Bölüm 4: Şart

8.5K 363 18
                                    

Bir an o çocuğu tekrar görmemek için telefonumdan ve Yağız'dan vazgeçmeyi düşündüm. Kendi kendimi kemirirken rahatlamaya çalışıyordum. Belki de Yağız'ın sadece canı sıkılmıştı ve gruptan rastgele birini seçmişti. Belki de konuşacak kimsenin olmadığı bir zamanına denk gelmişti. En basiti, bir şey, bir şey isteyecekti ve giriş yapıyordu. Evet, kesinlikle bu olmalıydı. Ne kadar da saftım. Bunca yıl görmezden gelen çocuk, niye bir anda mesaj yazsının ki? Yardıma ihtiyacı olmalıydı ve kimseyi bulamadı. Derin bir of çektim. Boş vermeyi çok düşündüm. Boş vermek düşünmemektir ama onu bile düşünerek boş verebiliyorum. Ani bir hışımla yatağımdan kalktım. Camın önüne geldim ve endişeli gözlerle, ağacın dallarının arasından kendini az buçuk gösteren sokağa bütün düşüncelerimi ilikledim.

Arkamdan gelen sesle o kadar korkmuştum ki; kendimi cama yaslayıp direk arkama döndüm. Evet, ödleğin tekiydim, sağ olun efendim. Ne olduğunu anladığımda, korkudan büyümüş simsiyah gözbebeklerim, büyüme hızları bile sollayarak, eski hallerine döndü. Büyük bir rahatlama hissi ile kitaplığıma baktım. Odamın yarısını kaplayan kitaplığıma... Harry Potter serisinden bir kitap, şöminenin önüne düşmüştü. Gülümsedim. Yavaşça, düşen kitabın yanına eğildim. En ince kitaptı. Felsefe taşını okuyup heyecanlandığım zamanlar geldi aklıma. Sanki bilerek düşmüş gibi hissettim bir an. Elime aldım ve yatağa uzanıp kitabı baştan okumaya başladım.

Şafağın sökmeye başlamasıyla kitabı bitirmiştim ve ilk okuyuşum gibi suratımda bir gülümsemeyle bıraktım parkeye. Usulca yorganımı üstüme çektim ve kuş seslerini duymazdan gelmeye çalıştım. O kadar çok uykum vardı ki.

Bir mesaj sesi geldi telefondan. Ateş'in telefonu diyerek umursamadım. Gözlerimi kapatıp, yüzüme çarpan güneş ışıklarına meydan okuyarak uyumaya çalışıyordum. İçimde bir şeyler bakmam için zorluyordu. Tam uykuya geçiş aşamasındayken yine mesaj sesiyle şişmiş gözlerimi açıp duvara diktim. Bir daha mesaj sesi geldi. Yorganın içine sinerek duymamaya çalıştım. Ve bir daha.

Pes ederek telefona doğru döndüm ve elimi uzattım. Telefon avucumun içinde bana bakıyordu. Ekranı açtım. Evet, yanlış duymamıştım. 4 mesaj vardı. Hesaplamıştım. Ekrandaki mesaj gönderen numara çok tanıdık gelmeye başlamıştı. O kadar tanıdık bir numaraydı ki; benim numaram olduğunu anlamam biraz geç olmuştu. Mesajları açtım. Benim numaram olduğuna göre Ateş atmış olmalıydı.

'' Kızım niye benim telefonumu alıyorsun? ''

'' Hiç mesaj da atmıyor ha. ''

'' Senin ne garip fotoğrafların varmış. Hiç öyle birine de benzemiyordun. '' Ardından kocaman bir random gülüş koymuştu.

Son mesaja bakmak için ekranı kaydırdım.

'' Miriba Bıde bin Yığız. Sini siviyırım. '' Evet, son mesajı resmen böyleydi. Şu an telefonumu kurcalayıp nasıl kahkahalar attığını duyabiliyordum sanki. Yataktan doğruldum ve rezil olmanın verdiği sinirle ayaklarımı yere sertçe vurdum. Galeride o kadar salak saçma fotoğraflarım vardı ki; hatta arada Yağız'ın birkaç fotoğrafı bile olabilirdi. Son mesajı da o yüzden olmalıydı.

Daha fazla beklemeyip bir cevap yazdım çocuğa.

'' Sen ne görgüsüz bir şeysin ya, bende de senin telefonun var ama karıştırmıyorum farkındaysan. ''

Sanalda insanın özgüveni nasıl da artıveriyordu bir anda.

Cevap yazdı.

'' Karıştır yaramaz, bu zamana kadar da baktığına eminim zaten. ''

Beni kendi gibi sanmıştı herhalde. Hem tek gördüğüm yarı çıplak bir kadındı. Ama ben de karıştıracaktım.

'' İnsanın zikri neyse, fikri de o olurmuş. Tek gördüğüm ekranı açınca karşıma çıkan yarı çıplak bir kadın ve kirli internet geçmişin. ''

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin