MUKADDERAT

Mukadderat, Son Sözler.

Tecrübesizliğimin ikinci meyvesi, Mukadderat... 

 En başından beri okuyanlar bilir ki Mukadderat, başına gelmeyen kalmamış bir hikâye. Karakterleri çekti, (yayınlanamayan bölümlerle) ben çektim, bekleyerek siz okurlarım çektiniz... 

Bütün bunları yazarken derin bir nefes alıp verme ihtiyacı hissettim. 

Mukadderat en başta olmayacaktı. Daha doğrusu sadece Mukadderat değil, komple Gökalp serisi olmayacaktı. Her şey 2017 yılının haziran ayında Pâyidar'la başlayacak ve bitecekti. Gökalp serisi fikri bir anda kafamda belirdi ve üzerinde neredeyse hiç düşünmeden hevesle atladım bu fikre. 

Eğer bir fikriniz varsa bunu düşünür, planlar ve öyle harekete geçersiniz. Ama insan çocukken bazı şeylerin ciddiyetini pek kavrayamıyor. Serinin ilk hikâyesi Pâyidar olmasına rağmen ben en çok burada, yani Mukadderat'ta tökezledim. Daha doğrusu plansız ilerlemenin bedelini ödedim. 

Mukadderat'ın kurgusu en başta farklıydı. İlk halinde Meryem liseliydi, Mert'se onun lisesinde bir öğretmen. Yani Pâyidar'da böyle başlamıştı, seri fikri aklıma gelince de öyle devam etsin istemiştim. 

En başta bunu şu şekilde savunuyordum: "Meryem Mert'e, o daha öğretmen olmadan önce âşık oldu, sonrasında Mert onun okuluna öğretmen olarak gelince işler karıştı." Halbuki bir lise öğrencisi ile öğretmeni arasında olan ilişki, her ne olursa olsun YANLIŞTIR! Tabii sonradan kafamda bunun muhakemesini yapmış ve yanlış olduğuna karar verip çizgimi değiştirmiştim. Çünkü ahlaki açıdan kendimi çok rahatsız hissetmiştim. 

Aslında on altı yaşında bu ahlak muhakemesini yapmam bence gurur verici. Yanlış gelmiş ve dönmüşüm. İyi ki de öyle olmuş. Çünkü şimdilerde Wattpad'e bakıyorum; değil on altı, on üç yaşındaki çocuklar bu tarz hikâyeler yazmaya çalışıyor ve bundan hiç de rahatsızlık duymuyorlar. Bütün suçu onlarda bulmak doğru olmaz diyorum, okuyup bunlara prim verenlerde suç diyorum, sonra bir bakıyorum okuyanlar da on üç yaşında! 

Daha çok şey söylerdim de... Neyse. 

Velhasıl kelam, bugün bütün bunların parçası olmamaktan oldukça mutluyum. 

 İlk kurguda Meryem'le Mert'in arasında yine bir sır olacaktı fakat Mert hiçbir zaman gitmeyecekti. Ama kurguyu planlayış şeklim de aynen bu arkadaşlar:

Meryem'le Mert'in arasında bir sır var, Mert bu yüzden gitmek istiyor. Mert tam havaalanındayken Meryem koşup "gitme aşkım" diye haykırıyor, Mert de valizlerini fırlatıp Meryem'e sarılıyor.

Affedersiniz ama pjfeığoüewfrjrqpwojqwoğ. Bakar mısınız ne kadar masummuşum aslında... ajhedfoepfıropeıjfelfhkwef 

Konumuza dönecek olursak... Kurgunun planı, üstte eğik yazıyla bahsettiğim iki cümleden ibaretti. Onun dışında başka hiçbir şey yoktu. Kafa şekli aynen şu: 

-Mantık: Mert neden gidiyor? 

-Yağmur: Büyük bir sır yüzünden.

-Mantık: Peki o büyük sır ne kanka? 

-Yağmur: Mert'in gitme sebebi.