Bölüm 19

38.4K 1.3K 211
                                    


Arkasından koştum. Ama okula girdikten sonra nereye gittiğini göremedim. Nereye kaybolmuş olabilirdi? Onu nerede bulabilirdim. Onunla bugün içinde mutlaka konuşmam gerekiyordu. Çünkü bugün konuşamazsam, bir daha bunu konuşabilecek cesareti kendimde bulamazdım.

O gün. O gece... Parti gecesi. Nasıl söyleyebilmiştim hissettiklerimi. Düşündüklerimi asla söyleyemeyen, daha doğrusu söylemeyen biri olarak nasıl söyledim? Bütün çıplaklığıyla aklımdan geçenleri nasıl söyleyebildim?

Sarhoşluğun üzerimde böyle bir etki yarattığını daha önce bilmiyordum. Ağzımdan laf almak isteyen kolayca alabilirdi. Çünkü sarhoşken aklımdan geçen herşeyi söylüyorum. Bu çok büyük bir zayıflıktı. Ben zayıf olamazdım. Herkesin karşısında güçlüydüm. Söylemek istediğimi söylerdim. Aklımdan geçenleri değil.

Gerekirse birileriyle alay ederim. Ama onun hakkında düşündüklerimin hepsini söylemezdim. Ve çok konuşmazdım. Kendime yakın bulduğum, uzun zamandır arkadaşım olan Tuğçe ve İlayda'nın yanında olduğum zaman hariç. O zaman baya bi konuşuyorum. Zaten insanın herkese karşı aynı tepkiyi vermesi, herkese karşı çok konuşması saçma. Saçma buluyorum yani.

Ben okulun en popülerlerinden biriyim. Ama benim kadar popüler olan o kızlar ilgimi çekmiyor. Belki eğlenmek için yanımda bulundurduğum bir kaç kız oldu şu zamana kadar ama hiçbirine Simge'ye hissettiğim şeyi hissetmedim. Onu gördüğümde her şeyi unutuyorum ben. Hiç böyle olmamıştı daha önce.

Hatırlamadığımı söylediğim o sözleri belki de onunla eğlenmek için söylediğimi düşünecekti. Az önce gördüğü şey de bunu kanıtlayacaktı belki.

O sözlerin tamamen doğru olduğunu ve daha önce hiçbir kıza o sözleri söylemediğimi bilemezdi ki..

--

Simge'nin Ağzından

Gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmemişti. Bana söylediği sözler kesinlikle alay etmek içindi. O insanlarla alay ederdi. Bana da aynısını yapmıştı işte. Zaten hatırlamıyordu da. Sanırım hatırlamaması bu durumda iyi bir şey oluyor. Hatırlasaydı yine alay etmeye, benimle oyun oynamaya devam edecekti işte. O yüzden bu iyiydi. Artık bunları düşünmemem gerekiyordu benim. Artık bu salak düşüncelerden kurtulmam gerekiyordu.

--

~ 2 hafta sonra ~

"Tuğçee hadi be çıkın şu evden artık. Geç kalıyoruz."

Kaç dakikadır kapının önünde İlayda ve Tuğçe'yi bekliyordum. Artık çabuk inseler iyi olacaktı. Yukardan aşağı bağırarak inen Tuğçe'yi izledim.

"Geç kaldığımız yer de bi yer olsa. Alt tarafı kıçım gibi okul."

"Tuğçe kanka kıçına haksızlık ediyon şimdi."

İlayda'nın bu lafıyla gülmeye başladık. Daha sonra hızla evden çıkıp okula doğru koşar adım ilerledik.

Okul hayatımız da hep aynı zaten. Burda anlatacak bir şey bulmakta zorlanıyor insan. Günlük tutsam ; 'okula gittim, okuldan döndüm' yazardım heralde bu kısma. Ama benim öyle bir derdim yok çünkü zaten bu üşengeçlikle günlük tutmamı kimse beklemez benden. Zaten de tutmuyorum ne hoş.

Çağan konusunu unutmamıştım hala ama umursamıyordum. Unutamıyor olabilirim ama görmezden gelebiliyordum, umursamıyordum. O bunu zorlaştırıyordu biraz. Nedenini anlamıyorum ama o kızla öpüştüğünü gördüğümden beri benimle konuşmak istiyor. Sürekli 'bir şey diyeceğim' , 'lütfen konuşabilir miyiz ' tarzı şeyler diyordu.

Tekrar bir şeyler diyip benimle alay etmesini kaldıramazdım. Her seferinde onu tersliyordum. Artık terslemekten bile bıkmıştım. Onu seviyordum ama o bunu anlayamazdı. Benim yerime popüler ve meteor olan o kızları tercih etmesi gayet normaldi zaten. Bu durumda aşkımı içime gömmek en mantıklısıydı. Ben tam buna alışmışken sürekli karşıma çıkarak bunu zorlaştırıyordu.

DEĞİŞİMWhere stories live. Discover now