Bölüm 34: Soğuk Su

3.6K 162 13
                                    

Ne yapılırdı ki şu an? İki aydır beni her şeyden nefret ettirmişti. Beni sürekli delirtmişti, elinden geldiği kadar beni sinir etmişti. Şu anki masum görünüşüne aldanamazdım. Tamam, söyledikleri çok mantıklıydı belki. Ama bana bu yaşattıkları beni yanında tutmak için bile olsa, affedilemezdi. Ve bana tam şu an gitmemi söylüyordu. Gidecek miydim?

Evet.

Efe mi Yağız mı diye sormuştu bana. Oysa ben evime gidecektim. Ama ona bu cevabı vermeyecektim tabii ki.

'' İkisi birden olabilecekken niye birini seçeyim? '' dedim gülümseyerek. Şu an tam bir şerefsiz gibi konuşmuştum, ama onun yüzündeki ifadeye değer de artardı bile.

Ateş hiçbir şey söylemeden öylece suratıma bakakalırken bu sefer acı çekecek biri varsa sadece sensin diye düşünerek bahçe kapısına kadar ilerledim.

Sokağa çıktığımda fark etmiştim ki, eve falan gitmek istemiyordum. Az önce yaşanan şeyin bir elveda olup olmadığını düşünürken gözümden bir damla yaş damladığını ve yanağımı ıslattığını hissettim. Acaba hala bana bakıyor muydu diye düşünürken arkamı dönüp ona son bir kez bakmak istedim. Ama bakamazdım. Şu an ihtiyacım olan yer sadece sahildi. İşte bunun farkındaydım.

Bir an tereddüt ettikten sonra sahile doğru ilerlemeye başladım.

Az önce yaşananlar... O kadar saçmaydı ki. Ateş'in dudaklarına yapışmıştım, beni evine kilitleyip sonra yemek için bir şeyler aldığını söyleyerek gelmişti, sonra evden kaçmıştım, tehditkâr bir şekilde bana yapacağı işkenceleri söylemişti ve sonra bum. Bana gitmemi söylüyordu. Bu kadar çabuk karar değiştirmesi gerçekten söylediklerinin doğru olduğunun ispatıydı. Ve o gün sahilde peşimden gelmemesinin sebebi, o kadar mantıklı gelmişti ki.

Ama onunla yaşadığım korku filmi gibi olan 2 ayı sadece bunlar yüzünden unutamazdım.

Bunları düşünürken sahile gelmiştim bile. Önümdeki iki duvarın arasındaki dar boşluk, anılarımın tazelenmesine neden olmuştu. Her yer onu mu hatırlatıyordu bana, yoksa her yerde o mu vardı?

Duvarda kendimi sıkıştırdığımı ve sonra da üstüne düştüğümü hatırladım.

Kendimi sıkıştırıp rezil olduğum duvardan bu sefer sıkışmayarak geçmiştim. Evet, Ateş öyle bir belaydı ki onunlayken kilo vermiş olmalıydım.

Ayakkabılarım kuma gömülerek denize daha da yaklaşırken burada yaşadıklarımı da hatırlamaya başladım. Beni boğulmaktan kurtarışını. Ciddi bir şekilde düşününce bana ne kadar kötü şeyler yapsa da beni en başından o kurtarmıştı. Ve ben de beni kurtardığı için ona teşekkür etmek yerine sen beni nasıl öpersin diyerek triplere girmiştim. Şu an düşünüyordum da, belki de ben de o kadar sütten çıkmış ak kaşık değildim.

Sonbaharın derinliklerine doğru ilerleyen mevsimde, Ateş beni arkadaşlarıyla sahile getirdiği zaman denize sokmasından korktuğum gibi değil de bu sefer kendim isteyerek denize girecektim. Boynumu ıslatan şeyin gözyaşlarım olduğunu sanırken bir damla da saçlarımın içine düşünce bunun sadece yağmur olduğunu anladım ve emin olmak için kafamı gökyüzüne kaldırdım. Bütün gökyüzü gri ve karanlık bulutlarla kaplanmıştı.

Ayakkabılarıma uzanarak bağcıklarını çözdüm ve önce ayaklarımdan çıkarttım. Etrafa kimse var mı diye öylesine bir baktım. Aslında deniz sezonunun kapandığını ve yağmurlu havalarda yürümek için buraya kimsenin gelmediğini iyi biliyordum.

Pantolonumun düğmesini açtım ve fermuarını aşağıya indirerek bacaklarımdan çıkarttım.

Üstümdekini de çıkarttıktan sonra yalnız olduğumdan tekrar emin olmak için arka tarafa bakma isteği duydum. Çünkü birinin beni böyle görme ihtimali, beni öldürürdü.

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin