Bölüm 1

95.7K 2.6K 118
                                    

13 EYLÜL 2014

-Tuğçe'nin Ağzından-

" okula geç kalacağız kalksana!"

"5 dakika daha..."

"Hay ben senin 5 dakikana da. Ya kızım kalksana be." diyerek dürtükleme, tekmeleme karışığı hareketler yapmaya başladım. Üzerinde tepindim falan yok, uykusu baya ağırdır zaten. Böyle kaldıramayacağımı anladığımda bırakıp mutfağa doğru ilerledim. Ben seni nasıl kaldıracağımı biliyorum.

Hadi bakalım hanımefendi (!)

Göreceğiz, kalkıyor musun kalkmıyor musun.

Mutfaktan içi ağzına kadar su dolu sürahiyi kaptığım gibi yukarı, odasına çıktım. Yok öyle bardak falan direkt sürahi var bizde. Yanına usulca yaklaştım. Sürahiyle ıslatmadan biraz oyun oynayalım değil mi ama? Bizim İlayda'nın bu oyuna geleceğini biliyordum. İlayda, hayallerini çok sever ve rüyalarının bölünmesinden nefret eder. Son zamanlarda bir çocuğa takmıştı. Çocuğun da ona baktığı vardı da çaktırmıyodu falan öyle işte, bence biraz garip.

Sürahiyi elimde sıkıca tutuyordum. Her an tetikte bekliyordum açıkçası. Sesimi biraz erkek sesine benzettim ve oyunuma nihayet başladım.

"İlayda'cığım aşkım, ben geldim Okan. Kalkmayacak mısın aşkım ya? Özlemedin mi beni? Okula gelmiyor musun?"

"Okan?" deyip gözlerini açmasıyla sürahiyi kafasından aşağıya boca ettim. Şaşkın şaşkın suratını silip bana o ölümcül bakışlarını yolladı.Benden intikam almaya çalışacağını anladığımda koşarak aşağı indim ve mutfağa doğru koştum. Tahmin ettiğim gibi peşimden geldi ve seni pislik, falan diyerek ufak yumruklarıyla vurmaya başladı. Sonra gıdıklama aşamasına geçince bırakmasını söylemeye çalıştım. Ama nafile.

" ahaha İlayda bırak tamam daha yapmayacağım. Bak okula geç kalacağız. "

Nihayet bıraktığında derin bi nefes aldım. Karnımı gıdıklamaktan çok sanki parmaklarıyla midemi delmiş gibi hissediyordum. Ona okula geç kaldığımızı hatırlatıp, yukarı gidip hazırlanmasını söylediğimde, istemeye istemeye yukarı çıktı. Bir yandan da kısık sesle bana sövüyordu. Sanki duymuyorum canım ya. Bağırdım arkasından;

"Duyuyorum salak, sövmeyi bırak kaldır o koca poponu çabuk hazırlan. Uyuşuk uyuşuk, ağır ağır hareket ediyorsun yine. Bak ya şuna bak."

Dememle ayağımdaki pofuduk tavşanlı terliklerimden birini kafasına fırlatmam bir oldu. Garip garip bakıp yukarı çıktı. Çıkarken de mal mal triplere girdi. Hiç eksik olmayan o tripler...

"Ya çok kötüsün Tuğçe. Geber Tuğçe. Öl Tuğçe. Senin gibi arkadaş olmaz Tuğçe. Of Tuğçe"

"Hadi tamam uzatma. Hazırlan gidelim okula"

"Tamam!"

Biz böyleyiz işte. İlayda benim en yakın arkadaşım. Aynı zamanda ev arkadaşıyız. Ve genelde didişiriz ama birbirimizi çok severiz. İlayda hızlıca hazırlanınca bir şey yemeden çıktık. Genelde okulda yerdik zaten. Okula gelir gelmez kantine gittik. Kantinde bizim her zaman oturduğumuz masaya oturduk. Evet, bizim her zaman oturduğumuz, dedim. E olacak o kadar okulda 3.senemiz bir şeye benzesin bari. Zaten en yakın arkadaşlarımızdan biriciğimiz olan Çağan Bey (!) bizim yerimize başkası oturduğunda döverek kaldırır masadan. Çağan biz gittiğimizde masada oturuyordu zaten. Hemen yanına gittik, oturduk. Selam verdikten sonra Çağan'ın bir garip olduğunu farkettim.

"Hayırdır lan? Bu ne tip? Yüzün filan düşmüş." dedim alaya alarak, çünkü bu şapşal her bir şeyi kafaya takıyordu. Kesin okuldaki o popülerliğine bi şey olmuştur. Ya da bir kız yüz vermemiştir .

DEĞİŞİMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang