Bölüm 0

143K 3.3K 444
                                    

İYİ OKUMALAR :)

13 EYLÜL 2013

-İLKİN'İN AĞZINDAN-

Dün bir kız görmüştüm. Bana çok benziyordu. Aslında fiziksel birkaç özelliğimiz, yüz simamız benzese de o kız davranışları ve tarzıyla benden farklıydı. Çok farklıydı. Bir kere melek görünümlüydü. Görünüşü huzuru temsil ediyor gibiydi. Benim saçlarım kıpkırmızıydı. Alev kırmızısı. Huzurdan eser yoktu görünüşümde. Ateşi, kotülüğü temsil ediyordu.İnsanlar çift yaratılır gibi bir şey duymuştum. Onun gibiydi bu da. Ama o iyi olan ben ise kötü olandım sanırım.

Bartu'yu düşündüm o an. Onu hiç sevmemiştim. Seviyor gibi yapmak hoşuma gitmişti. Oyun gibiydi. Öyle hissettiriyordu bana. Onunla sevgiliydik. Ama kandırıyordum öyleyse? İlk defa iyi biri gibi düşündüm bunları. Ben şeytan'ın ta kendisiydim. Bartu'yu da kendime benzetmiştim. İçki içiyordu. Sigara desen elinden düşmezdi. Ama bunlar beni sevmeye başladıktan sonra olmuştu. Öncesi hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ama şunu biliyordum ki onu bu hale ben getirmiştim. Benim yanımdayken hep gülerdi. Ben gülmezdim.

Farkettim ki bunun olmasını sağlayan AŞK'mış. Ben sevmek nedir bilmiyordum ki... Ama o beni o saf kalbiyle seviyordu.

Bartu o gördüğüm kızı hakediyordu. Çünkü o benim zıt karakterimdi. Ve görünüş olarak beni andırıyordu. Bartu'nun o kızla tanışması gerekti. O kızla beraber olursa beni unutmazdı. Aynı zamanda mutlu olurdu. Hep gülerdi belki de. İstediğim buydu. Bir kere olsun birini mutlu edebilmek. Günahlarım çok fazlaydı. Günahların arasında küçücük bir iyilik...

Bir kaç saat öncesinde Bartu'yla konuşmuştum.Her şey normalmiş gibi davranarak onunla vakit geçirdim.Beni lunapark'a götürmek istemişti. Aslında lunaparkları hiç sevmem etrafta gülen, eğlenen bir sürü insan... Eninde sonunda gidecekleri yer toprak. Yok olup gideceklerini bile bile eğleniyorlar. Ama Bartu'yu kırmadım, gittik. Ben ultra hızlı ve korkunç olanlara binmek isteyince X-scream'a bindik. Eğlenceliydi. İndiğimizde Bartu'yla bir parka gittik. Yeşilliklerin olduğu rahatlatıcı bir yerdi burası. Açıkçası bana göre değil. Banklara oturduk. Omzuna yaslandım.

"Bartu" dedim. Sadece tek kaşını kaldırıp yüzüme baktı. Söyle? demek istediğini anlayıp devam ettim.

"Yeni okula yazdırdım bizi. Yeni arkadaşlar falan olsun istiyorum. Biliyorsun bu okulda ikimiz de rahat edemedik?" dedim sorarcasına.

"Önce bana da sorsaydın keşke?" dedi. Sustum o da düşünüp iyisinin bu olduğunu farkedecekti. Çünkü yüzünde oluşan o ifade hala emin olamadığını gösteriyordu.

"Aslında haklısın İlkin.Yanımda sen olduğun sürece her yere giderim."

"Ya bana bir şey olsa? Gitmeyecek misin? Devam etmeyecek misin hayatına?"

"SANA BİR ŞEY OLMAYACAK" dediğinde onu ilk defa bu kadar kızgın görmüştüm.

"Bunu sen belirleyemezsin.Söz ver bana ben o okula gelemeyecek bir durumda olduğumda dahi o okula gideceksin? Ölsem de hayatına devam edeceksin?" dedim sormaktan çok emredercesine. Kaşlarını çattı.

"SANA BİR ŞE-"

yine o saçma cümleyi kuracağını anlayınca sözünü kesip konuştum.

"SÖZ VER?"

"Tamam peki ne olursa olsun o okula gideceğim. Söz. Ama sırf sen istedin diye." deyip göz kırptı.

Sevinmiştim, gülümsedim ve omzuna başımı geri yasladım. Kaydettirdiğim okul o kızın okuluydu. Ve onun sınıfı. Her şeyi ayarlamıştım.

Bunları düşünürken birden, masanın üzerindeki dağınık öteberinin arasına gelişigüzel atılmış bir CD ilişti gozüme. CD'yi müzik setine koyup, tekrarlanacak şekilde ayarladım ve iyice yükselttim sesini. Bütün hüznü ve esrarıyla odaya yayılan müzik, kısa bir süre içinde ruhumu sarıp sarmaladı. Gözlerimi kapattım ve ölüm için bestelenmiş bu eseri dinledim sessizce.

Aklıma bir şeyin gelmesiyle aniden, masanın çekmecelerini açıp telaşla karıştırmaya başladım. Birkaç denemeden sonra bir zarf ile kağıt bulabildim. Kalemliğin içinde duran tükenmez kalemleri denedim çarçabuk. Tükenmişlerdi. Elimdeki son kalemi öfkeyle savurdum. Kalem, odanın karşı duvarında asılı duran küçük, ahşap çerçeveye isabet etti ve düştü. Olduğu yerde sallanan çerçevenin içindeki resme baktım. Benim resmimdi. Bartu beni çizmişti ve odanın duvarına asmıştı. Resimde yine gülmüyordum. Zaten çok nadir o da Bartu'nun yanında gülümserdim. Gülmezdim ama gülümserdim, sadece tebessüm. Bir ürperti dolaştı sırtımda. Buna direnmeliydim. Bütün çekmeceleri bir daha gözden geçirdim son bir gayretle. Nihayet eski bir kalem kutusuna rastladım. Fermuarını açtım ve içinde ne var ne yoksa döktüm masaya. Ivır zıvırların arasında siyah bir dolmakalem vardı. Yazıyor olması için yalvarıyordum içimden ve evet... Yazıyordu. Kısacık bir not. Yalnızca iki satır. Fazla söze de gerek yoktu zaten. Katladığım kağıdı zarfın içine koyarken gözlerimde yürüyen yaşlardan önümü goremiyordum. Bu neydi ki? İlk defa ağlıyordum. Çerçeveli resme son defa baktım yaşlı gözlerle. Zamklı yeri dilimle ıslatıp, özenle yapıştırdım kapağını. Hep böyle titrer miydi bu lanet olası parmaklar? Birkaç saatte bu kadar ihtiyarlamış olabilir miydim? Saniyelik bir tereddütten sonra, üzerine Bartu yazdım zarfın. O'nun kitaplarının dizili olduğu rafa baktım. Bir kitap seçtim gözümle. Bu kitabı eline almayacağından emin olduğuma karar verdim. Yazdığım not geç bulunsun istiyordum. Zarfı kitabın arasına koyup diğerlerinin yanına yerleştirdim.

"Haydi kalk ve bitir şu işi!"

İçimden yükselen bu sesin emredici tonuna karışan müziğin tınıları arasında yerimden kalktım. Müthiş bir sakinlikle, dağıttığım masayı topladım. Odadan çıkıp banyoya yürüdüm. Küvetin onünde durdum. Eğilip musluğu açtım. Ölüme programlanmış bir robot gibi hareket ediyordum artık. Küveti ağır ağır doldurmaya başlayan suyu seyrettim.

Tokamın kilidini açtım; uzun, kızıl saçlarım omuzlarıma doküldü. Gözlerimi akan sudan aynaya çevirip son bir kez baktım yüzüme.

"Hoşça kal şeytan!" dedim.

"Meleklerin arasında çok bile kaldın!"

Kısa bir aramadan sonra, banyo dolabının çekmecesindeki ıvır zıvırın arasında, açılmamış bir paket jilet buldum ve paketi yırtarak açıp bir tanesini aldım. Musluğu kapattım ve üzerimdekilerle beraber girdim suyun içine. Başımı küvetin soğuk taşına yasladım.İçeriden gelen müziğin notaları banyonun duvarlarında yankılanıyordu. Beynimde uğuldayan ses ise müziği bastırmak istercesine bağırarak aynı cümleyi söylüyordu aralıksız :

"Bitir şu işi!"

Birkaç saniye elimde sımsıkı tuttuğum jilete baktım. Gozlerimi kapattım nefesimi tuttum ve güçlü bi hamleyle bileğimdeki damarı kestim.

Ne kurtulabilem ümidi ne de pişmanlık... Acıdan ve hayatım da İLK VE SON iyiliğimi yapmış olmanın verdiği hazdan başka bir şey yoktu.

Aşağı biraz daha aşağı kaydım. Önce çenem ıslandı. Sırasıyla dudaklarım, burnum, kirpiklerim ve alnım. Kendimi kaybetmeden önce aklımdan geçirdiğim son şey yaptığım İLK VE SON İYİLİKTİ.

"O kızla mutlu olucaksın Bartu. Ben seni sevmemiştim ki..."

-YAZARDAN DEVAM-

Bedeni, ruhu ve beyninin birolup ona danışmadan aldığı bu kararın gücü karşısında fazla direnemedi. Birkaç kez çırpınıp, sonra gevşedi. Alnına dökülmüş son kızıl tutam da, kanıyla saçlarının rengine donüşmüş suyun dibine doğru inmeye başladığında, artık ne hızlanan yağmuru, ne gokyüzünde çakan şimşeklerin yırtıcı sesini, ne de o sesi bastıran müziği duyabiliyordu...

İlkin daha sonra olacakları bilmeden Tuğçe ve Bartu'nun kaderinin ilk çizgisini çekmişti işte...

--

DEĞİŞİMWhere stories live. Discover now