"Bana bak" diyerek beni önüne çekti. Gözlerim refleks olarak açılmıştı. "Bu kız kim ufaklığıma ne yaptın?" diyerek yüzüme doğru haykırdı. Gözyaşım benden istemsiz aktı. İkinci de onun peşinden gelmişti. Her an ağlamaya hazır olmaktan nefret ediyorum...
Nikah merasiminden sonra slow bir şarkı çalmaya başlamıştı. Mutluluktan ölecek haldeydim. Resmen Berke ile evlenmiştik. Beni hemen kendine bağlamıştı. O kurşunu yediğim güne şükürler olsun. Küçük bir metal hayatımı değiştirmişti. Beni bulunduğum bataklıktan kurtarmıştı. "Benimle dans eder misin karıcığım?" Berke'nin bana uzattığı eli tutarak onunla birlikte piste gittim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Elini belime koyup diğer eliyle de elimi tutdu. Müziğe uyum sağlayarak sanki yıldızların altında dans ediyorduk. "Beyaz sana cidden yakışıyor" diye iltifat etti. Gülümsedim. Bugün yaptığım tek şey şaşırmak ve gülmekti galiba. "Berke?" dedim sesim durgun çıkmıştı. Gözlerimin içine bakıp "Ne oldu?" diye sordu. "Benimle evlendiğin için teşekkür ederim" dedim. Gözlerim yaşarmıştı. Berke gözlerini gözlerimden ayırmadan "Bunun için teşekkür etmen çok saçma." dedi. Burnumu hafifçe çekip ağlamamak için kendimi tutdum. "Ben sana lâik değilim." dedim. Berke'nin kaşı otomatik çatılmıştı. "Haklısın sen benden daha iyilerine laiksin ama benden iyisi yok güzelim üzgünüm." dedi. Ne demek istediğimi anlamıştı ama espiye vuruyordu. Her zaman yaptığı gibi. "Ciddi olur musun?" diyerek onu uyardım.
Berke eliyle belini daha fazla kavrayıp beni kendine yakınlaştırdı. "Ciddi mi olmamı istiyorsun? Peki öyle olsun. Sen önceki ilişkilerini sorun ediyorsan bende etmeliyim o zaman. Benim bedenim çök mu temiz. Biz bir sayfa açtık seninle bembeyaz. Birlikte yaşayacağımız bir sürü anımız var. Geçmişim umrumda değil. Geçmişin umrumda değil. Ben senin elini tutarak önüme bakacağım. Sen benim karımsın. Bu saatden sonra geçmişe dönmek yok. Sana geçmişini sil at diyemem ama geleceğin benim olacak buna emin ol. Seni cidden seviyorum havuç kafa. Bana teşekkür ettin ya ben sana teşekkür etmeye başlasam sonu gelmez. Bugün dimdik ayaktaysam senin sayende o kurşunun önüne bir saniye düşünmeden atladın. Benim sana hayat borcum var ve bunu birlikte yaşayacağız. " gözlerimden yaş akarken Berke'ye sarıldım.
"Yine olsa yine o kurşunun önüne geçerdim sonunda sen varsan." dedim. Berke de bana sıkıca sarılıp "Bir daha o tabancayı bize döndürmelerine izin vermeyeceğim." dedi. "İyiki hayatımdasın" diye mırıldandım. "İyiki hayatındayım" dedi. Hiç değişmeyecekdi hiç:)
Ayra'dan
Masanın üstündeki vişne suyuyla dolu olan bardağı alıp bir yudumda içtim. İçimde büyük bir huzursuzluk vardı. Kuytu bir köşeye çekilmiş insanları izliyordum. Bu his beni öldürecekti.
Telefonumu çıkarıp Arda'ya mesaj attım.
Kötü hissediyorum kesin birşey olacak.
Yazdım yolladım. Telefonu kapatıp çantamın içine koydum cevabını beklemeden. Masal ve Can birşeyler konuşuyordu. Can'ın burada olması iyiydi. Belki bir düşmanlık sonra ererdi. Hepimiz rahatlardık. Uraz'ın onu davet etmesine cidden şaşırmıştım. Uraz daha ılımlı davranıyordu. Uraz demişken yanında ki iki üç adama emir vermekle meşguldü. Düğün salonunu koruması için güvenlik sağlamıştı. Aslında saçma değildi. O kadar çok düşmanı vardı ki. Bu yaptığı mantıklı bir hareketdi.
