar ruhsuz ve sessizdi ki, inanılmaz üşüyordum. Dışarıda fırtına vardı ama içeride adeta Sibirya soğuklarını yaşıyorduk. İşe başlamaya yalnızca iki günüm kalmıştı ve ben bu iki günün bir an önce bitmesi için saatleri sayıyordum.

Evdeki ruh halini kısaca özet geçmem gerekirse durum aynen şöyleydi; ben, babam ve Ekrem'in yüzüne bakmıyordum, babamın da bana meraklı olduğu pek söylenemezdi ama arada bir kaçamak bakışlarını üzerimde yakalıyordum, Ekrem zaten bana bu evde bir sığıntıymışım gibi davranıyordu, üstelik garip bir şekilde annemin de benden kalır yanı yoktu. Normalde annemin Ekrem'in ve babamın tarafında olmasını beklerdim fakat o enteresan bir şekilde benim tarafımdaydı. Zaten Ekrem'i ve babamı asıl delirten de buydu. Anneme karşı seslerini de çıkaramıyorlardı. Sanırım artık yavaş yavaş devran dönüyor, babam ve ağabeyimin tahtı sallanıyordu. Ayrıca bunca zaman bu tahtın yalnızca anneme bağlı olmuş olması da gözümden kaçmamıştı. Annem elini eteğini çektiği an ikisi de süt dökmüş kediye dönmüşlerdi.

Çok şükür annemin sağlığı iyiydi. Sadece bu aralar biraz baş ağrısı çekiyordu ama bunun dışında başka bir problemi yoktu. Kendi işlerini halledebiliyor, yemek yapabiliyor hatta evi bile temizleyebiliyordu. Kalbini çok yormaması gerektiğini söylesem de beni pek sallamıyordu ama gideceğimden bahsettiğimde anında yataklara düşüyordu. Ah, bu Fatma Sultan'dan korkulurdu.

"Bugün nasılsınız bakalım Fatma hazretleri," dedim koltuğa uzanmış, meyve yiyip keyif çatan anneme bakarak. "Bakıyorum da keyfiniz pek yerinde."

Annem elindeki elma dilimini zorla ağzıma soktu ve "Daha iyiyim annem." dedi. "Sen nasılsın bakayım?"

"Bu evde ne kadar iyi olabilirsem, o kadar iyiyim anneciğim."

Buna karşılık annem kaşlarını çattı, "O ne demekmiş öyle? İnsan evinde iyidir."

"İnsan evinde iyidir, değil mi anne? Bu yüzden sanırım insan değilim."

"Saçma saçma konuşma Meryem."

"Nasıl konuşayım peki anne?"

"Güzel konuş anneciğim. Güzel konuş ki biraz mutlu olalım."

Derin bir nefes alıp verdim, "Vallahi anne yıllardır güzel konuştum da ne oldu? Koca bir hiç oldu. Bundan sonra kötü hissediyorsam iyi hissediyorum demeyeceğim hiçbir şey için. Söz konusu kim olursa olsun..." Yutkundum ve devam ettim. "...babam bile."

Artık gözümü karattığımın annem de farkındaydı. Daha fazla ne olabilir, diye düşündüğüm her an daha fazlası oluyordu. Etrafım güvenmediğim insanlarla doluydu. Her an herkesten bir şeylerin çıkabileceği düşüncesiyle tetikte bekliyordum. Çünkü çevrem çevre değil Maşallah sır küpüydü. Herkeste bir gizem, herkeste bir entrika vardı. Bunlara annem de dahildi. Bana bahsettiği o kutuyu bulup açmamak için kendimi çok zor tutuyordum mesela.

İlk kez verdiğim bir insana verdiğim sözden pişmanlık duyuyordum. O kutunun içinde bu kadar önemli ne olabilirdi, gerçekten çok merak ediyordum. Uzun zamandır ilk kez bir merakın içimi yiyip bitirdiğini hissediyordum. Özellikle annemin o kutuyu kendisi öldükten sonra açmamı istemesi beni adeta deli ediyordu. İyi ama bu saniyeler de sürebilirdi, yıllar da... Gerçi kutuyu ömrüm boyunca merak etmeyi, annemin ölmüş olmasına tercih ederdim çünkü annem benim bir tanemdi, her şeyimdi. Onu kaybetmeyi düşünmek bile beni dehşete düşürüyordu.

MUKADDERATWhere stories live. Discover now