Bölüm 10: Havlu

7.5K 296 18
                                    

Hissettiklerimin bir açıklaması yoktu. Ne hissettiğimi bilmiyor, sadece son bulmasını istiyordum. Tıpkı yaşadıklarım gibi. Bir hafta boyunca çok değişmiştim. İçimdeki Bade'yi yok etmiş, bir erkekle beş santimetreden fazla yaklaşmış, ihtiyacım olmadığı halde suni teneffüse maruz kalmış ve boğulma tehlikesi geçirmiştim. Daha ufak tefek şeyler vardı saymadığım. Ama bu kadarı bile değiştiğimin kanıtıydı. Değişmemeliydim. Aptal bir çocuk yüzünden değişmemeliydim.

Dudaklarımı şişirip en yorgun halimle kendimi sırt üstü yatağa bıraktım. Gözlerim açıktı. İçimde neden kölesi olmayı kabul ettin diye bana bağıran duygularım vardı. Ama aksi bir karar vermek için de geçti. Hem anne baba mevzusu vardı. Onların davetlere peşinden giden ve zeki bir çocukları olmalıydım her zaman. Sadece üç yıldır ailemle yaşarken enbesil bir çocuk hamile olduğumu iddia ettiğinde bana güvenebilirler miydi? Ateş çıkıp hamile olduğumu iddia etse, ona inanırlar mıydı? Ah, inanırlardı. Beni hiçbir zaman bir çocuğun ihtiyaç duyduğu güvenle baş başa bırakmadılar. İlk defa fizikten yüz aldığımda eve koşup ikisine söylediğimde yaptıkları tek şey, e-okulu açıp kendi gözleriyle görmekti. Ben onlara yalan söylemezdim ki. Bu kadar mı uzaktım onlara? Beni hiç mi tanımıyorlar mıydı?

Tavandaki gözlerimi birkaç saniyeliğine kapattım ve derin bir nefes çektim içime. Kendimi beğenmiş bir çocuğun yanında iki ay idiot gibi dolaşıp dediklerini yapacaktım. Çok sinir bozucuydu. Normal insanlar gibi beni duvarın arasından kurtarıp iki can borcun var diyerek beni serbest bırakamaz mıydı? Hayır. Çünkü o normal değildi. Kendini beğenmiş biriydi. Telefonumu tekrar elime aldım ve üç baloncuktan oluşan mesajlaşmayı defalarca okudum. Hoşuma gidecek bir yer diyordu ama olmadığından emindim. Sadece sakin olmalıyım dedim içimden. Ama bana cevap verecek Bade yoktu. İçimde sadece test kitaplarının olduğu kitaplığın arkasında kokmaya başlamış bir ceset ve kanlı bir tek yaprak kağıt vardı. Aslında şu an ona ihtiyacım vardı.

Gözlerimi açtığımda ilk duyduğum ses diğer sabahlardan biraz değişikti. Normalde kendi kendime uyanmamı beklerken, bu sabah sinir bozucu alarmın sesiyle uyanmıştım. Pes ederek gözlerimi kırpıştırdım ve alarmı neden kurduğumu hatırlamaya çalıştım. Uyku sersemi hatırlama işlemini pek başarılı gerçekleştiremediğim için, telefonu elime aldım ve kulaklarımı tırmalayan alarm sesine katlanmaya çalışarak alarm notunu okudum; Kalan 59 günden önceki son gün.

Yazdığım notu okuyunca, rüyamda yanıma gelen Yağız'ın etkisinden kurtulup hızlıca yataktan doğruldum. Saate tekrar baktım. Evinin önünde olmak için sadece yarım saatim vardı. Daha nereye gideceğimizi dahi bilmezken, yarım saat içinde giyinmek kâbus olacaktı. Yorganı bir köşeye fırlatarak ayağa kalktım ve telefonu yatağın üstüne fırlattım.

Yerde garip sesler bırakacak şekilde gardırobuma doğru ilerledim. Gömme dolabımın kapağını açtığımda aklımdaki bilmeceler yerini denklemlere, eşitsizliklere bırakmıştı. Önümde duran şeyler o kadar korkutuyordu ki beni. Kısacık şortlar, ince ve dar bluzlar, şeffaf t-shirtler ve mini elbiselerle mini tulumlar. Birkaç da özgüven isteyen etek...

Dolabın en alt bölmesinde ise eşofmanlar ve spor t-shirtler vardı. Benim giydiklerim. Neden onları giydiğimi bir kaz daha çok iyi anlamıştım. Eğer böylece dolabın karşısında dikilip şu merhaba seksi kız beni giymeye ne dersin diyen kıyafetlere bakarsam, Ateş'in yanına üstümdekilerle gideceğimi anlamıştım. Bir yatak büyüklüğündeki dolabın içine doğru eğildim ve kıyafetleri dışarı savurmaya başladım. Bütün oda ve yatağımın üstü giyemeyeceğim kıyafetlerle dolduğunda ümidimi kaybediyordum. Elime, daha önce hiç giyilmediği belli olan bir kot geldi. Dardı ama uzundu en azından. Altına spor ayakkabılarımdan uyan birini geçirirsem gayet de normal olabilirdi. Güzel dememiştim. Sadece normaldi. Bende olabileceği kadar normaldi. Her ne kadarsa...

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin