Bölüm 21: Hiçbir Şey

5.8K 214 13
                                    

Resim Bade

Bir insanın egosunun kurbanı olmak bu olsa gerekti. Sadece bir insanın ilk olma egosu yüzünden isteklerinin ve tercihlerinin yok sayılması.
Tıpkı bir çocuğun elinde sürüklediği bez bebeği gibi yerlerde ezilmek, oradan oraya savrulmak. İçin parçalansa bile doğuştan ağlayamaz bir şekilde olmak.
Başlarda normal görünen birinin içindeki psikopat duyguları görmek ve çaresiz kalmak.
Bu kadar kolay mıydı yani? Hiçbir şey dahi hissetmeden beni öperek beni böylece bırakmak.
Kapıyı kapattığı gibi sarhoş halimle ne kadar hızlı olabilirse o kadar hızlı bir şekilde ayağa kalktım ve tenimi dondurarak kuruyan ıslak kıyafetimle odanın kapısını açtım.
" Böyle koşarak bir anda gidersen yaptıklarını unutacağımı mı sanıyorsun? " diye bağırarak indim merdivenleri.
Aşağıya indiğimde büyük bir sessizlik kaplamıştı bu büyük katı. Sadece elbisemden damlayan su sesleri kulağıma doluyordu.
Gözümden bir damla yaş öfkeyle yanan yanaklarımı ıslatırken, ilk defa böyle olmuştum. Hem acı çekip hem öfkeden kızarabilecek kadar karmaşık.
Gözüm açık kalmış kapıya gittiğinde beynime dolan düşüncelerimle birlikte yavaşça dışarıya doğru ilerledim.
Kapının dışındaki merdivenlerde öylece oturuyordu.
Ne kadar az olsa da çıplak ayağımın çıkarttığı sesi duyarak hızla arkasına döndü ve beni görüp ayağa kalktı.
Dudağımdan akan kanın çenemde bıraktığı kurumuş kan izini görerek yanıma yaklaşmaya kalkınca bir adım geri çekildim ondan. Şaşırdı.
" Benden uzak dur! " diye bağırdım hiç tereddüt dahi etmeden.
" Bade- " dedi ellerini kaldırarak.
" Gitmek istiyorum! " diye bağırdım tekrar. Ama kelimelerimin arasına bir hıçkırık kaçmıştı elimde olmadan. Ve ben dengemi bile tam koruyamazken şimdi de etrafı buğulu gözlerle görmeye başlamıştım.
Suratımı başka bir şey var mı diye incelerken, elimin tersiyle gözlerimi sildim.
Boşluğumdan yararlanarak kollarını bana uzattığında bir çığlık attım korkuyla.
Ama hemen sustum sonra şaşkınlığımdan.
Bana sarılmıştı ve anlını çıplak omzuma dayamıştı.
" Bırak beni. " dedim bu sefer güçsüz ve çaresizce kısık çıkan sesimle. Sarhoş olmak ayrıca kararsız olmak da demekti, öğrenmiştim geç de olsa.
Ama bir yanım da bırak kendini ona, en sonunda istediğini almayacak mı diyordu. O yanıma sert bir tekme geçirdim sarhoş beynimle.
" Benden asla kurtulamayacaksın. En baştan beri buna inanmalıydın. " dedi.
Sırtımdaki ellerini itmeye çalıştım o bunları söyledikten sonra. Hala içinde bir psikopatlık olduğunu görebilmiştim.
" Bırak beni. " dedim tekrar. Sesim ağlamaklı çıkmıştı bu sefer de. Bırakacağına inanmayan bir şekilde sadece sözlere dökmüştü her şeyi.
Ağzıyla nıck yaptıktan sonra beni tekrar kucağına aldı ve eve girerek merdivenlere yöneldi.
" Bırak beni.. " diyebildim bildiğim tek şeymişçesine.
Bu sefer dikkat ediyordu beni taşırken.
Yatak odasına girdi ve beni yatağın üstüne bıraktı. doğruldum. " Eve gitmek istiyorum. "
Beni duyamazdan geldi. Dudağıma dikkatle bakarken yanıma oturdu. Ona hayretle bakıyordum.
Elini dudağımı uzatırken yine ondan kaçarcasına geri çekildim ama o istifini bozmadan baş parmağını dudaklarıma, diğer parmaklarını çeneme koydu.
Baş parmağı yaranın üstünde hareket edince inledim ve geri çekildim. Kaşlarını çattı ve banyoya gitti.
Kısa süre içinde geri geldiğinde elinde bir tentürdiyot, pamuk ve birkaç ilaç daha vardı.
Pamuğa oksijenli suyu döküp dudağıma sürmek için yanıma oturduğunda ondan tiksinircesine ayağa kalktım.
" Sen hastasın Ateş. " dedim. " Kendi yaptığın şeyi şimdi iyileştirmeye mi çalışıyorsun? "
" Bade... " dedi ve lafını kestim.
" İstemiyorum. Anlıyor musun? Bana acı çektirdikten sonra kendi yaptığın hataları iyi bir insan gibi düzeltmeni istemiyorum! Senin oyuncak bebeğin olmak istemiyorum!"
" Bade! " diye bağırdı ve ayağa kalkarak beni bir anda omuzlarımdan iterek kendi ile duvar arasında sıkıştırdı.
Burunlarımız arasında santim dahi kalmayacak şekilde bana yaklaştı ve ben korku dolu gözlerle onu izlerken o sıcak nefesini dudaklarıma üflüyordu.
Fısıltıya kaçan sesiyle devam etti.
" Dudağındaki yarayı bilerek yapmadım. İnan bana eğer bunu bir fantezi olarak yapsaydım, bu kadar küçük bir yara değil de kaldıramayacağın kadar ağır şeyler olurdu. Ki neler olduğunu da defalarca gördüm. Şimdi rahat dur ve şu yarana bakmama izin ver. " dedi.
" Bu gece Befru'da denediğin türden şeyler mi? " dedim cesaretle.
" Bunlar seni hiç ilgilendirmiyor. " dedi ve yüzünü 10 santim uzaklaştırdı.
" Peki Yağız'ın gelmesen bende deneyeceği türden şeyler mi? " dedim. Bunu hakediyordu ve her seferinde suratına vuracaktım.
Beklediğimden daha sert bir tepki vererek dişlerini ve yumruklarını sıktı. Bileklerimi tuttu, başımın yukarısına doğru duvara yapıştırdı.
" Gecenin bu saatinde benim odamdayken ve nerdeyse kıyafetsizken bu kadar cesaretli olmaya devam edip bir daha Yağız'ın adını tekrar edersen eğer, sarhoş olmana dahi bakmam ve hayal edemeyeceğin kadar korkunç şeyler olabilir. Tabi yaşarken karşı koyamayacağın ama sonradan pişman olacağın şekilde. " dedi korkunç sesi ve çattığı yay gibi kaşlarıyla.
" Sen iğrenç bir insansın. " dedim dişlerimin arasından.
" Çünkü sana böyle davranmazsam seni kaybederim. " dedikten sonra ne dediğini sonradan fark etmişçesine pişman oldu.
Dediklerini anlamaya çalışırken kaşlarımı çattım ve onun suratına döndüm. Gözlerini benden kaçırıyordu.
" Ne dedin sen? "
" Ah, sabah hiçbir şeyi hatırlamayacaksın. " dedi rahatlamışçasına.
Ellerini bileklerimden çekti ve beni yatağa oturttu. Ben ona anlamsızca bakarken, o bir anda elindeki pamuğu dudağıma değdirdi ve ağzımdan bir inleme kaçtı.
" İstemeyerek hiç böyle iyisini yapmamıştım. " dedi sırıtarak.
Pamuk dudağımda eskisi kadar acı bırakmasa da hala biraz yakıyordu.
Onu duymazdan geldim.
" Sen az önce ne dedin? Ne kaybetmesi? Kölen olduğum için mi? " diye ardı ardına sorular sormaya başlayınca pamuğu daha sert bastırdı ve acıdan sesim kesilince ona hışımla baktım.
" Sarhoşken bile çekilmiyorsun. "
" Sen de sarhoşsun. " dedim bilmiş bilmiş.
" Hayır. " dedi. Dudağımdan pamuğu çekti ve paketten yeni bir pamuk çıkartıp üzerine oksijenli su damlattı. Gözlerini tekrar dudağımdaki yaraya kenetledikten sonra ben yavaş çalışan beynimle birlikte olanları düşünüyordum.
" Ve badem, sen yarın sabah hiçbir şey hatırlamıyorken ben her şeyi biliyor olacağım. " dedi gözlerimin içine bakarak.
" Yaptığın iğrençliği unutmak o kadar kolay değil. " dedim. Hayatımda ilk defa bir erkeğin zorunda olarak değil de - ki zorunlu olarak öpen de oydu - kendi isteğiyle beni öptüğünü çok değişik hayal etmiştim. Üstümde bu kısacık elbiseyle istemediğim biri tarafından bir inat yüzünden öpülmeyi değil.
" Çoğu kız buna bayılıyor. " dedi yan yan sırıtarak. " Yoksa sen benim bildiğim kızlardan değil misin? " dedi bu klişelikle dalga geçerek.
" Her şey doğru kişi ile güzel. " dediğimde Ateş şaşırmışçasına kaşlarını kaldırdı. Yüzünde bir hayal kırıklığının oluştuğunu görmemem için gülümseyerek kapatmaya çalışıyordu ama çok geçti. Sarhoşken böyle bir cümle kurabilmem bile garipti aslında ya.
" Ya ben doğru kişiysem? " dedi ciddi bir şekilde.
Önce ona salak salak baktım. Sonra neden olduğunu bilmeden bir kahkaha attım. Duyguları dorukta yaşatan bir şeymiş alkol.
Ateş'in kaşları ise gitgide çatılıyordu. Tonunu bilmediğim bir mavi olan gözleri beni bir denizin en derinlerine sokup nefes almaktan tam vazgeçmişken gökyüzünün tepesine çıkartıyordu.
O benim suratıma yayılmış gülümsemeyi dikkatle izlerken bir anda durdum.
Elimi yavaşça kaldırarak dikkatli ve yavaş bir şekilde yanımda oturan Ateş'in yanağına dokundurdum.
Düşündüklerimi saklamak o an o kadar zordu ki.
Ben parmak uçlarımı yanağında gezdirirken ona hiç bakmadığım gibi baktım.
" Sen mükemmelliğin içinde bir bokluksun. " dedim. Gözlerim hala suratında dikkatle geziyordu.
O ise donup kalmıştı. " Sadece dışın mükemmel. İçin ise bir bok torbasından ibaret. " dedim ve elimi altın oranla dalga geçen dudaklarına getirdim. " Bunlarla bel altı dışında hiçbir şey hissetmiyorsun. " dedim dudaklarından bahsederek. Sonrasında gözlerimi onun gözbebeklerine ilikledim. " Ve şu tonu kimsede olmayan mavi gözlerin asla bir kızın yüzüne bakarken dünyada başka hiçbir şeye ihtiyacı yokmuş gibi hissetmeyecek. "
Dediklerim onu düşündürüyor gibiydi. Ve ben de garip bir şekilde onun böyle olmasına üzülüyordum.
" Her şeyi doğru kişiyle hissetmeyi bekliyorsam? " dedi benimle dalga geçercesine.
Yüzündeki elimi çektim. " Sen doğru kişiyi beklemiyorsun. Doğru kişiyi bekleyen bir kişi önüne gelen kızı kollarına almaya çalışmaz. Kızlar yaptığında buna kaşarlık denirken siz yaptığınızda doğru kişiyi aramak olamaz. Bu hayatımda duyduğum en saçma şey. "
" Seni kollarıma alacağımı düşünüyorsan yanılıyorsun zaten. " dedi bilmiş bilmiş. Odanın sert ışığı her yeri aydınlatırken Ateş'in ruhuna işlemiyordu.
" Beni öpen sendin. " dedim.
" Seni bir kız olduğun için bile öpmedim, sadece o an beni çok sinirlendirmiştin ben de... "
" Hiçbir şey hissetmeden sadece normal bir şekilde dudaklarıma mı yapıştın? " dedim kinayeyle.
" Aynen öyle. " dedi. " Senin aksine hiçbir şey dahi hissetmeden. "
" Benim hissettiğim tek şey mide bulantısıydı. " diyerek saçma konuşmayı noktalamak istemiştim.
" Mükemmel olduğumu söyleyen sendin. " dedi kaşlarını kaldırıp.
" İçinin bok dolu olduğunu da söylemiştim. Ağzına bok tadı bulaşan biri ne kadar mutlu olabilir? " dedim laf sokup.
Dediğim şey ona fazla iyi bir cevap gelmiş olmalıydı ki; birkaç saniye hareketsizce bana baktı.
" Zatürre olacaksın. " dedi gözleri alt tarafa kayarken.
Dediği şeyle vücudumdaki soğuğu hissetmeye başlamıştım. Bacaklarım ve kollarım deli gibi titriyordu. Soğuk bütün vücudumu ele geçirmişti ama ben yeni hissetmeye başlamıştım.
Eli kıyafetime gidince hızlıca arkama doğru kayıp ondan uzaklaştım.
