53. Bölüm: Eser

9.1K 836 152
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. 😘

Keyifli Okumalar! 

***

İnsana, hiç bitmesini istemediği bir rüyaymış gibi hissettiren bazı anlar vardır. Bu yüzden kimi zaman, yaşanan güzel şeylerden sonra umarım bu bir rüya değildir, deyip aniden uyanmaktan korkarız. Çünkü uyanmak, gerçeklikle yüzleşmek demektir. Gerçeklikle yüzleşmekse bizi çoğu zaman hayal kırıklığına uğratır.

Göz kapaklarımı araladığımda gün ışığının gözlerime saldırması, ellerimi gözlerime siper etmeme sebep olmuştu. Neredeydim? Ne zaman uyumuştum? Saat kaçtı? Sanki yakın geçmişimde neler olduğu hafızamdan silinmiş gibiydi. Ya da bir tür uyuşturucunun etkisindeydim. Çünkü uzun zaman sonra kafamın içinin ilk kez bu kadar boş olduğunu hissediyordum. Kafam rahat, dedikleri şey -somut haliyle- bu olsa gerekti.

Kısa bir süre sonra anılar, zihnimin berrak boşluğundan yavaşça süzülerek bana var olduklarını hatırlattılar. Gözlerim artık tamamen açıktı. Bir an için hatırladıklarımı gerçekle ilişkilendiremedim. Daha doğrusu kafam karıştı. Eğer yaşananlar bir rüyaysa, gördüğüm rüya kelimenin tam anlamıyla muhteşemdi ama değilse... Ah, değilse, lanet olsun, bu daha muhteşemdi!

Bunu teyit etmek adına hemen başımı soluma doğru çevirdim. Sol tarafım boştu. Ardından sağ tarafıma çevirdim fakat sağ tarafım da boştu. Yattığım yerden hızla doğrulup etrafıma bakındım. Aksi gibi etrafta da kimse görünmüyordu. Sadece kimse değil, o kimseye ait kıyafetler de yoktu. Olduğum yerde kıpırdamadan bir süre daha düşündüm ve sorguladım. Daha sonra kendi kendime mırıldandım:

"Lan Meryem... Acaba gerçekten rüya mı gördün sen?"

Tam söylediğim şeye inanmak üzereydim ki, bedenimi ince bir pikenin örttüğünü fark ettim. Üzerimde bu pikeden başka hiçbir şey yoktu. Etrafta kimse olmamasına -olacak olan kişinin de zaten daha fazlasını görmesine- rağmen refleksif bir hareketle pikeyi kavrayıp ucunu boğazıma kadar çektim ve bedenimi tamamen pikeyle kapattım. İnsan uyumadan önce üzerine bir şeyler giyerdi değil mi? Hadi ama Meryem, dedi iç sesim ve ekledi. Acaba o an kaybettiğin aklını bulabilmiş miydin? Sadece o an değil, uyuyup uyandıktan sonra bile kaybettiğim aklımı bulmam zaman almıştı.

Gözlerim uyku için çığlık atıyorlardı ama içimde garip bir enerji patlaması vardı. Bu enerjinin nereden geldiğini çok iyi bildiğimden olsa gerek yanaklarım ısınmıştı. Tuhaf bir şekilde kendimden utanmıştım. Aslında kendimden utanmam tuhaf değildi çünkü dün geceki Meryem'le şu anki Meryem aynı kişi olamazlardı. Yaptığımın yanlış olduğunu düşünmüyordum ve bu yüzden yaşananlardan pişman değildim ama kendimi sen ne yaptın Meryem, demekten de alıkoyamıyordum.

Dün gece, daha önce varlığından bihaber olduğum birtakım hislerle örülmüştü etrafım. O anlarda emin olduğum tek şey gerçek aşkı iliklerime kadar hissettiğimdi. Kendimi tamamen sevdiğim adamın ellerine teslim ederken aldığım o hazzı daha önce hiçbir şeyden almamıştım. Dokunuşları tenimi yakmış, öpüşleri başımı döndürmüştü. Dakikalar ilerledikçe, doyumsuzca çok daha fazlasını isterken bulmuştum kendimi. Tenim daha çok yansın, başım daha çok dönsün, aldığım haz daha çok şiddetlensin istemiştim. Bu şey bir nevi, canım çok çikolata istediğinde ve onu elde ettiğimde, çikolatanın, dilimde bıraktığı o çığlık atma isteği uyandıran tatlı yanına benziyordu. Aralarındaki tek fark çikolatayı dilimde hissetmemdi, diğerini de kadınlığımın bunca zamandır keşfedilmeyi bekleyen diyarlarında...

Aslında Mert dün gece bana kadın olduğumu hissettirmişti. İlk andan itibaren bana oldukça narin davranmıştı ama ben sabırsız ve arsızın teki olduğum için onu, içindeki canavarı çıkarmaya zorlamıştım. Uzun bir süre takdire şayan bir direniş gösterdiyse de en sonunda o da dayanamamış ve belki de en agresif yanını göstermişti bana. Ben de zaten adamın agresif olanından hoşlanıyordum...

MUKADDERATWhere stories live. Discover now