Z.I.K.K.I.M

7.4K 500 158
                                    

Hımm Sınavlar tamam sorular hazır son bir kez gözden geçirelim... Kapının açılma sesiyle gelen kişiye baktım. Evde zaten iki Kişiyiz ben gelemeyeceğime göre...
- selamunaleykum nasıl gidiyor?
- aleykumselam iyi son bir kez gözden geçireyim dedim.
Gülerek önümdeki kağıdı uzattım:
- al çöz bakalım kaç alacaksın.
-tamam.
Eline kalemi Alıp soruları çözmeye başladı. Ben de diğer kağıtlara bakmaya devam ettim.
- bu kaçıncı sınıf?
- 11 lerin derece Sınıfı.
- zor biraz.
- hıı hı.
Aradan biraz zaman geçti.
- Ali yok artık!
Ahahhasdfk beklediğim yere geldi demek ki!
- Ali bu nasıl soru? Kök içinde Z.I.K.K.I.M nedir? Bildiğin zıkkımın kökünü sormuşsun!
Havalı dursun diye taktığım camsız gözlüğümü çıkarıp masaya bıraktım ve gülmeye başladım.
- zalım!
- elinin körünü sormadığıma şükretsinler. Hem tüm okula sordum bunu.
- peki ya Halef Hoca'n ne diyecek bu işe?
- hiçbir şey. Özgür bir ülkede yaşıyoruz kızım.
- ah Ali ah
- aah kalbim ben senden çook çektim söyle nedir bu halin..
- valla sen delisin!
******************
Gözlerimi açtığım gibi kolumdaki saate baktım. 07.15. Oh iyi geç değil. Bir dakika ya kolumda saatle mi yattım ben? Allah Allah. Fatma hala uyuyor. E kahvaltı? Hafiften sarstım:
- evimizin en güzel aşçısıııı!
- sahurdan kalanlar var kaldırma beni.
Ardından kıkırdadı. Ne Gülüyor yahu bu? Mutfağa gidip fırından poğaça aldım. Sıcaklığı iyi ya çok soğumamış. Tadıı.. Güzel. Sahurdan kaldı Demişti değil mi? Sahur?? Ağaağğaa tükür tükür. Tabi yaa bugün Perşembe ve ben orucum. Şimdi anlaşıldı neden kıkırdadığı. Lavaboda ağzımı yıkayıp (evet su kaçırmadan) ellerimi Güzelce Islattım. Dooğru yatak odasına gidiiiip
- ey su ordusu hedefiniz Akdeniz dir. İleriiii!
Fatma'nın "yaa" larına aldırmayarak Islattım elimden geldiğince hanfendiyi. Ehehhehe. Uyutur muyum hiç? Elim kuruyunca bu sefer de üstündeki yorganı çekiştirdim.
- sahurdan kalan demek ha?
- sen unuttuysan benim suçum günahım ne?
Doğru...
Giysi dolabına bakalım öyleyse. Ne giyinsem? Takım elbise? Yoo. Kazak? Hım. Gömlek üstü yelek? Hayıır. Sweatshirt? Iıı.. Bulamadım. Fatma'nın kıyafetlerine bakalım bir de. Etek? Asdfg. Elbise? Ehheheh. Gömlek? Tarzım değil.
- niye benim dolabımı karıştırıyorsun?
- hiiç.
- ben seçeyim mi ne giyeceğini?
- seç bakalım.
Sallana sallana kalktı. Gerindi. Dolabın kapağını açtı. Askıları karıştırıp iri kareli mavili bejli gömleğimi çıkarıp Üstüme tuttu.
-evet bu! En Sevdiğim. Altına daa... İşte bu!
Bej kumaş pantolonumu elime verdi. (Evet bizim burada pantolon kumaştan Yapılıyor. Sizin memlekette de mi? Vay anasını!)
- e hazır elim değmişken işimi tam yapayım bari.
Tarağı Alıp saçlarımı geriye doğru Taradı.
- bakayım?
Derhal elleriyle saçımı bozdu. Karmakarışık etti.
- hoop! Hayırdır.