" Aklından bile geçirme! " diye bağırdım.
" Sarhoş bir kıza göre fazla aklı başındasın. " dedi. Sırıttı.
" Sen iğrenç bir insansın. " dedim.
Ayağa kalktı ve odanın kapısını açtı. " Üstüne bir şeyler giy ya da giyme sadece 5 dakikan var. " dedi ve kapıyı kapatarak odadan çıktı. Koridordan gelen ayak sesleri gittiğinin bir simgesiydi.
" Adi piç. " dedim. Normalde hatta hiç ağzı bozuk bir insan değildim ama konuşmadan önce ne diyeceğimi düşünemiyordum bu gece.
Ayağa kalktığım gibi başımın dönmesine aldırmadan gardıropa ilerledim. Elbiseyi ayaklarımın dibine serdiğimde aynada kendimi gördüm. Kendi kendime bile çıplakken utanıyordum. Bu gece o elbiseyi nasıl giymiştim? Değişiyor muydum?
Düşüncelerim beynimi adeta kazırken siyah bir eşofman altı buldum ve hemen giydim. Elbisenin içine sütyen giyilmediği için şu an çok çaresizdim.
Bulabildiğim en bol t-shirtü geçirdim kafamdan. İçimde bir şey olmadığı yine de çok belli oluyordu.
Kollarımı göğüslerimde kavuşturup olan biteni saklamaya çalışırken kapı açıldı ve Ateş girdi.
" 5 dakika daha olmadı ki! " diye bağırdım ellerim hala göğüslerimde kavuşmuşken.
" Risk severim. " dedi. 32 diş sırıttı.
" Bok çuvalı. " dedim.
" İyi ki bir sarhoş oldun sen de. Ağzım bile bozuldu. " dedi alayla.
" Bok beyinli. " dedim dediklerime hakim olamayarak.
" En azından argo bile olsa da bir kelime biliyorsun kötü olan. " dedi.
Bana doğru gelirken ne yapacağını merak ediyordum. Beni kolumdan sıkıca tuttu ve yatağın ortasına doğru götürerek yorganın içine soktu. Bütün gücümle yorganın içinden çıkmak için uğraşırken ellerimi yatağın başlığına bastırdı.
Kollarını ısırınca inledi ve ellerini bileklerimden çekti, yataktan kalktım ama anında kendini toparlayarak beni geriye doğru tekrar yatırdı ve bu sefer sinirli görünüyordu. iki bileğimi bir avucunun içine hapsetti ve yandaki çekmeceden metal sesi çıkartan bir şeyler çıkarttı. Elinde iki kelepçe vardı. Ben çığlık atınca dizini karnıma bastırdı. Çığlığım acı bir iniltiye dönüşerek yavaşça ortadan kayboldu.
Midemde hissettiğim acıyla sesim dahi çıkmazken ellerimi yatak başlığına kelepçelemişti bile.
Yataktan kalktı ve ellerini silkeleyip yatağın yanındaki koltuğa oturdu. Öylece bana bakıyordu. " Artık uyuyabilirsin. " dedi.
" Bu halde uyumamı çok beklersin. " dedim
" Kelepçeli olmaktan mı yoksa iç çamaşırsız olmaktan mı bahsediyorsun? " dedi sırıtıp.
Fark etmişti. Gözlerimi hemen ondan kaçırdım. Yerin dibine girmek istiyordum.
Ve daha da kötüsü ellerim yatağa bağlıyken ellerimi göğüslerimde birleştirip az da olsa utancımı saklayamıyordum.
Ateş ayağı kalktı ve yorganı yavaşça boynumun altına kadar çekti. Utandığımı anlamış olmalıydı. Ben ise onun suratına bakamıyordum.
Sessizlikle geçen yarım saatin ardından Ateş aynı koltukta hiçbir şey yapmadan beni izlemeye devam edince gözlerimdeki yanma ve başlayan baş ağrımla gözlerimi istemsizce kapattım.
Gözlerim kapanalı 5 dakika kadar olmuştu ve tam uyuyakalmak üzereydim.
Çenemde bir öpücük hissettim. " Bu gece yaşadıklarını bir uykudan sonra asla hatırlamayacaksın. " dedi fısıltıyla. Kelepçeleri nazikçe çözdü ve sonra ayak seslerinden duyduğum kadarıyla odadan çıktı ve kapıyı kapattı.
Bu gece olanları unutacağım hiç gerçekçi gelmiyordu ki zaten.

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin