Bölüm 8

42K 1.5K 36
                                    

-İlayda'nın Ağzından-

O gün Okan'ı gördükten sonra onu hiç umursamamıştım. O yine bakmıştı bir kaç kez ama takmamıştım. O kadar derdimin arasında bir o kalmıştı zaten! O gün diğer derslere de kalmadım. Müdürden izin alıp çıkmıştım. 1 hafta izinli olduğum halde 2 haftadır evden çıkmıyorum. Doğru dürüst yemek yediğim de söylenemez. Çağan ara sıra gelip beni teselli etmeye çalışıyordu. Ama kendi durumu da benden farksızdı. Koskoca 2 hafta. 2 haftadır yok. Daha ailesinin bile haberi yok. Haberlerde, gazetelerde çıkmasını engellemiştik, bu iyi olmazdı çünkü. Yarın okula gitmek zorundaydım artık. Yarın pazartesiydi. Şimdi ise yalnızlığımla baş başa müzik dinliyorum. Onu düşündükçe aklıma gelen düşünceleri kovmamı sağlıyor müzik. Rahatlatıyor. Günlerdir böyleyim. Suskunum, yalnızım...

-Tuğçe'nin Ağzından-

Hissizleştim. Canım yanıyor. Ama hissetmiyorum. Hissetmek istiyorum ama hiç bir şey hissetmiyorum. Çünkü canımın fiziksel olarak yanması benim acı hissedebileceğim türden değil. Ben başka bir şeyin acısını çekiyorum. Yalnızlık, özlem... Dostlarımı özledim. Gitmek istiyorum. Artık kendim için değil onlar için gitmek istiyordum. Ne kadar üzülmüşlerdir. Beni arıyorlar mıdır hala? Ağlamışlar mıdır arkamdan? Kafayı yemek üzereyim. Sırtımı dayadığım duvarda aşağı doğru kayıyorum. Çöküyorum. İçten içe canımı yakan tek şey dostlarıma duyduğum özlem. Peki ya annem? Haberleri var mıdır? Kaçırıldığımı biliyorlar mıdır ki? Dizlerimi kendime çekiyorum. Deli gibi öne arkaya sallanıyorum. Tek istediğim burdan çıkıp o sıradan ama mutlu hayatıma kavuşmak...

Kaç gün oldu? İki hafta. Koskoca iki hafta. Benim için çok uzun zaman. Çünkü ben hiç bu kadar uzun süre yalnız kalmadım. Çok özlüyorum be. Bu canımı yakıyor işte. Çok.

Kapının o pis gıcırtısıyla, gıcırtıdan daha pis ve adice sırıtan Doruk'un içeriye girdiğini farkettim.

Bartu'yu hertürlü buna tercih ederdim. En azından sadece bakıyor ve tehdit ederek benimle oyun oynadığını sanıyordu. Önceden Bartu'dan psikopat birini görmedim diyebiliyorken şimdi bunu diyemiyordum. Ondan daha psikopatını artık hergün görüyorum! Ve delirmek üzereyim..

Doruk yanıma geldi ve benim gibi oturdu.

"Seni asıl kaçıranı öğrendiğinde onun benden daha psikopat, adi biri olduğunu düşünmeni istemiyorum. Çünkü bu onun hoşuna gider."

dedi sanki aklımı okumuşcasına. Ondan daha psikopat kim olabilir ki? Olamaz saçmalıyor hah. Bakışlarımı ona çevirdim ve öylece baktım.

"Bakma bana öyle. Bunu yapmak zorundayım. Sana böyle davranmak zorundayım. İşimi zorlaştırma."

Sustum. Konuşmadım. Karşıma baktım, düz duvara baktım öylece. Ve kontrol edemediğim bir şekilde tekrar sallanmaya başladım.

"Konuş."

"..."

"Konuş diyorum. Susma öyle. Sana üzülüyorum biliyor musun?"

Kafamı tekrar yüzüne çevirdim. Benim için üzülüyor mu? Zaten bana o zarar veriyor. Farkında değil mi sanki?!¿

"Sana zarar veriyorum. Ama bunu yapmazsam daha kötüsü olduğunda yıkılacaksın. Senle bir anlaşma yapalım mı?"

"Dinliyorum?"

İlk defa ağzımı açıp konuştum.Dediği şeyleri anlamaya çalışıyordum. Ve gerçekten işin aslını merak ediyordum.

"Seni kimin kaçırdığını öğrenince ondan nefret etmeyeceksin. O sana ne kadar kötü davranırsa davransın sen ondan uzaklaşma. öldürecek bile olsa ona yakın ol. Başından savsa bile gitme. Bu anlaşmadan ve benden kimseye bahsetmiyorsun. Anladın mı beni!? Senden onu değiştirmeni ve iyi biri yapmanı istiyorum. Nasıl yaparsan yap. Gerisi sana kalmış. İş bittiğinde sana söylerim. Ne kadar süreceği belli olmaz."

DEĞİŞİMWhere stories live. Discover now