- çok yakışıklı oldun. Ben de bozdum.
- haydaa! Senden Başkasını gözüm Görmez neyin kafasındasın.
- başkasının gözünde zaten sorun senin değil.
- tövbee...
- ne!
Kıskanç bir Eş olması ne kadar güzel olsa da zor tabi. Gıcığına aynaya bakarak tekrar saçlarımı geriye doğru taradım. Yüzüme de en gıcığından bir Gülme yerleştirdim. Arkama dönene kadar geri bozdu.
- sen de güzel giyinme o zaman dışarıda.
- elimden geldiğince Göze batmayacak şekilde giyiniyorum zaten. Hem geçen boynumdan kolyemi çıkarıp eve girdiğimiz an geri takan sen değil miydin?
- ziynetlerinizi sakının diye ayet var saçınızı geriye taramayın diye yok ama.
- her şey ayette yok zaten. Bunu ben istiyorum. Eşin olarak hakkım var.
Seslerimiz gerçekten Yükseldi. Üst- alt komşu evde midir ki?
- ettafta bir sürü albenili erkek varken niye bana baksınlar?
- Mütevazı olarak kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun Ali. Tabi Allah indinde kurtulursun da inşAllah... Ya neyse. Naparsan yap. Hıh.
Yatağa girip Gözlerini kapattı. Yaaa böyle zevkli olmuyor. Daha da gıcık edecektim! Bakalım ne kadar sessiz kalabilecek. Bu soğuk havadan istifade(!) etsin diye bir güzel camı açalım. Eveet. Oh Çek içine Çek. Mis. Buz gibi harika. Camın önünde rahat bir şekilde hava alırken ben, kalktı. Beni takmayarak camı kapattı ve tekrar yatağa girdi. Iyilik de yaramıyor!
Sıkkın bir pfpfpff vererek Aynanın karşısına geçtim. Inek yalamış gibi iki yana yatırdım saçlarımı:
- böyle nasıl olduu?
Önce tepki vermedi. Yanına gidip eğildim ve çenemi Öne çıkarıp Gözlerimi kısarak sırıttım. Şive kattım nacizane soruma:
- beni beğeniyır mısın?
Gözlerini açtı sonunda. Gülmeye başladı:
- bu ne ya?
- ne hallere düşürdün beni kızım...
- maymun.
- kıskanç.
Aynı anda:
- gıcık!
Çalışma odama girip masanın Üzerindeki sınav kağıtlarını çantama yerleştirirken bu odanın bebek mobilyalı hali geldi aklıma. Şurada yatağı olurdu. Yanına gider hafif bir öpücük kondururdum yanağına. Bu saatte bebekler uyur mu hiç? Kesin bizi kendi kendine ettiği sabah muhabbetiyle sabah namazına kaldırmıştır. Şimdi de etrafa gülücükler saçıyordur. Beni görünce heyecanlanır. Ben de kucağıma Alıp havaya atar tutarım. Arkadan Fatma'nın Yüreği silker. {yazardan şu an pek de Lüzumsuz olmayan not: deyim dağarcığınızı geliştiriyorum sevgili okuyucular } ben de son bir kez yanağından Öpüp Cancağızım genç annemizin kucağına bırakırım. Arkama dönerim ve... Bir anda odanın hala çalışma odası olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım. Tabi Ali sen hayalini bu kadar içten kurar resmen yaşarsan böyle olur. Ama kırıklığına rağmen hayali bile güzel. Gerçeği kim Bilir...
Çantamı omzuma atıp holden geçince karşıma çıkan aynada bir adet Saçları iki tarafa ayrılmış benle karşılaştım. Bu aynayı iyi ki koymuşuz ya buraya. Derhal düzelttim saçlarımı. Hatta düzeltmekle kalmayıp ellerimle yukarıya doğru Şekil verdim. Kapıdan çıkıp indim aşağı. Arabaya ilerlerken Kafamı kaldırmak geldi içimden. Bizim pencerede beni izleyen, perdeyi başına örtü yapan Fatma beni görünce iki elini birden salladı. Ama perde başından düşer gibi olunca bir eliyle perdeyi tutup diğer eliyle devam etti sallama işine.
Gözlerindeki kızgınlık-sevgi karışımını görünce gönlü olsun diye saçlarımı indirip ellerimle öylesine bir model verdim. Daha da sevindi. Te Allah'ım. Ne saçmış arkadaş! Iki parmağımı birleştirip önce dudağıma sonra alnıma değdirerek ardından ona ileterek selam gönderdim. O da önce kalbine ardından dudağına ve bana ileterek cevap verdi. Ikincisi Fatma'nın büyük ihtimal şu an aklına geldi ama birincisi yani benim yaptığım; yenileşen kültürümüzle yok olmaya Başlayan bir selam şekli bu. Batılılaşmaya hayır! Başka kuşa hayran kalan ve onu taklit ederken hem kendi sekmesini unutup hem o kuş gibi yapamayan ve acaip bir şekilde Sekmeye mahkum olan kargaya dönmeye hayır! Adam olun!
**************
Nereden bilebilirdim tüm okulda konu olacağımı basit bir karekök sorusuyla?
Biri yapmalıydı bunu? Çok da güzel iyi bir soru bi kere!
- dayı!
-yeğen!
Kollarını iki yana açıp yaklaştı. Önce pek doğru bulmasam da Dayanamayıp açtım kollarımı ben de. Sarılıp birkaç da "koçum" vurmasıyla ciğerlerine heyecan kattıktan sonra ben sormadan söyledi:
- ilgiye ihtiyacım var dayı.
- ne ilgisi oğlum( olum) ? Okulda orta yerde sarıltacak kadar noldu?
- ygs lys Sınavlar Zeyd ve Yalnızlık.
- yavaş gel. Ygs lys anlaşıldı. Sınavlar da tamam. Zeyd ne alaka küçük çocuk? Bir de saplık mı dedin yanlış anlamadıysam?
- 16 sene tek çocuk olmamın ardından kardeş gelmesinin Acısını çekiyorum şu an.
- bir de çekinmeden bu halinle küçük çocuğu kıskandığını söylüyorsun yani?
- içimde mi kalsın?
- sen neymişsin? 2 Yaşında daha.
- 2 değil 1,5. Aşırı tatlı. Çok. Olağanüstü.
- peki Kıskançlığın sevgini ne kadar etkiliyor?
- onu çok seviyorum. O benim yolumdan gelecek tek varisim şu an. Tek kardeşim. Sorun başkalarının da böyle sevmesi.
- başkaları?
- annem ile babam. Ve dedelerim ananem babannem halam amcalarım...ya tüm sülale. Sadece sende hissetmiyorum. Sen bana daha yakın davranıyorsun.
- ne zamandır böyle hissediyorsun? Içinde tutmadığına göre uzun zamandır değil.
- Aslına bakarsan iki haftadır.
Ampulumun yandığını fark edince güldüm:
- ama zeyd 1,5 senedir var. Öyleyse Sınavlar senin psikolojini bozmuş. Bana kalırsa geçici bu hislerin.
Kaygılı bakışlar Attı:
- bilmem ki...
Kolumu omzuna atıp cam kenarına doğru ilerlettim:
- bu Aslan yavrusu doğduğunda ben 7 yaşındaydım. Okuma yazmayı öğreniyordum ve her başardığımda bir an önce eve gelip anne babama göstermek istiyordum. Bir heyecanla eve geliyordum ve bakıyordum ki herkes Talha ile ilgileniyor. O Sayfayı yırtıp yatağımın altına girip sessizce ağlıyordum. Kendime gelince ödev yapmaya başlıyordum bu sefer.
- sen 1. Sınıfta mı başladın inekliğe?
A- pardon ya öyle demek istemedim. Şey yani...
- Talha! Neyse sorun değil. Öğretmenimiz ödev yaptıkça hediye veriyordu yoksa işim gücüm yok oturup ders mi çalışacağım hem de 1. Sınıfta. Heh işte bir gün yine ödevi yapıp babamlara göstermek için gittiğimde kucaklarında seni görünce arkamı dönüp Babamların göremeyeceği bir yerde yırttım sayfayı. Yarısı yırtılmıştı. Geri kalanını halletmek için tekrar yeltendiğimde bir el tuttu beni. Bil bakalım kim?
- Heh şimdi reklamlar. Oldu mu bu şimdi? Kim? Dedem değil. Ravza daha da küçük olması lazım o zamanlar. Annem mi?
- baban. Davud abi.
Şaşırdı:
- benim babam?
- senin baban. O da gençti o zamanlar. Saçları daha fazla, daha Zayıf bir enişteydi işte. Aldı elimden defteri çömeldi yanıma aynı boyda olmuştuk. Inceledi yarım Kalan sayfadaki yazılarımı tam çocuk psikolojisinden anlıyormuş o zaman " Ali çok güzel yazmışsın hadi gel bir sayfaya tekrar yazalım ki öğretmenine göster. Ödevden sonra da beraber Talha ile oynayalım o seni çok seviyor."
- dayı sen çocuk oldun mu ya? Nasıl iştir bu?
- deden bile çocuk olmuş ben olmuşsam nolmuş.
Aydınlandı birden:
- dedem de çocuk olmuş vay be! Sen de beni kıskanıyordun yani.
- bana gösterilmesi gereken ilgi sana gidince bozuluyordum.
- yahu kıskanmışsın işte.
- sanırım doğru. Kıskanmışım. Baban yaptı aramızı. Beraber Ravza'nın zoruyla evcilik oynardık sen bizim çocuğumuz olurdun. Çocukluğa bak be utandım kendimden.
- yalnız öğretmeniyle evcilik oynayan tek insanımdır bence.
- aa eveeet.
İkimiz de pencereden dışarı bakıp "aah ah" çektik. Daldık uzaklara.
-dayı!
- hııı?
- iyi oldum ben.
- hı?
- ya şu saplık meselesi.
- Talha nolur aşık mâşık olma bir de senin aşkınla uğraşamam. Yalvarıyorum nolur aşık olma.
Kendini çekti hafif. Suçlanmış masumlar gibi cevap verdi:
- tamam ya..
*************
Hadi Ravza in artık aşağıya. Danyal napmıştır acaba hiç aramadım bugün. Gidince göreceğiz artık. Heh geldi.
- selamunaleykum abi.
- aleykumselam hadi geç kaldık kapat kapıyı.
Sağ ön koltuğa açılan ön kapıyı kapattı ve kemerini bağlamaya çalışırken sordu:
- hayırdır nereye gidiyoruz bir şey anlamadım. Söylesen artık?
- kafeye gidiyoruz.
- kafe mi?
- noldu beğenemedin mi?
- ya abi Saçma sapan konuşma ne işimiz var kafede?
- düzgün Konuş kız abinle. Bir bildiğimiz var ki söylemiyoruz. Az daha dayan işte göreceksin biraz sonra inşAllah.
İç çekti:
- inşAllah...
Kendi ellerimle Danyal'a götürüyorum Kardeşimi. Aslında böylesi daha iyi. Neden? Ne bileyim daha iyi işte. Gönlüm rahat. Yağan Yağmura eşlik eden yapraklara kaydı gözüm. Aslında fark etti tefekküre daldı özüm. Size var iki çift laf-sözüm. Bakmak değil görmekmiş çözüm.
Devam..
Aradaki yolu anlatmıyorum çünkü umurunuzda olmayacak. Zaten bildiğimiz yol. Asfalt işte. Işıklı. Arabalar falan. Kafeye gelince tekrar gördüm şu benim çarptığım, Danyal'ın olan motoru. Üstünde niyeyse iki kask var. Sanki Ravza ile bir alakası varmış gibime geldi. Danyal, aklından neler geçiyor be oğlum? Arabayı park edip kafenin kapısını açtım. Içerisi kapkaranlık. Zaten akşam olduğu için günışığından da yararlanamıyorum.
- selamunaleykum. Orada kimse var mı?
Tabii ki var. Benimki de soru. Bir anda aydınlandı kafe. Loş ama, tam aydınlık değil. Tam Karşımda belirdi Danyal. Karanlıktan nasıl geldiğini fark edememişim tabi.
- aleykumselam.
Ne kadar sakin görünmeye çalışsa da Heyecanlı olduğu çok belli. Ağır adımlarla Sağdaki Duvarın yanına gitti. Elini o tarafa yöneltince duvarda yerleştirmiş olduğu ışıklar yanıp aydınlattı Duvarı. Üstündeki resimler de açığa çıktı böylece. Kronolojik sıra halinde Danyal ve Ravza'nın, Arada tek tük benim de kaynadığım çocukluktan itibaren şimdiye kadar bir Sürü resmi sıralamış. Sonraki resimlerde ise Danyal tek başına. Duvara dönük bir şekilde oldukça etkileyici bir sesle başladı konuşmaya:
- beni tamamlayan yarım uzaklaşmış zaman aktıkça. Ben bir Başıma garip kalmışım.
Bize doğru başı yere eğik, döndü:
- ne kadar sürecek daha bu ayrılık?Yalpalayarak yürümek istemiyorum artık.
Kaldırdı kafasını. Ravza'ya doğru dönmüş olsa da kendi yüzü, tam Ravza'ya bakmayarak konuştu:
- zaten diğer yarımsın. Artık beni tamamlar mısın?
Ravza yalpaladı:
- Danyal..
Danyal kesti sözünü havaya kaldırdığı elinde parıldayan Yüzüğü göstererek:
- ben Çoktan hazırım. Belki güvenmiyorsundur bana belki sevmiyorsundur bile hiç.
Ama ben seni mutlu etmek için elimden geleni yapmaya çalışacağım. Sadece senin için değil. Kendim için de yapacağım bunu. Yaşıyorum ama sensiz olmuyor. Soluduğum havada oksijen yokmuş gibi hissediyorum. Sen gelince can geliyor damarlarıma.
Bana kaydı bir an gözleri. Tepkimi merak etti herhalde. Sadece seyirciyim şu anda anın akışını bozmak istemiyorum. Ravza Aldı sözü:
- Danyal sen ne dediğinin farkında mısın?
- tabii ki farkındayım bu cümleleri Söylemek için kaç kere ezber Yaptım.
Güldü Ravza:
- nasıl? Nasıl olabilir böyle bir şey?
- mesela sen şimdi güldün ya, bırakın beni saatlerce kalırım bu halde. Ayakta. Bir yere gitmem. Farkında bile olmam belki.
- Danyal niye?
- seviyorum çünkü. Çok güzel sevmişim.
Öylesine güzel seviyorum ki seni
Öylesine saf
Öylesine temiz
Öylesine derin
Ve öylesine değil...
- kuzen yapma bunu!
- sebep?
- ben sana hiç o gözle bakmadım.
Yaralanmış gibi yüzü bembeyaz kesildi bir anda:
- devam etme.
Ravza konuştu yine de:
- ben de seni gerçekten çok seviyorum ama dost gibi kardeş gibi. Hiç şey olarak sevmedim.
Son nefesini verircesine sordu:
- ney olarak?
Iyice utandı Ravza, bana baktı. Gözüme baktı, çekinse de kızmayacağımı anladığı için devam etti:
- aşk olarak...
- bu, hiç olamaz anlamına gelmiyor ki!
Ravza tekrar baktı bana. Suskunluğumdaki kararlılığı sezince pes etti benden yana. Karışmayacağımı biraz daha anladı.
- hem kendimi sevdiririm sana, yeter ki engel koyma Aramıza.
Ravza arkasına döndü, Kapıya yöneldi bir adım Attı ki bir feryat duyuldu Danyal'dan:
- Ravza! Yapma!
Durdu. Ravza tekrar ona doğru, yarım döndü. Bir adım daha yaklaşınca Danyal, ben de bir adım ileri gittim. Daha da yaklaşmadı. Hatırladı bir metreden fazla yaklaşamayacağı kuralını.
- kimse seni benim kadar sevemez Ravza! Bil bunu!
- kimse de seni benim kadar sevemez Danyal. Ama bu şekilde değil.
- teyzem kızı gitme. Ne istiyorsun benden? Niye yapıyorsun böyle?
- ben... bilmiyorum. Hiç beklemiyordum ki kuzen. Sen ne istiyorsun?
- soru mu bu şimdi? Seni istiyorum tabii ki de. Hem ne ararsın bir erkekte? Dindarım, abdestim namazım var Allah'a şükür, yan gözle bakmam başkasına, Kıymet bilirim, sayarım aileni senin ailen benim de ailem zaten, sen sinirlenince gülerim, karşı gelmem sana, ben sinirlenince de senden aynısını isterim (ben niye böyle Yapmıyorum? Fatma'yı gıcık etmek daha mı eğlenceli ne? Evet. < kuzen girmesene araya!> pardon Danyal. ) ben de hafızlığa başlarım sana veririm ezberlerimi, evlatlarımıza çok iyi Babalık Yaparım. Yemek de yapabiliyorum. 1.90 boyum var. Araba alamadım henüz ama motorum var. Kaskın bile hazır. Kibirden demiyorum ama bulmuşun benim gibi, hem de ölürcesine seni seven birini. Daha da ne istiyorsun be kuzen? Var gitsin. Daha da acı çektirme şu zavallıya.
Ravza hafif gülümsedi:
- o kadar mı çok sevdin kuzen?
- anlayamazsın... Evet de bitsin. Yoksa ben biteceğim.
- bana zaman ver. Anla biraz beni.
- nolur uzatma. Sökeceksin ciğerimi.
- Daha küçüğüm hem. Erken değil mi?
- öyleyse benim için ölüm vakti gelsin mi?
- kim aşkından ölmüş?
- ilk olurum.
- saçmalıyorsun.
- sana yoruyorum.
Ravza tekrar döndü Kapıya ve hızlı adımlarla ilerledi. Danyal arkasından koşmaya başlayınca tuttum Danyal'ı seyirci Olmayı bırakarak. Aslında beni geçebilir kuvvetiyle ama uzatmadı daha.
- onu da anla Danyal.
Ravza Kapıdan çıktıktan sonra rüzgarın etkisiyle kapı hızla çarptı. Küçük çocuklar gibi büktü dudağını Danyal. Çenesinden tuttum kaldırdım kafasını.
- onu kazanman için güçlü olman lazım. Hiçbir Kızın kolay pes eden erkeklerden hoşlandığını sanmıyorum.
- kabul etmedi Ali..
- hayır da demedi hıyar herif kendine gel.
Elimi tutup avucumu açtı. Bir Yüzük koydu içine ve geriye sımsıkı kapattı:
- bu onun. Sana e-ma-net! Ulaştıracaksın ona. Takacak parmağına.
Karşı çıkacaktım ama... bir darbe de ben vurmak istemedim.
- inşAllah kardeşim.
- Ali...!
- kardeşim?
- ya başkası varsa yüreğinde?
Doğru, böyle bir ihtimal de var. Zannetmiyorum ama var.
- Allah bilir.
Dehşetle baktı yüzüme:
- korkmuyorum lan ben korkmuyorum. Yalancının tekiyim iste korkmuyorum. Hem de o kadar korkmuyorum ki...
Hıçkırıkla kesildi sözleri. Koca cüssesine çok abes kaçsa da umursamayarak sarsıla sarsıla ağlamaya başladı:
- o kadar korkmuyorum ki...
- Danyal yeter ama! Güçlü ol!
- ne gücü be abi? Ölüyorum anlamıyor musun? Senelerdir mahvoldum.
- Senelerdir mi?
- Dayanmak istiyorum. Ayakta kalmak istiyorum. Taatim çok az kaldı. Hastalık da tüketti beni-
- ne hastalığı?
- yok bir şey.
Ceketini askıdan Alıp koşar adımlarla uzaklaştı benden. Sinirle bağırdım:
- Danyal!
Kapı yine Çarptı gitmesinin ardından. Ben de koştum. Dışarı çıktığım gibi kolumu Başıma siper etmem bir oldu. Sicim gibi yağıyor yağmur. Bir yandan ceketini giymeye çalışıp bir yandan Ağlayan bulutlara aldırmadan Koşar adımlarla uzaklaşan Danyal'ın ardından bağırdım:
- gel lan buraya! Iradesiz!
Cevap alamayınca arabaya binip derin bir nefes aldım. Besmele çekip çalıştırdım kontağı. Danyal'e yetişince camı açıp tuttum kolundan:
- geç arabaya!
Her Tarafından sular süzülüyor. Bu gidişle çok pis üşütür. Hızla kurtardı kolunu benden. Tekrar uzaklaştı.
- sen mi delisin ben mi?
Elimden geldiğince sert olmamasını umarak ama biraz da zarar vererek ucundan çarptım Danyal'a. Düştü yere. Ya o kadar da sert vurmadım! Neyse en azından durmuş oldu. Yeri iterek Birden kalktı ayağa tekrar. Çok uzun sürmedi ama tam düşecekken arabadan destek alıp devam etti ayakta durmaya. Bacağını tuttu. Gıkını Çıkarmadı. Hafif büktü bacağını. Daha da çömdü. Arabanın ön kapağından destek alarak duruyor artık ayakta. Arabadan inip omuzladım Danyal'ı zorla arka koltuğa oturtturup bacağını uzattım. Hiçbir şey demedi. Ön koltuğa geçip başladım arabaya sürmeye. Ravza arkasına döndü:
- Danyal iyi misin? Acıyor mu?
- nıck. Acımıyor. Hem ne Acılar gördüm ben bu hiç acır mı?
Ravza anladı laf attığını ve tekrar döndü önüne mahcubiyetle. Dikiz aynasından Danyal'a baktım:
- valla çok özür dilerim ama...
- sorun değil.
- alttan alma bu kadar kendimi kötü hissediyorum.
Güldü:
- hisset.
Adam haklı beyler dağılın. Yalnız ben bunu bu şekilde evine götüremem. Teyzem kim bilir napar.
- Danyal bizde kalıyorsun bu gece.
Ravza:
- ne?!
Danyal alındı biraz:
- yok ben rahatsızlık vermeyeyim size. Evde namahrem zor olur. Mahrem olsam hadi neyse de. Başka zamana inşAllah.
Ravza kaşlarını çatarak anlamaya çalıştı:
- mahrem?
Ve anlayıp başını Öne eğdi. Harbi ağlasam mııı gülsem miii?
- sanki hiç daha önce kalmadın. Annen " hala dövüyor musun Oğlumu?" Diye pataklar beni. Danyal:
- ben de beni düşünüyorsun zannetmiştim.
- hem de seni de muayene ederim evde.
- hıı hı Sıyır sen.
Ravza:
- Danyal, kal. Istersen. Benim için sorun.. sorun aslında ama değil.
Işıklara gelince durup arka koltuğa döndüm. Biraz daha Eğilip ayağını görünce Gözlerim faltaşı gibi açıldı:
- Danyal, ayağın dönmüş!
Ravza da dehşetle arkasına bakınca istemeden Çığlık Attı ve eliyle kendi ağzını kapatıp susturdu. Korna sesleri gelince yeşil ışığın yandığını anlayıp devam ettim yoluma.
- naptım lan ben!
- Ali, yok bir şey. Acımıyor.
- ya nasıl acımıyor. 90 derece dönmüş!
- ya, acımıyor işte. Sorun değil yatarım bir hafta geçer. Ama kafeye kim bakacak?
- hii kilitlemedik kafeyi! Aceleyle çıktım uçtu aklımdan!
- Aybaşına yaklaştığımız için paraları bugün yatırdım bankaya kasa boş.
- resimler de duvarda kaldı.
- nolacak? Kimseden çekinmem. Bir kişiden çekiniyordum sadece ama-dum.
Sessiz sakin vardık eve. Omuzlayıp asansöre kadar götürdüm Danyal'ı. Ravza da şemsiye tuttu Başımıza. Bagajdan çantamı almak için tekrar arabaya döndüğümde Ravza geldi yanıma:
- abi yazık ettin çocuğa. Tam da Gününde.
Derin bir iç çekti.
- ilginç Şeyler oluyor. Sonu hayır olur inşAllah.
- inşAllah.
Yukarı çıktık. Annem açtı kapıyı:
- selamunaleykum anne. Misafirimiz var.
- aleykumselam. O misafir mi oğlum, evin ferdi. Danyal, bir şeyin mi var?
- yoo teyze.
Içeri geçtik. Benim yardımımla oturttum koltuğa. Annem de yanına oturdu:
- evladım, Danyal. Şu an iyi değilsin sanki ama Seninle Konuşmak istiyorum.
Kendinden emin oturuşunu düzeltti.
- söyle teyzem.
- annenle konuştuk. Emin misin oğlum?
Ravza telaşla bir anneme bir Danyal'a baktı.
- Endişe etme teyzem. Hiç etme. Çok eminim.
- çocuk oyuncağı değil bu iş.
- benimki gelip geçici bir heves değil. Yarı Oğlun değil miyim? Ellere güveneceksin de bana güvenmeyecek misin?
- yok, o anlamda değil. Ben karışmak istemiyorum. Gönlün rahat olsun benden yana. Ikinizin karar vermesi gereken bir şey bu.
Ravza ayağa kalktı. Içeri gitti. Danyal:
- teyze, ona söyledim bugün.
- peki kabul etti mi ?
Başını eğdi:
- hayır!
Ben:
- oğlum hayır da demedi Evet de demedi. Hemen he demesini mi bekliyordun?
Ben de Kalkıp Ravza'nın yanına gittim. Hangisinin yanında olmam gerektiğini bilmiyorum ama gidiyorum iste.
Odasına girdiğimde Kur'an okurken buldum kendisini. Az sesle okuyor. Hafızlara has tilavetiyle. Biraz daha dikkatle dinleyince tanıdık geldi. İbrahim Suresi. Usulca oturup dinledim. Hayatın kovalamacasından sıyrıldım az da olsa. Gittim yakınlara. Çok yakınlara. Kalbimin derinliklerine. "SadagAllahulAziym" diyince çıktım derinlikler aleminden.
- nasılsın Ravza?
- elhamdulillah.
- Ravza nasılsın?
- bilmiyorum abi.
- ne dersin bu işe?
- Hakkımızda Hayırlısı.
- sana bir şey sormak istiyorum.
- sor?
- ya özeline giriyor ama... birini seviyor musun?
- abi.. hayır. Yok kimse. Sen de mi bu gece burada kalacaksın? Danyal'ı getirdin ama..
- aa benim eve gitmem lazım. Fatma'yı tek bırakamam.
Gözlerin devirip Güldü.
- plan yapma becerini geliştirmen lazım. Ben ne yapacağım peki Danyal ile hem de bu durumda?
- ben burada kalayım. Sen bize git. Yani Danyal ile ben burada kalayım sen Fatma ile bizde kal.
Heyecanlandı:
- evet, Fatma ile alem yapalım.
***************
Hastaneye götürdüm Danyal'ı sabah. Bacağında çok da büyük olmayan bir incinme var. Asıl Danyal'ın bizden saklandığı şeyi öğrendim! Danyal acı çekemiyor. Çünkü sinir sisteminde problem var! Acı çekmediği için kendine bir şey olduğunda fark etmiyor! Vücudunun tepkisini algılamıyor. Danyal hasta! Benim kardeşim hasta! Onun canı acımıyor ama benim acıdı. Çok acıdı.
%#%#%#%#%#%#%%#
Selamunaleykum sevgili okuyucular. Nasıldı? Özene bezene yazıyorum siz de bir zahmet Yorum atsanız hiiiç fena olmaz. Bu bölümü Talha ya ithaf ediyorum asdfgh.
< oo Yazar bana ithaf etti bölümü. Sırtım yere gelmez artık! Arkamda yazarım var. Ay lav yu yazaaaar ay lav yu yazaaaar ay lav yu yazaaaaar!>
-Talha

Dr. Civanım &lt;düzenleniyor&gt; Yb Geldi!Where stories live. Discover now