Nerede Kalmıştık? ;)

757 68 118
                                    

- Tekrardan seninle muhabbet etmek çok iyi geldi kanka, yalnız ben üşümeye başladım hem de sohbetin başlamasına bir dakika kaldı.

- Peki Bilal, mesaj alındı kalkalım hadi. Fakat vermeye çalıştığın mesaj üstümdeki ceketi üşüdüğün için sana vermemse hiiiiç kusura bakma mesajını almam. Bizim eve mikrop sokma yasağı var. Eve mikrop bir girsin çoluk çocuğu gezip üç haftaya zor terk ediyor. Fatma izin vermiyor üşütmeme hasta olmama.

Faruk olsa ağlama kes, derdi; Bilal gülmekle yetindi. Canım dostum benim... Vedalaşıp metroya geçtim.

Bence güzel bir dostluğun yerini hiçbir şey tutamaz. Hele de hayat arkadaşın ise en iyi dostun, en şanslılar listesinde ilk sıraları zorlarsın. Fark ettim ki her zaman her şeye tamamiyle sahip olamıyoruz. Her gelen başka şeyleri götürüyor. Her yitenin yerine de yenisi geliyor. Kontenjan varmış gibi. Elimizdekiyle memnun olduğumuz sürece mutluyuz. Fakat bazı şeyler var ki, bir tek o olsa geri kalanı olmasa da mutlu oluyoruz. Ve o olmayıp onun dışında sınırsız güzelliğe sahip olsak da bi tadı kalmıyor yaşamanın. Sevilen, hayatı sevdiren kişiler bu kategoride bana göre. İyi ki varlar. Allah kıymetlerini bildirsin, yokluklarını aratmasın.

Yine metroda ayakta kaldım. Bi kadın binip başımda baskı kurmasın diye oturamıyorum bile. Evet çok ayıp bunu söylemem ama içsesimden hesaba çekilmemem gerek. Neyse hazır konu açılmışken, ki evet ben açtım, ben de insanım ben de yoruluyorum benim de canım var! Kadınlar eşitlik istiyor ama kayırılmaya da hayır demiyor. Madem öyle ben de toplu taşımada yaşlılar, engelliler ve çocuklular dışında eşitlilik istiyorum! Neyse biraz da diğer kolumla tutunup ezberlediğim reklamları tekrar izleyeyim. Tee ordan oraya 71 dakika sürüyor demek... hımmm....

Boş durmak da çok sıkıcı. Ayakta boş durmak daha da sıkıcı. Neyse ki siz varsınız. Çok kızdınız mı bana? Nolmuş ki bir hafta gelmediysem... evet bence de çok uzun geçti bu hafta, neredeyse üç yıl gibi. Zamanın göreceliliği işte... bir haftada aşırı sıkıcılaşmışım gibi geliyor. Veya yabancılaşmışım. Ucundan biraz da amnezi; coolluğu bırakalım unutkanlık yani. Neydiii kimdiii nolmuştuu napmıştıııı haa neey??? Ve.. ben şimdi ne diyeceğim ne anlatacağım? Sussam mı? Hayır konuşacağım. Hehehhe.
*****************

Yağmurlu günlerde kafe ayrı bi güzel oluyor. Kahveler daha sıcak, çaylar daha dumanlı, camlar daha buğulu... camlar? Buğu değil kir la bu. Gerçekten de kir. Meğer hava o kadar da kapalı değilmiş camlar pismiş. Suçlu aramaya gerek yok hepimiz sorumluyuz bu kafeden. Kusuru fark eden anında düzeltecek. Yok öyle birbirine iş atma. Eğer ben Müslüman sam yaptığım işi en iyi şekilde yapmalıyım, peygamberim gibi.

"Kolay gelsin Ali Adam."

Vayyy Cabir'im gelmiş.
"Kolaysa başıma gelsin." elimdeki bezi alıp kendi devraldı cam silmeyi.

"Kolay ve başıma geldi. Dualarım çabçabuk gerçekleşiyor."

"Mübarek insansın Cabir. Hoş geldin, hayırdır ne bu cesaret? Halk içine çıkmalar falan?"

İlk fırsatta işi yıkmak, insan kullanmak yakışık almaz, üstleri Cabir yaparken çömelip en dipleri hallediyorum ben de.

-Kaçmalar göçmeler de bir yere kadar be Ali. Biraz kafa dağıtayım dedim. Biraz kopmuş gibi hissediyorum da kendimi. Odaklanamıyorum bu yüzden.

-Ben de aynıyım birader. Bekle biraz kasada müşteri var ilgileneyim geliyorum.

Adisyona bakıp hesapladım ve gülümseyerek söyledim fiyatı. Yüzüme dikkatle baktı müşteri, ciddiyetimi sorgular gibi.

"Söylediğiniz miktar tabii ki daha da işime gelir ama benim menüyü baz alarak yaptığım hesaba göre daha fazla tutması gerek."

Hesabın az olduğunu söyleyen müşteri. Vıy ınısını. Bu sefer hesap makinesinden hesapladım ve yine aynı çıktı. Hesap makinesinin ekranını gösterdim bak işte aynı, gibisinden. Kaşları havaya kalktı.

Dr. Civanım <düzenleniyor> Yb Geldi!Where stories live. Discover now