2.sezon 1.bölüm

26.1K 929 139
                                    

-Tuğçe'nin Ağzından-

Umarım özür dilemek için hala bir şansım vardır. Umarım geç değildir hiç bir şey için. Kulaklarımda İlkin'in sesi çınlıyordu resmen. Canım yanıyordu. İlkin'le Bartu'nun sesi kafamın içinde dönüp duruyordu. Kimsenin olmadığı bu sokakta var gücümle koşuyordum.

Bartu'nun evine ulaştığımda nefes nefeseydim. Kapıya ulaşıp zile bastım. Aynı anda hem zile basıp hem kapıyı yumruklamaya başladım. İçeriden Bartu'nun küfürler eşliğinde dediklerini duyunca gülümsedim. Zile bir defa daha basıp kapıyı yumrukladım. Sırf sesini duyabilmek için bunu yaptığıma inanamıyorum.

"Çatladın mı amına kodumun malı. Geliyorum. Gece gece rahat bırakmadınız be."

Bartu'nun boğuk sesini duydum. Başım dönmeye başlamıştı. Fazla yıpratmıştım kendimi. Gözlerimin altının şiştiğine emindim. Başım zonkluyordu. Kapı açılıp Bartu'nun şaşkın halini gördükten sonra bir karaltı indi sanki. Yerimde kıpırdandım ama bir adım atamadan gözlerim tamamen karardı ve yer çekimine karşı koyamadığımı hissettim.

-

"Tuğçe. Aç gözlerini. Tuğçem."

Yanağıma inen minik tokatlar eşliğinde gözlerimi açtığımda, kanepede yatar vaziyetteydim. Bartu karşımda duruyor ve endişeyle bana bakıyordu.

ENDİŞE .

Aşk çok güçlü bir duyguydu. Endişelenmişti benim için. Aşk buydu işte. VAZGEÇEMEMEK. Ne yaparsa yapsın, sevmeye devam edersin. Vazgeçemezsin. Sanırım bu beni affettiğini anlamama yetti. Ama onun beni affetmesi, benim kendimi affettiğim anlamına gelmezdi.

Ben sevdiğim insanı bu kadar mı tanıyordum? O ilk okuduğum kağıtta yazanları Bartu'nun yazdığına nasıl inanmıştım hemen? Sorgusuz infaz yapmıştım. Ona neden güvenmedim ki? Aptalın tekiydim işte.

Doğrulup Bartu'ya sarıldım. Yine gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

"Özür dilerim. Özür dilerim seni dinlemediğim için. Affet beni. Buradan gitmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Sadece yalnız kalmak istedim."

Omzuna dökülen göz yaşlarım sayesinde tişörtü ıslanmıştı. Saçlarını parmaklarıma geçirip, kokusunu içime çektim.

Beni kendinden uzaklaştırdığında onun da gözlerinin kızardığını gördüm. Zigon'un üzerindeki peçetelikten bir peçete alıp bana uzattı. Ağlamaklı ve biraz çocukça çıkan sesimle sordum.

"Affettin mi?"

"Affetmem gereken bir şey yapmadın. Benim aptallığımdı, sana her şeyi daha önce anlatmalıydım."

Sessiz kaldım çünkü haklıydı. O da suçluydu. Kendimi suçluluk duygusuna o kadar kaptırmıştım ki bunu tamamen unutmuştum. İkimizde suçluyduk ve sessiz kalmak en iyisiydi. Gözlerimle sessizce onayladım. Sanırım bu olayı rafa kaldırıp, hayatımıza devam etmek en iyisiydi.

Bartu, bana lavabonun yerini gösterdi ve yüzümü yıkamam gerektiğini söyledi. Ne kadar berbat göründüğümü tahmin edebiliyordum. Dediğini yapıp yüzümü yıkadım.

Ortama sessizlik hakimdi. Konuşmuyorduk. Birbirimize bakıp duruyorduk. Ben sonsuza kadar ona böyle bakabilirdim. Konuşmadan. Tek bir kelime konuşmadan. Ama nedense bu sessizlik şuanda hoşuma gitmiyordu. Onunla konuşmak istiyordum. Eskisi gibi gülerek konuşmak. Bana Çirkin'im demesini istiyorum. Bu sessizlik de neyin nesi? Peki neden? Neden konuşmuyoruz? Sanırım konuşacak bir şey bulamıyor. Çünkü ben de bulamıyorum. Düşünüyorum, konu açmak istiyorum ama konu bulamıyorum. Neden böyle olmuştu?

DEĞİŞİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin