6. Bölüm: Hikâye

23.4K 1K 190
                                    

Bölüm şarkısı: Gripin - Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar 🎶

***

Keyifli okumalar!

***

Meryem, öz kardeşinin hayatını mahvettiğini öğrense... Açıkçası senin için hiç de iyi şeyler olmaz.

Bu cümleyi duyduğum an adeta ne hissedeceğimi bilemedim. Gözlerim ikisi arasında mekik dokurken kaşlarım istemsizce çatıldı. Bu Mert yine neyden bahsediyordu böyle? Ekrem'in zaten gergin olan yüzünün bu cümleyle birlikte daha da fazla gerilmesi hayra alamet olmamalıydı. Zaten hayra alamet bir şey olsaydı Mert ve Ekrem kendi aralarında beni konuşuyor olmazlardı. Bu konuşmanın daha nereye kadar gidebileceğini merak ediyordum ve bu yüzden sindiğim yerden kıpırdamadan onları dinlemeye devam ettim.

Ekrem'in çenesi öfkeden seğirdiğinde, "Ben onun hayatını kurtardım asıl." diyerek yanıtladı Mert'i. Bunun üzerine Mert gülerek kafasını yavaşça iki yana sallamaya başladı. Bu gülüşün neşeden yoksun, boş bir gülüş olduğunu uzaktan bile seçebiliyordum. Bir yandan gülüyor, bir yandan kafasını iki yana sallıyor, bir yandan da etrafına bakınıyordu Ekrem'in söylediklerini hiç ciddiye almadığını belli eder gibi. Etrafta tehlikeli bir gezintiye çıkan o yeşil gözler saniyenin onda biri gibi bir süreyle benim gözlerime değip geçti. Beni görmediğine neredeyse emin olacak kadar kısa bir bakıştı bu fakat o bakışların yeniden beni bulması, aslında yeşillerinin baktığı yerlerde ne denli hakimiyet kurduğunun bir göstergesiydi. Beni fark etmişti. Beni fark ettiği an ise gülüşü yüzünde dondu.

Bir an ne yapacağımı bilemeyerek öylece ona baktım. Onun gözlerinin esareti altına girmek her zamanki gibi beni etkiliyordu. Bu etkinin beni zayıf düşürmesine engel olmak adına boğazımı temizleyerek kendime çeki düzen verdim. Kendimi pek bozuntuya vermek istemesem de bu konuşmanın devamını aşırı merak ediyordum ve öğrenmezsem eğer kesinlikle çatlardım. Eğer gizli gizli öğrenemiyorsam direkt olarak sorardım, kimin umurunda?

Yavaş ama bir o kadar da temkinli hareketlerle yanlarına yaklaştım. Yanlarına gelene değin Mert gözlerini benden ayırmadı. Aynı anda çok Sevgili ağabeyim Ekrem'in de dikkatini çekebilmiş, ikisinin de tam anlamıyla görüş alanlarına girmiştim. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışıyordum fakat bunda ne kadar başarılı olabildiğim tartışılırdı. Ekrem'in beni gördüğü anda bariz bir şekilde gerilmesini izledim. Ekrem ve beni görünce gerilmek mi? Kıyamet kopacaktı! O gerilse gerilse ancak bana olan öfkesinden gerilirdi lakin bu sefer farklı olan bir şeyler var gibiydi.

Yeniden Mert'e baktım. Onun yüzünde, Ekrem'inkinden daha farklı ifadeler vardı. İfadelerini birbirlerinden ayırt edebilmem zordu ama kesinlikle bir şeyler saklıyordu o gözlerinde. Her zamanki gibi ifadesizlik maskesini indirmişti fakat onun bu ifadesizlikleri bana sökmezdi. Bilirdim ki o, her defasında ifadesiz kalmayı tercih ederek duygularını gizlerdi. Bu konuda usta olduğunu söyleyebilirdim. Çünkü öyle bir gizliyordu ki duygularını, altında yatan bir şeyler olduğunu sezebiliyordunuz fakat bu gizemi kaldırıp da bakamıyordunuz altına. Bu da Mert Arslan'ın bir alametifarikasıydı. Hiçbir zaman tam anlamıyla ne hissettiği belli olmazdı, tıpkı şu an olduğu gibi.

Az önceki konuşmanın benimle ilgili kısımlarını dinleyebilmek için yapamayacağım şey yoktu. İkisi arasında mekik dokuyan gözlerim, birinden gelebilecek herhangi bir açıklamayı bekler nitelikteydi. Uzun sayılacak bir süre hiçbirimiz bir şey söylemeden bekledik. Fakat bu sessizlik gitgide sinirlerimi bozacak bir hal almaya başladığında, sözcükleri devralmaktan çekinmedim.

MUKADDERATWhere stories live. Discover now