IV

7.2K 414 33
                                    




FlashBack

(4 sene önce)

''Beyefendi kapatıyoruz. Burada uyuyamazsınız.''

masaya kafasını koyarak uyuyan adamın omzunu dürttüğüm de alkolünde etkisiyle yerinde kıpırdanmış ağzının içinde anlamsız kelimeler yuvarlamıştı. İşte benim yaklaşık 3 ayım böyle geçiyordu. Her gece çalıştığım dükkanda alkolü fazla kaçıran insanlarla uğraşıyor, onları kibar bir dille uyudukları masadan kaldırmaya çalışıyordum.. Tavana bakıp derince bir nefes aldıktan sonra tekrar adamı dürtmeye başladım.

''Beyefendi lütfen, burada uyuyamazsınız. İsterseniz kalkmanıza yardımcı olabilirim.''

Bazen, acaba şu yaptığım işe aldığım para gerçekten değiyor mu? diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Hazırlık sınıfında olduğum için sabahtan akşama kadar vaktimi okulda harcayıp , okuldan çıkar çıkmaz buraya çalışmaya geliyordum. Geç vakitlere kadar açık olan mekanlardan çoğu alkollü olduğundan seçmek için pek bir iş alternatifim yoktu. Ve benim gerçekten çalışıp para kazanmam gerekiyordu. Aldığım burs sadece okul ihtiyaçlarıma yetiyor, kaldığım kiralık dairenin elektriği suyu için para gerekiyordu. Adam seslice küfredip yerinden kalktığında ödeyeceği hesabı gelişigüzel masaya doğru bırakmış yalpalayarak dükkandan çıkmıştı.

Dükkandaki işimi bitirip iyi geceler dilemiş, evime doğru yürümeye başlamıştım. Hava oldukça soğuk, iç ürperticiydi. Üzerimdeki monta mümkünmüş gibi biraz daha  sarılıp hızlı tempoda yürümeye başladığımda her zamanki gibi sokaklar oldukça ıssız ve tekinsizdi. Issız sokakları hep kendime benzetirdim onlarda benim gibi yapayalnız ve terk edilmişlerdi. Zavallı geçmişimden kurtulmak için kilometrelerce uzağa kaçsam bile o adam rüyalarımda bile beni takip ediyor, her gece bana o iğrenç gülüşünü gösterip, beni karalığa doğru sürüklüyordu. Duygusal olarak çöküntü içerisindeydim. Sürekli iyiymiş gibi gezmekten yorulmuş artık mutluluk adı altında ki maskeyi yüzüme takmak istemiyordum. Birkaç kez kendimi öldürmeyi düşünecek kadar delirmiş sonrasındaysa buna cesaret edemeyip vazgeçmiştim. Eve doğru yürümeye devam ederken yanlarından geçtiğim iki çocuk beni fark etmiş olacak ki içlerinden biri arkamdan olduğum yerde durmam için bağırdı. Kurduğu cümlelerin ağzından çıkış tarzı ve diksiyon bozukluğu sarhoş olduklarını ele veriyordu. Adımlarımı daha da hızlandırdığımda kaldığım kiralık daireye az kaldığını ve eğer şanslıysam onları atlatabileceğimi biliyordum. Arkama doğru baktığımda çok yaklaştıklarını görüp bütün gücümle koşmaya başlamıştım ki çarptığım başka bir beden dengemi kaybedip düşmeme sebep olmuştu. Diğerleri de etrafıma toplanınca düştüğüm yerden kalkmaya çalışmıştım ama kalkmaya çalıştığım an çocuklardan biri saçıma yapışıp beni yerde sürükleyip başka bir ara sokağa çekiştiriyor bende elinden kurtulmak için debeleniyordum.

''Sana durmanı söylediğimde, durmalıydın küçük sürtük!'' yüzüme doğru o iğrenç alkol kokan nefesiyle bağırdığında gözlerimi kapamış mide bulantımın dinmesini bekliyordum. İnsanlar gerçekten çok iğrenç varlıklar. Tekrar ayağa kalkmaya çalıştığımda yüzüme aldığım darbe ikinci kez yerle buluşmamı sağlamıştı. Yerdeki kırılmış cam parçaları düşmenin etkisiyle ellerime ve bacaklarıma batmıştı. Yüzümü olabildiğince ellerimle korumaya çalışıyor darbe almaması için uğraşıyordum. Vücudumdaki izleri saklamaya alışkındım ama yüzümü saklama konusunu nasıl yapardım bilmiyordum. Kafamı korumak için sıkı sıkı tuttuğum çantayı elimden almaya yönelik hamlede bulunduğunda çantaya daha çok sokulmuş vermemek için inat ediyordum. Bu sırada karnıma bacaklarıma gelen tekmeler acımasızca inmeye devam ediyor nefesimi kesiyordu. Direnmek için gücüm kalmadığında sanki zaman yavaşlamış beynim tek bir soruya yanıt arıyor gibiydi. Neden... Neden bunlar hep senin başına gelmek zorunda? Neden sadece sıradan bir kız olamıyorsun?  Neden kimse seni sevmiyor? beynim bunlara cevap bulmaya, nerede hata yaptığımızı çözmeye çalışırken ben ne kadar dirensem de bilincim açık kalmayı reddediyor beni karanlığa doğru içine çekiyordu.

Destinesia | JeonJungkookWhere stories live. Discover now