Bölüm 17: Saftirik

5.5K 247 13
                                    

Bir insana sarılmak o kadar kolay mıdır? Ya da zor olan hissetmek midir? Kolları seni sardığında ve kokusu burnunu doldurduğunda hissedebilir misin? Boynuna üflediği nefesinin içindeki sevgiyi tadabilir misin?

Benim bu aptal sorulara cevabım tabii ki de hayırdı. Sarılmak... 3 ile 8 yaş arası çocukların izlediği kanallarda güzel olabilir aslında. Honki, ponki, tonki. Bana göre değil.

Kapının açılmasıyla sırtımdaki iki eli hissetmem bir oldu. Sırtımdaki ellerden gelen güçle, kendimi arabanın kapısından dışarıya atılmış buldum. Öyle bir iteklemişti ki; kısa bir çığlık atmıştım. Yere yapışmamak için ellerimle dengemi korumaya çalışırken ben daha hiçbir şey söyleyemeden arabanın açtığı kapısını geri kapattı ve bana doğru olan pis bakışlarının arasında arabayı kilitledi. Sonra kollarını birbirine bağladı ve koltuğa gerine gerine yerleşti. Bana inat yapıyordu.

'' Kendini beğenmiş ego taşan et torbası. '' dedim. Dişlerimin arasından çıkan harfler aslında o kadar da alçak bir tonda değildi. Yine beni duyamayacağına güvenmiştim. Üstümdeki kalın askılı penyeyi düzeltmek amacıyla biraz çekiştirdim. Yakası falan açık değildi ama kollarım tamamen ortadaydı. Altımdaki kot şort da diğerlerinde göre uzundu. Ama bana uygun değildi. '' Gerizekalı. '' dedim gözlerimle geceyi geçirecek bir yer ararken. Onunla uyumak istemediğimi söyledim diye gecenin bu saatinde terk edilmiş bir çiftlikten başka bir şey olmayan bu yerde beni arabadan atmıştı. Bencil diye tısladım. Ne olurdu ön koltukta uyumama izin verseydi? Dediğime bir cevap dahi vermeden, dışarıya atmıştı beni. Onunla uyuyacağımı nasıl düşünebilirdi ki? Hâlbuki o kadar da kibarca söylemiştim. Bu kadar sinirlenmesine ne gerek vardı? '' Dünyadaki bütün küfürler artı sonsuz. '' diye ekledim karanlıktaki sessizliği bozan sesimle. Karanlıktı. Ellerimle kollarımı sıvazladım. Ürkütücü karanlık, korkmama neden oluyordu. Arabaya alması için yalvarmak mı? Asla.

Hafifçe esen rüzgar tenime karanlığı ilmek ilmek işlerken, etraftaki ağaçların yapraklarının sallanıp hışırdamasına neden oluyordu. Gözlerim çiftliğin çevresinde geceyi geçirecek bir yer bulma telaşında, fırıl fırıl dönüyordu. Geceleri normal bir insana göre katbekat fazla korkardım. Ve bundan nefret ediyordum.

Çatıya çıkmalıyım diye düşündüm birden. Çünkü güvende geçirebileceğim yani uykuya dalabileceğim tek yer orasıydı ve çatısı düz betondu. Ev tek katlıydı zaten.

Ağaçların arasında bana saldırmak için bekleyen yaratıklar harekete geçmeden önce çatıda olmalıydım. Cebimden telefonumu çıkarttım ve ışığını yere tutarak büyümüş otların arasından ilerlemeye başladım. Kalp atışlarım hızlanıyordu. '' Bir daha korku filmi yok. '' dedim. Kendi kendime konuşuyordum. '' Teen Wolf bile yok. '' diye ekledim. Bunu söylediğime kendim bile inanamamıştım. Asosyaldim ve dizilerimden vazgeçemezdim. Gerçek buydu ya zaten.

Evin yanına vardığımda derin bir nefes aldım ve telefonu cebime koyarak ellerimi ovuşturdum. Camın korkuluklarına tutundum ve küçükken defalarca yaptığım gibi kolaylıkla çatıya çıktım. Ellerimden destek alarak ayağa kalktıktan birkaç saniye sonra, soğuk betonun üstüne uzandım. Rahat değildi, bir betondan ne beklenebilirdi ki? Yan dönüp ellerimi başımın altında birleştirdim. Gece kuşlarının sesi, bu sefer rahatlamama neden olmuyordu. Korkuyordum ama vazgeçemezdim. Yorgunluktan ayakta uyuyacak kıvamdayken, hala biraz bulanan midemle kendimi uykuya teslim ettim.

Gözlerim kapalıydı. Ama uyanmıştım. Uykuya geri dönmek için çabalarken başımda hissettiğim ağrıyla bir daha uyuyamayacağımı anlamıştım. Çok kötü hissediyordum. Gözlerimi açmamakta ısrar ederken kaşlarımı çatıp ağzımı büzdüm. Yattığım yer yumuşaktı. Ayrıca çatıdaki gibi soğuktan kollarım da üşümüyordu.

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin