Ufaklık 2 bölüm:21

28.7K 1.5K 574
                                    

Bir hafta sonra

Berke'den

"Konuş lan konuş!" Deniz'in dağılmış suratına doğru bağırdım. Sanki konuşmayı bilmiyormuş gibi susuyordu. Onu başladığımız sandalyenin önünde dizlerimi birini yerine koyarak eğildim. "Adam mısın lan sen? Sana kardeşim ben. Seni kardeşim yerine koydum. Tırnağına zarar gelir diye korktum ben. Sen ne yaptın? Bana kurşun sıktın lan. Bana lan bana! " yüzüne doğru haykırdım. Boğazım acımıştı.

Kafası eğik yüzüme bakmıyordu. Ayağa kalkıp elimle yüzünü kaldırdım. Artık istemese de bana bakıyordu. "Yüzüme bakacak yüzün yok dimi? Sen benim bu hayatta tanıdığım en büyük o***bu çocuğusun " dedim ve onu ittip yere devrilmesini zevkle izledim. "Bu burada bitmedi Deniz. Herşeyin bedelini tek tek ödeyeceksin. " dedim ve mekandan çıktım.

Gözlerimi kapatıp duvara yaslandım. Bu ihanet fazla can yakıcıydı. Hâlâ kabullenemiyordum. Ben onunla aynı tabaktan yemek yedim. Yeri geldi sırtımı ona yaslayıp kavga ettim. Bana da yazık. Bana da...

"Berke?" gözlerimi acmamla Buse'yi gördüm. Beni izliyordu. "Deniz'i görmek istiyorum" dedi. Buse'ye açıkcası güvenmiyordum. Deniz bile bizi satıysa Buse'ye neden güveneyim ki? "Yok" dedim sert sesimle. Buse bana kararlı bir şekilde bakıp "Hesap sormak istiyorum." dedi. Buse'ye ters bir bakış atıp "Neyin hesabı bu?" diye sordum.

"Benim kardeşime kurşun sıktı. Benim kardeşimin sevgisini kaçırdı." dedi. Yüksek sesle kahkaha atıp "Kardeşlerin olduğunu hatırlaman muhteşem" dedim ve ona arkamı dönüp yürümeye başladım. "Berke?" diye seslenince durdum. "Beni yok sayamazsın. Uraz'da öyle. Ben sadece kıskandım. Ayra'nın benim yerime geçmisinden korktum. Sizi benden almasından korktum anla" dedi. Ona dönüp ona doğru yürüdüm. "Sen zavallısın. En zor zamanımızda ne benim ne de Uraz'ın yanında oldun. Şimdi gelmiş bana kıskandım filan deme. Biz senin umrumda değiliz. Bizi de kendini kandırma. " dedim. Buse bu tepkiyi en başta hak etmişti.

"Özür dilerim." dedi ve gözlerinden yaş süzülmeye başladı. Buse'nin gözlerine bakıp "Biliyor musun ben artık kimseye acımıyorum." dedim. Buse burnunu çekip "Ben kimse değilim! Beni silemezsin. " diye bağırdı. Hiçbirşey demeden yanından uzaklaştım. Ondan daha önemli işlerim vardı. Düğünüm gibi.

Pelin'e sürpriz düğün hazırlıyordum. Düğün ve nikah küçük bir salonda olacaktı. Küçük ama çok güzel bir yer ayarlıyordum. Düğün salonda ki tavan yıldızlara doluydu. Masalar sandalyeler özenle seçilmişti. Benim hoşuma gitmişti mekan. Pelin'de öyle olacağını biliyordum. Bugün İstanbul'a gidip annemi ve kardeşimi alıp buraya getirecektim.

Annenin tepkisini zaten biliyordum. Ama o küçük cadı kıskançlık krizlerine girecekti. Ve ne yapacağını kestirmiyordum. Azra beni öldürecekti.

Arabamın yanına geldiğimde arabayı açıp arabaya oturdum. Havaalanına doğru sürmeye başladım. Tabi anneme haber vermem gerekiyordu. Yoksa onu evde bulamazdım. Telefonu çıkarıp annemi aradım. "Oğlum?" diyerek telefonu hemen açtı. "Nerdesin?" diye sordum. Yurtdışında yada şehir dışında olma olasılığı çok yüksekti. Aslında telefondan onu çağırıp hiç gitmemekte bir tercihdi. Ama herşey yerli yerinde olsun istiyordum. Pelin'nin gelinliğini annem alsın istiyorum.

"İstanbul'dayım sen?" diye sordu heyecanlı bir şekilde. "Bir saate oradayım eve geç konuşalım." dedim. Hiç olmazsa İstanbul'daydı. "Korkmalı mıyım?" diye sordu annem. Bu fikir onun hoşuna gitmeyecekti. Zaten onun onayı da umrumda değildi ama bu düğünle bazı şeyleri değiştirmek istiyordum. "Korkma sadece bekle" dedim ve telefonu kapattım. Uraz'a haber vermek için kısa bir mesaj atıp telefonu yan koltuğa koydum. Bakalım İstanbul'da neler olacaktı?

UFAKLIK (TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt