Bölüm 43: Telaş

2.8K 127 20
                                    


Merhabalar, yorum gelince hemencik telefondan yazdım, umarım beğenirsiniz ^~^


Kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. Ay ışığının aydınlatmaya çalıştığı ormanda, biraz ilerideki bir otomobilin farları gözümü aldı. O surata baktım. Doğru mu görüyordum?

" Baba? " diyiverdim git gide kısılan sesimle. O kadar çok bağırmamalıydım.

Babam yanımda başka biri olduğunu yeni fark ediyordu sanki, benimle göz teması kurduğunu hissedemiyordum.

" Gitmemiz gerek, yanıma gel. " dedi soğuk bir sesle. Tamam, babam çok da kıskanç değildi. Ama şu an bulunduğum durum olduğundan farklı gözüküyor olabilirdi.

Yine de buraya gelmesinin bir sebebi olmalıydı, değil mi? " Geliyorum. " dedim ve birkaç saniye içinde ağaçtan indim. Sanki Ateş inmek konusunda pek emin değildi. Ben indikten sonra yavaşça hareket etti.

" Her şey yolunda mı baba? "

" Annen. " dedi ve derin bir nefes aldı. Ardından birkaç saniye öylece durdu. " Kaza yaptı. Yoğun bakımda. "

Şaşırmıştım, damarlarımdaki kan bir anda yavaşlamıştı sanki.

Ağzım açık bir şekilde öylece kaldım. Hiçbir şey söyleyemedim.

Aradan yaklaşık bir saat geçmişti. Babamın arabasının arka koltuğunda Ateş, ön koltukta ben oturuyordum. Upuzun sessiz bir yolculuğun ardından annem için dua ederek arabadan indik.

Otomatik kapıdan girer girmez burnuma dolan hastane kokusuyla içimi bir hüzün sardı.

Asansöre bindik, en önde babam, arkasında ben, en arkada Ateş olacak şekilde koridorda ilerleyip yoğun bakım servisinin önüne geldik.

Bizi babamla hazırlayıp içeri alırlarken Ateş sanki benim duygularımı anlamaya çalışıyordu. Gerçekten üzülmüş müydüm, bunu merak ediyordu. Evet, gerçekten üzülmüştüm.

Ama içeri girdiğimizde annemi o halde yatarken görünce olayların aslında ne kadar ciddi olduğunu o ana kadar fark edemediğimi gördüm.

Gözümden birkaç damla düştü.

Gittim ve yanındaki sandalyeye oturup öylece ona baktım. Babam biraz daha uzak duruyor, sanki dolan gözlerini saklamaya çalışıyordu.

Aradan bir hafta geçmişti. Annemin hayati tehlikesi artık yoktu, durumu iyiye gidiyordu ama hala uyuyordu. Artık evdeydik. Evde uygun ortamı hazırlayıp, onu yanımıza getirmişlerdi.

Bense şu an oturma odasında koltuğa gömülmüş bir şekilde başımıza gelenleri düşünüyordum. O gün ormandayken tek düşündüğüm duygularımken, hayat bana yaşamın sadece aşktan ibaret olmadığını gösteriyordu sanki.

Ateş'se bir haftadır yanımda yoktu. Babam onun aileden biri olmadığını, bu zor günlerimizde yanımızda olmaması gerektiğini ona açıkça söylemişti. Aklımın bir kısmı ondaydı, acaba kırılmış mıydı babamın haksız çıkışına, yoksa umursamamış mıydı?

Telefonu elime aldığımda bir mesaj gelmişti.

Ateş " Durumu nasıl? " yazmıştı.

" Hala uyuyor, durumu iyiye gidiyor ama babam günden güne zayıflıyor. Onu gerçekten çok seviyormuş. " yazarak yolladım.

Düşündüğüm gibi bir cevap geldi. " Sen sevmiyor musun? "

Elimle alnımı ufaladım. Ben cevap düşünürken o beni daha da zorlamayarak başka bir şey daha yazdı. " İlk defa okulda not tuttum, bu konuda bayağı iyiymişim. Geldiğinde defterimi alabilirsin. "

Gülümsedim ekrana bakarken. Kısa sürdü tabii.

" Annem bu durumdayken gelemem. "

Ardından babamın ayak seslerini duydum ve telefonu koltuğa gömdüm.

Ritimli ayak seslerinin ardından babam geldi ve yanımdaki koltuğa oturdu. Ona bakıyor, söyleyeceklerini dinliyordum.

" Sana da söylemem gerekiyor. Yaşananlar sadece bir kazadan ibaret değilmiş. " dedi ve arkasına yaslanıp derin bir of çekti. " Rakip firmanın neden olduğuna dair kanıtlar var. "

"Nasıl yani? Neden? " dedim, nasıl bir rekabet buna sebep olabilirdi ki?

" Bilmiyorum kızım, bilmiyoruz. Ama yakında öğreneceğiz. "

Bir süre sessizce oturduk.

" Ayrıca bir karar verdim. İngiltere'ye gitmiyorsun. Daha yanımızda olduğu halde eşimi koruyamıyorken seni başka bir ülkeye göndermek düpedüz bir saçmalık olur. " dedi. Ardından ayağa kalktı. Ritimli bir şekilde yürüyüp uzaklaşırken bir şeyler söyledi. " Sen de artık odana git, uyu. Ya da kendini iyi hissedeceksen dışarı çık. Böylece oturma. "

Babamın gittiğinden emin olunca telefonu çıkarttım. Ateş " Seni bu kadar uzun görememeye alışkın değilim. " yazmıştı.

Ona sahile gideceğimi yazdım, benimle geleceğini söyledi. Odama çıktım. Uzun siyah yazlık bir elbise giydim ve evden çıktım. Ateş kapının önündeydi. Önce ben onu gördüm uzaktan. Parmaklıklara sırtını yaslamıştı. Güzel yüzünü gördüğüm gibi kalbimde hissettiğim hızlanmayla onu özlediğimi fark ettim. Ben birkaç adım daha atınca kafasını bana çevirdi ve yaslandığı korkuluktan doğruldu. Gözlerimiz birkaç saniye buluştu. Kapıyı açtım ve yanında durdum. Etrafa baktı, babamı mı kontrol ediyordu?

Ardından tekrar yüzüme baktı. " Sonunda. " dedi. " Bir haftadır gördüğüm tek güzel şeysin. " dedi. Bu sefer korkmadım. O bile bunu beklemiyordu ama kollarımı sırtına sardım ve ona sımsıkı sarıldım.

O bana sarılmadı. 5-6 saniye ona sarılmanın mutluluğunu yaşasam da kendime gelip ondan ayrılabildim.

Hiçbir şey söylemedi. Yürümeye başladı. Ben de yanında yürümeye başladım.

Gözümde anılar canlanırken, bu sefer duvarın arasından kolaylıkla geçtim. O da arkamdan geldi.

Denize bir metre kala kumlara oturdum. Yanıma geldi. Öylece denizi izliyorduk. " Neden konuşmuyorsun? " dedim kafamı ona çevirip. Uzaklara bakıyordu.

Tekrar kafamı denize çevirdim. Cevap vermeyeceğini düşünürken güzel sesi kulaklarıma doldu. " Yakında konuşacak bir şeylerimiz kalmayacak. Ne sesimiz kalacak kulaklarımızda, ne birbirimizi görebileceğiz, ne sarılabileceğiz. "

Ona gitmeyeceğimi hala söylememiştim. Sırası gelmemişti.

Durakladıktan sonra devam etti. " Bir hafta görmemek seni, ne kadar zordu. Üstelik tekrar görebileceğimi bilirken bile. "

Ardından kafasını bana çevirdiğini hissedince ben de ona döndüm. " Ve önümde kocaman bir gerçek var, sen temelli gideceksin. Söylesene ne konuşalım? "

Onun suratına her baktığımda kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. Hem de her seferinde.

" Babam gitmemin doğru olmayacağını söyledi Ateş, annem bu hale birileri tarafından getirilmiş. Benim de güvende olmam için yanında kalmam gerekiyor. "

Ateş'in yüzünde değişik bir ifade vardı, çok mutlu olmasını beklerken kısa bir an yüzünde bir endişe gördüm. Bu çok saçmaydı.

" Yani bir yere gitmiyorum, buradayım. " dedim gülümseyerek.

O da gülümsedi, aklında başka şeyler vardı, kafasına takılan bazı şeyler. Gözlerini kırpıştırıp denize doğru döndü. İnce bir rüzgar esti. Elini omzuma koyarak beni kendine doğru yasladı. 

AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin