Pfpfp

4.3K 395 290
                                    

sudeoneer ❤️

"Sadakatte bir sınır vardır. Fakat bu sınır geçilmez anlamında bir engel değil, aksine derece çizgisidir. Hatta bir turnusol kağıdıdır. Nasıl mı? Düşünün ki bir mafyanın senelerdir adamısınız. Bir şekilde polislere yakalandınız ve tam şu an sorgudasınız. Elleriniz masanın üstünde kenetlenmiş, alnınız terli, başınız dertli. Üç komiser aynı anda sorguluyor sizi. Hep aşina olduğunuz isimleri tanıyıp tanımadığınızı, alakanızı soruyor. Iki seçeneğiniz var. Susmak ya da yalan söylemek. En kolayı seçenekler arasına almadığım üçüncü şık yani itiraf olsa da ona hiç rağbet etmiyorsunuz. Önce o kişileri tanımadığınızı söylüyorsunuz. Ne kadar az kelime, o kadar iyi. Yoksa tedirginliğinizden yakalanabilirsiniz. O kişiyi tanıdığınıza dair kanıtlar sunuyorlar önünüze. Mesela mafya babası ile arabadasınız. Normalde arabanın camları film kaplamalı, içeriyi göstermez ama boş anınıza gelmiş belli ki ve cam açık. Hatta o sırada baba sigarasının külünü mü savuruyordu yola? Hep şu sigaralar... siz dalmışken o resme başınızdaki kişinin bağırmasıyla irkilip, korkak gözükmeme namına dikleştiriyorsunuz omuzları. Sırada ölümüne susma evresi var. "Bu ne? Bu kim? O? Bu? Şu?" Cevap üç nokta. Sinirlenmeler, tehditler havada uçuşuyor. Siz tınmadıkça inat paradoksuna dönüyor. Ve sonu. Küfürlerle çıkıyorlar sorgudan, duyuyorsunuz da algılayamıyorsunuz. Çünkü beyninizin suyu akmış. Gözlerde mor detaylar ele veriyor birkaç saatlik eğlenceyi(!). Kırmızı, demir tadında parlak sos uzaktan bakınca çığlık attırıyor. Eğer ki itiraf etseydiniz... nolurdu ki? Belki birkaç pisliği halletmiş olurdunuz polis eliyle. Bu şekilde bir ayağınız da kabirde olurdu yalnız. Veya karşıdaki aynada korkunç puntolarla"bu hatayı yapmamalıydın" yazan buz gibi suyla dolu bir küvette mi demeliydim? Her türlü başınız belaya giriyor işte.

Sadakat güzel şey. Ama... neye sadık olduğunuz... Itiraf etmedeki caymanız ve bağlılığınız o şeye göre şekil alır. Ve sonunuz da. Nasıl o ömrünü mafyaya adamış adam her türlü seçeneğin çıkışında aynada kendini görse yolunu değiştireceği biriyle karşılaşıyorsa, başkaları o aynadaki kişiye kucak açıp koşabilir. Pek tavsiye etmiyorum. Hüzünle sonuçlanabilir. Bir de bazı sadakatler var ki Sadık olduğunuz sizi Koruması içine alıyor ve aşkla bağlandığınız için onun uğruna tüm dertler aşka dönüşüyor. Tırnaklarınız sökülse de, hep bir el tutuyor sizi sımsıkı. O el, doğduğumuzdan beri hepimizi tutuyor. Bırakmak, hayır. Bırakmak akıl karı değil. O eli bırakmayın. "

Bir kimse böylesine güzel bir yazıyı nasıl ortalıkta bırakabilir? Nıck nıck. Hiii kınamak yok. Tövbe Allah'ım affet! Belki geri dönüp alır diye değiştirmedim yerini. Yani çardağın masasını. Oradan uzaklaştıktan sonra aklıma eğer ki rüzgar çıkarsa zaten kağıdın da kaybolabileceği geldi ve gerisin geri döndüm. Rüzgar benden önce mi davranmıştı ne? Belki de... yazarımız almıştır. Neyse.

******
Yine her bir basamağına tüm ağırlığımı vererek çıkıyorum merdiveni. Asansör üst katlardaydı çağırmaya üşendim, ama merdiven çıkmaya üşenmedim tabii ki. Çünkü neden? Ali Topbaş olmak bunu gerektirir. Tek üşengeç ben değilimdir. Bu yüzden kapıyı kendi imkanlarımla açmaya çalıştım. Biz bu imkana genelde anahtar diyoruz. "Ben geldiiim!" diyerek verdim müjdeli haberi ev halkına. Halkıma. Ehi. Benim halkım. Anahtarı Hido edasıyla ayakkabılığın üstüne fırlatıp besmele ile devam ettim yoluma. Önce besmele çekip sonra mı müjdeyi verseydim?
- selamunaleykum sult... aylar önce o kadar hakaret ettim bak yine gelmişler ben şimdi...

Ravza bir yandan Fatma'ya mendil uzatıp teselli olmaya çalışırken birkaç kaş göz işaretiyle "gelip karımla ilgilenmemi, saçmalamayı bırakmamı, akşama iftarda sütlaç olduğunu, üstüne tarçının iyi gittiğini, hatta fırında pişmişse,ki öyle, off yenilemeyeceğini çünkü kıyılamayacağını" izah etti. Son kısımları ben ondan değil de mutfaktan gelen kokulardan sezmiş olabilirim.

Dr. Civanım <düzenleniyor> Yb Geldi!Where stories live. Discover now