XXV

3.6K 295 236
                                    


**Bol bol satır arası yorum ve oy istiyorum Mochi'lerim**
💜💜Lütfen beni üzmeyin💜💜

Hatırlatma;

"Arabadan iner misin Jungkook?" bıkkın bir sesle sorduğumda hala emniyet kemerini bağlamaya uğraşıyordu. Cevap vermesi için beklerken yüzüne bakmaya devam ediyordum fakat bana cevap vermeye niyetli görünmüyordu. Bir türlü emniyet kemerini takamayınca ağzından anlamsız bir iki küfür mırıltısı çıktı. Bu hali gülümsemek istememe sebep oluyordu. Ne dersem diyeyim inmeyeceğini bildiğim için sonunda ona doğru uzanıp emniyet kemerine uzandım. Elinin üstündeki kanlı elime bakınca donakaldığını hissettim. Yumruk atmaktan ellerim parçalanmış, eklem yerlerimdeki soyulmalar arabanın içini dolduran sokak lambasında parlıyordu. Elini elimin altından çektiğinde kanlı elimden rahatsız olduğunu düşünerek hızlı hareket ettim ve emniyet kemerini yerine takıp hızla elimi çekeceğim sırada elimi havada yakalayarak elinin içine hapsetti ve dikkatle incelemeye başladı.

"Çok acıyor mu?" sorduğu soru karşısında elektrik çarpmış gibi hızla elimi çektim. Hızlanan kalbime karşın kafamı yola çevirerek direksiyonu daha sıkı tuttum.

Neden böyle hissediyordum ki?

"Ne dersem diyeyim inmeyeceksin değil mi?" gözlerimi yoldan ayırmazken Jungkook'un belli belirsiz kafasını olumsuz anlamda salladığını gördüm. Bu sırada apartmandan bizimkiler iniyordu. Namjoon birileriyle konuşuyordu. Muhtemelen Bang PD'imle veya Sejin Sunbae'yle konuşuyordu. Stajımın yanması çok olasıydı. Bunları düşünmek için zihnimin başka köşesine kaldırmıştım. Şu an tek ihtiyacım olan şey biraz düşünmek ve içmekti. Kendi kendime kalabileceğim bir yer düşünürken aklıma ne zaman kendi kendime kalmak istesem gittiğim yer aklıma geldi. Bu düşünce istemsizce beni gülümsetirken arabayı çoktan oraya doğru sürmeye başlamıştım.

Tabi önce bir yere uğrayıp kendime viski almayı aklımın bir köşesine not etmiştim..

Jungkook'un Ağzından;

Nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim olmadan sadece Aurora'nın arabayı kullanmasını izliyordum. Ellerinin üstü kurumuş kanla kaplıydı. Parmak boğumları direksiyonu o kadar sert sıkıyordu ki kurumuş kızıllığın altındaki beyazlığı seçebiliyordum. Acıyor muydu canı? Pansuman yapmak gerekliydi ama yaptıracağını hiç zannetmiyordum. O yüzden ağzımı açıp tek kelime etmedim. Sadece susup, sessizliğinin çığlıklarını dinliyordum.

Cebimdeki telefonum titremeye başlayınca elimi cebime atarak telefonu çıkarttım. Arayan Yoongi Hyung'tu büyük ihtimalle nerede olduğumuzu nereye gittiğimizi soracaklardı. Telefonu meşgule atarak mesaj yazmaya karar verdim ve KakaoTalk'a girerek Yoongi Hyung'u buldum. Tam mesaj atacağım sırada o bana mesaj atmıştı.

MinY0ongiD: Jungkook?

JeonKookie97: Efendim Hyung

MinY0ongiD: Neden telefonu açmadın? Neredesiniz?

Mesajına cevap vermek için parmaklarım klavyede gezinmeye başlamışken bir taraftan da göz ucuyla Aurora'ya bakıyordum. Benden çok bağımsız bir dünyanın içinde gibiydi. Yanındaki varlığımı yok sayarak başka bir dünyaya dalış yapmış gibi hissediyordum.

JeonKookie97: Bilmiyorum Hyung. Nereye gittiğimize dair bir fikrim yok.

Telefonu kilitleyerek geçtiğimiz yollara bakmaya başladım ama tanıdık hiçbir yer göremiyordum. Şehirden uzaklaştığımızın farkındaydım. Nereye gittiğimizi sorsam bile cevap vereceğini düşünmediğim için sormaya yeltenmiyordum. Elimde tuttuğum telefon tekrar titrediğinde, arabanın içini ekranımdan çıkan ışık kaplamıştı. Uygulamayı açmadan gelen bildirimi yukardan okuyarak cevap vermiştim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 18, 2020 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Destinesia | JeonJungkookWhere stories live. Discover now