1. Bölüm: Dönüş

117K 2.7K 1.6K
                                    

⚠️ Hikâye düzenlemededir. Düzenlenmiş yeni bölümler sık aralıklarla yayınlanacaktır. ⚠️

***

Lütfen hikayemin yorumlarında başka bir hikayenin reklamını yapmayın.

Anlayışınız için teşekkür ederim. 🙏🏻

Instagram: yagmurryaglii

***

Multimedya: Kasımpaşalı
(Mert Arslan)

Keyifli Okumalar!

***

Akşam güneşinin bina çatılarına vurduğu serin saatlerdeydik. Aşırı uyumaktan olsa gerek, hafiften gözlerim şişmişti. Bu nedenle yüzüme defalarca su çarpıp kendimi evin balkonuna atmıştım. Aslında terasa çıkacaktım ama annem oraya temizlik için el koyduğu için çıkamıyordum. Haliyle de balkonda oturmak zorunda kaldım.

Mahalle her zamanki hareketliliğiyle göz kamaştırıyordu. Uzun yıllar geçmesine rağmen hala top oynayan çocuklar vardı, hala dedikoducu insanlar, hala sokakta halı yıkayan teyzeler vardı. Hatta akşamları kapılarının önünde oturup çekirdek çitleyenler bile vardı. Seviyordum bu mahalleyi. Her şeyiyle özümsemiştim. Esnafıyla, insanlarıyla, aşklarıyla bu mahalle benim çocukluğumdu. Çocukluğumdan vazgeçemeyeceğim gibi bu mahalleden de her ne olursa olsun vazgeçemezdim. En kötü acılarımın izleri burada olsa bile yapamazdım bunu. Zaten bunca zaman bir pire için yorgan yakmıştım, daha da fazlasına lüzum yoktu.

Bu evde yıllardır neredeyse hiç değişmeyen tek varlığımdı elimdeki kalpli fincan. İçinde dumanı henüz tüten çayımı yudumlayıp şimdiye kadar birçok anıma şahitlik eden bu porselen fincanı incelemeye koyuldum. Belli yerleri damar şeklinde çiziklerle doluydu, eskimişti. Ama hala güzelliğini koruyordu. Belki de o benim güzel görmek isteyişimdi, bilemedim. Fincanın üzerindeki her eskime belirtisi, benim için birer anı değerindeydi. Mesela defalarca yere düşmesine rağmen hiç kırılmamıştı, kahvaltılarda ağabeyimle fincan benim olduğu halde onun için kavga ederdik, babam beş çaylarında bu fincanla kaçamak yaptığında ona sitem ederdim, annem birçok kez atmaya çalışmışken bile ona ölesiye sahip çıkardım... Fincan altından olsa bu kadar olurdu yani. Bunları düşünürken gülümsedim. Tatlı anılardı hepsi benim için.

Ilık bir akşam rüzgarı tenimi yalayıp geçerken saçlarımı kımıldattı, özlediğim deniz kokusunu burnuma doldurdu. Beş yıldır neredeyse hiç uğramadığım topraklar bugün her zamankinden daha güzel görünüyordu gözüme. Buraya geleli henüz bir ay olmuştu ama hala doyamamıştım. Deniz görmeyen yerde üniversite okumanın zor olacağını düşünemediğim dönemlerden geçtiğim için bu ufacık hatam bana pahalıya patlamış, denizin hasretini her gün çeker olmuştum. Ama bu hasret artık bitmişti. Çünkü bir daha evimden bir yere gitmeyecektim, benimkisi kesin dönüştü. Bundan sonra hiçbir güç beni, doğduğum mahalleden ayırmaya yetemeyecekti.

"Meryem bir bak hele kızım."

Annemin sesi kulaklarıma dolduğunda elimdeki fincanı yavaşça önümdeki masaya bıraktım ve ona bakmak üzere geriye doğru döndüm. Telefonla konuşan kadın bir yandan karşı tarafı dinleyerek başını sallıyor, diğer yandan balkonun kapısına dayanmış bana söylemek istediği şeylerinin var olduğunu belli edercesine gözlerimin içine bakıyordu. Hatta bir müddet sadece bana bakarak karşı tarafı dinledi.

MUKADDERATWhere stories live. Discover now