Bölüm 1: Adımı Nereden Biliyorsun?

13.3K 460 28
                                    


Arkadaşlarından kahverengi gözleri ve sapsarı saçları olan çocuk diğer arkadaşlarına gülmemelerini işaret ediyordu. Niye sürekli rezil olan ben oluyorum? Arkadaşlarına bir şeyler fısıldadı ve yanımıza gelip başımızda, biz yerde yatarken kocaman gövdesiyle dikildi. Gülmemeye çalışıyordu ama yapamıyordu. Dudağı sürekli yukarı kıvrılıyordu. Ve bir ara ağzı açılmış bir balonun ağzını büzdüğümüzde çıkan sese benzer bir ses çıkarttığında altımdaki çocukla – bunu söylemekten hiç hoşlanmıyorum – aynı anda en garip ifadelerimizle bu sarışına bakmıştık. Zar zor konuşmaya başladı.

‘’ Biz gidiyoruz kardeşim. Hadi sen de gelirsin artık. Geç kalıyoruz bak. Sen de çok bekletme. ‘’ dedi ve çocuğa yan yan baktığında çoktan en sert bakışlarımı gözlerine diktim. O ise hala dudaklarını sıkıyordu gülmemek için.

Altımdaki çocuk ellerini belimden çekti ve arkadaşına doğru kollarını kaldırdı.

‘’ Ya beklesenize! ‘’ Kimse onu takmıyordu. Çoğu yürümeye başlamıştı. ‘’ Hey! Size diyorum. Sorarım ben bunları size! ‘’ diye arkalarından çığırdı. Çocuklar iyice uzaklaştığında suçlarcasına bana bakmaya başladı. Kafam onun göğüslerinin orada olduğu için, bu suçlarcasına bakışları atmak için kafasını kaldırıyor, suratıma biraz daha yaklaşmış oluyordu. Konuşmaya başlayacağı belliydi.

‘’ Senin uğraşmana kaldıysak eğer şu durumda, ilk çocuğumuzun adı Ediz olsun. ‘’ dedi ciddi bir şekilde. ‘’ Senin gibi beceriksizin tekiyle evlenip çocuk yapmaya kalkışana kadar kalkabilirsen tabi. ‘’ Tek amacının beni küçümseyip rezil etmek olduğunu konuşurken dudaklarını kıvırmasıyla ve kaşlarını kaldırmasına rağmen küçültebildiği gözleriyle apaçık ortaya çıkarıyordu. Elleri hala belimde, bütün gücüyle havaya doğru ittiriyordu bir yandan. Bir erkeğin benimle böyle küçümseyici ve iğrenç konuşması, hayatım boyunca sessiz kaldığım anları beynimden bir daha asla birleştirilemeyecek tuzla buz olmuş bir cam parçası gibi silmişti. İnsanı acıdan kıvrandırabilecek kadar büyük bir acı olmasına rağmen, küçücük zerreler halinde olan cam parçaları ise sırlar ardına kaybolarak yok olmuştu. Eğer bana bir şey söyleyecekse, karşılığını almalı dedim kendi kendime. Ve içimdeki bana bunu yapmamamı söyleyen, test kitabını yırtarak yerlere atan Bade’ye küçük bir tokat attım ve susturdum. Çocuğun da dediği gibi eğer o kadar süre burada kalırsak yalnızlığımla ölmeyi tercih edeceğimi ona söyleyebilir, laflarını ağzına tıkabilirdim.

‘’ Bana neden üstümden kalkmadığını söyleyecek misin artık? ‘’ Elini belimden çekince üstüne biraz daha indiğim için hemen biraz toparlanmaya çalıştım ve dizlerimde durmaya çalıştım. Ama o kadarı bile çok zordu. ‘’ O kadar laftan sonra kılını bile kıpırdatmamanla ortaya çıkan yüzsüzlüğünü artık gizleyemeyeceğinin de farkındasındır umarım. ‘’ dediğinde ise ona olan nefretim gözlerimden metrelerce fışkıran, ayrıca onu ve fermuarını bile eritebilecek olan, lazer ışınlarından da belli olmuyor muydu? Tamam, bunu sadece ben görebiliyordum. Ayrıca fermuarı ve kendisi hala altımdaydı. Ona sinir olmamın bir diğer sebebi ise ona laf sokmamı beklemeye tenezzül bile etmeden kendi egosuna kapılarak birkaç laf daha saydırmıştı. Ne olurdu yani, ‘’ Sıra sende sağa sola bakmadan yürürken beni yere yapıştıran ve üstümden bile kalkamayan kız. Eğer bana tipimle ilgili bir laf koyarsan, belki biraz rencide olabilirim. ‘’ diyip göz kırpsa daha kibarca olmaz mıydı? Tabi ona bu suratıyla tipsiz demek ne kadar mümkün olabilirdi, bilmiyorum.

Diye bildiğim tek şey ise hiçbir iğneleyici niteliği olmayan bir cümleydi.

‘’ Fermuarın… ‘’ diyebildim ne olmuş ona anlamında bana bakarken. ‘’ Fermuarın cebime takılmış… ‘’ Her ay hatta her hafta birileriyle çıkan kızlardan biri olmam şu an çok iyi olabilirdi. Böyle pancar gibi kızarıp, laf sokmasıyla morarıp, evlendiğimizi düşünüp midemden dolayı sararıp, renkten renge sıçramazdım. Olsun, be kahpe kader! Varsın yakışıklı olsun altımdaki çocuk, ne değeri var kendini beğenmiş olunca?

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin