Acıtsa da ağlatmaz

7.6K 462 194
                                    

Selamunaleykum. Medyadaki Zeyd. MaaşAllah diyin. Uzun ve keyifli olduğunu düşündüğüm bir bölümle karşınızdayım. 32 Aralık bugün. Ne güzel. GizemYaz bu bölüm sana ;) Edanurevik spoylır vermediğim için teşekkür bekliyorum :))
******
Talha eliyle dürttü.
-hı?

Bana Kaş göz işareti yaptı " bak Gör ne olacak." diye. Ve başladı:
- baba!
- he?
- dayım diyor ki..
- ne diyor?
Gazetenin diğer sayfasına geçti Davûd. Abi.
- senden daha güzel çiğköfte yapabileceğini iddia ediyor.

Şaşırdı.
- bizim Çengelköylü? Çiğköfte ? Daha iyi Yaparım diyor? Heheheh tabi.

- lan ben ne zaman dedim öyle bir şey?
- ya dayı ama yapma böyle. Hemen geri mi çekiliyorsun babam duyunca.
- e yani Çengelköylü de haklı. Bir Urfalı'nın Adanalı'dan daha iyi çiğköfte yaptığı nerede görülmüş?

- Davûd. Abi. Urfa lılar çiğköftenin âlâsını yapar EvelAllah
- baba duydun muuu??!

Baba/enişte bey ateşlendi:
- Rumeysa evde et var mı?

Talha ile bir çiğköfte ziyafeti öncesi Sevinç çakı yaptık.

*****
Salonun ortasında karşılıklı iki tepsi, tepsilerin Başlarında yine karşılıklı ben ve Davûd. Abi. Kollarımızı kıvırdık. Tepside malzemeler hazır. Buzları bekliyoruz.
Fatma:
- acısız olacak değil mi?
Davûd:
- yanmadan olmaz.
Göz kırptım:
- çok isot koymam korkma. Acıtsa da ağlatmaz.
Ve buzlar geldi. Ben, başladım nesilden nesile önemli bilgileri aktarma işine:
- Talha bu çiğköfte o dışarıda yediklerine benzemez. Buz çok önemli.
Davûd:
- bak işte burada Çengelköylü haklı.

Ablam yani Rumeysa kollarını doladı:
- dışarıda yapsanız olmaz mı? Siz şimdi yukarı atıp batırırsınız tavanı.

Davûd:
- canım, birtanem, dışarıda bir tavan göster bana atalım. Otobüs durağının gölgeliğine mi yapışsın? Dışarıda, gökyüzünde kim tutacak çiğköfteyi, nereye yapışacak da olup olmadığını anlayacağız? Ha?

Ablam tavana bakıp sızlandı:
- temizleme işi sana ait. Gerekirse sıvayı da yaparsın ona göre.

Yoğurmaya koyulduk bile. Arada karşılıklı bakışıp daha da gazlanıyoruz. Oldukça havalı bir şekilde tepsiden eti zıplattı, tepsiyi tam döndürüp tekrar düşmekte olan eti tuttu. Davûd:
- Talha, buz.

Talha buzdan ekledi biraz daha. Ben eklesem mi? elimle baktım kıvamına. Gerek yok tamam.
- Talha, isot.

Talha isotu azar azar dökmeye başladı:
- baba zaten başta koymuştuk.
- olsun evlad, Adana acıya alışkındır. Urfalıyı bilmem ama... Dök sen.
- baba yeter bu kadar Çok oldu.
Ablam:
- gerçekten çok oldu. Mide fesadı mı geçirttireceksin?
- tamam, sizi mi kıracağım.
Fatma bana sordu:
- ilk ne zaman yaptın?
- ıı.. 15-16 yaşlarındaydım.
Davûd:
- o-hoo biz 10 Yaşında uzmanlaşmış oluyoruz.

Ablam:
- hı hı tabi.

Davûd ablama "sen kimi tutuyorsun?" Bakışı Attı. Ablam takmadı. Ahaha. Ablam ya.
Talha:
- anne sen yedin mi dayımın yaptığı ilk çiğköfteyi?

Gözlerimi büyülterek ağzımı açmadan öksürdüm. Dikkat ima içerir. Ablam tabii ki beni de takmadı. Destan anlatırcasına Gözlerini kapayıp başını sallayarak anlatmaya başladı:
- o ne çiğköfteydi öyle? Eti taze. Baharatı harika! Özellikle şekeri var ya... Ben hayatımda öyle çiğköfte yemedim.
Talha:
- şeker mi?
Ben tek seferde sert bir "öhöm" daha verdim yine ağzımı açmadan. Ve Boğazıma sanırım biraz fazla yüklendiğimden dolayı normal olarak öksürmeye başladım. Davûd:
- noldu Çengelköylü?
Fatma:
- anlat sen Rumeysa abla ben merak ediyorum.

Dr. Civanım <düzenleniyor> Yb Geldi!Where stories live. Discover now