•BÖLÜM 11•

14.5K 783 387
                                    

Bay Jeon'un çağırması ile yanına doğru imzalanacak dosyaları alıp gittim. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Bay Min'de oradaydı başım ile eğilip selam verdim.

"Buyurun Bay Jeon. Beni çağırmıştınız." kafasını bilgisayardan kaldırıp bana sinirle baktı. Korkmuştum. Ne olmuştu ki?

"Evet Jimin, seni çağırdım. Birincisi, Bay Min ile anlaşma yapmışsın. Sen kimsin ki büyük bir Ceo ile anlaşma yapıp piç arkadaşını işe aldırtıyorsun? SEN KİMSİN!?" Piç arkadaş? Taehyung hakkında böyle konuşamazdı. O benim tek varlığımdı.

"Kelimelerinize dikkat edin."

"Etmiyorum ne yapacaksın?" sinirle elimde ki dosyaları atıp Bay Jeon'un yakasına yapıştım. İkimiz de birbirimize ölümcül bakışlar atıyorduk. Bay Min ise şaşkınlıkla ayağa kalkmış bize bakıyordu. Olası bir hamlede araya girecekti anlaşılan. Hazırda bekliyordu.

" Bay Jeon. Beni hemen şimdi kovun. Yoksa ben giderim bir daha da gelmem."

"Siktir git Park Jimin!" ikimiz de sessizce konuşuyorduk. Gözlerimden bir damla yaş aktı, Bay Jeon'un ise sinirli yüzü yumuşamıştı. İş kartımı boynumdan çıkartıp Bay Jeon un masasına bıraktım. Daha sonra hızlı adımlarla odadan çıkıp şirketi terk ettim.

Ağlayarak koşuyor, avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Ben bunları hak etmemiştim. Yaptığım hiçbir şey yoktu Bay Min demişti. Şimdi ise 'sen kimsin?' olmuştum. Ben kimim? Doğru. Ben bir hiçim onun gözünde. Bir süre sonra yorulmuş ve durmuştum. Yere çöküp ağlamaya devam ettim.

Jungkook'un ağzından

Jimin'in gözünden yaş gelince canım yanmıştı. Ona çok ağır şeyler söylüyordum ve onun kişiliğini çok iyi bildiğim halde hep onu incitiyordum. Ama istemeden oluyordu. Kimse ile konuşmasın, kimseye gülmesin, kimseye bakmasın istiyorum. Özellikle de Min Yoongi. O adamı sevmiyorum ve Jimin ise onu Yoongi hakkında uyardığım halde beni dinlemiyor her seferinde Yoongi ile konuşmaya devam ediyordu.

Beni asıl sinirlendiren buydu. Benden isteseydi ben Taehyung 'u iş yerime alırdım ama o gidip o piçten istemişti. Asıl olay buydu işte. Jimin iş kartını boynundan çıkartıp masama koyunca canım yanmıştı. Üzgünüm Park Jimin.

Koşarak odadan çıkınca gözümden bir yaş aktı bağırıp masanın üstündeki her şeyi yere attım. İçeriye gelen çalışanları bağırarak kovdum.

Birazcık sakinleşince Yoongi yanıma geldi. "Onu seviyorsun ve ona iğrenç ötesi davranıyorsun. Bunu neden yapıyorsun Jeon Jungkook?"

"Ben onu sevmiyorum."

"Kendini kandırabilirsin ama beni asla. Yaptığın hareketlerin geri dönüşü yok Jeon. Jimin seni artık bir metre yakınında bile istemez. Sen kaybettin. Artık Jimin benim." dedikleri ile kan beynime sıçramıştı. Ayağa kalkıp yakasına yapıştım ve tam yüzünün ortasına kafa attım. Elmacık kemiğinin oraya da bir yumruk atınca yere yapıştı." Burayı hemen terk et Min Yoongi!"

Yoongi gidince ben de telefonumu alıp yürüyüş yapmaya gittim. Hava kararmıştı. Ağlıyordum. Durmadan ağlıyordum. Asla ağlamayan ben ağlıyordum. Park Jimin bana ne yaptın? Koşmaya başladım. Ta ki hıçkırık sesi duyana kadar. Bunun düşündüğüm kişi olmamasını diledim. Ama sanırım oydu.

Jimin'in ağzından

Uykumdan uyandığımda etraf kapkaranlıktı. Etrafa bakındım ama burayı hiç bilmiyordum. Korku tüm bedenimi esir almıştı. Oturduğum yerden zorlukla kalkıp birazcık gezindim. Arkamda bir nefes hissedince korkup nefesimi tuttum. "Uhmm vanilya." bu da kimdi ve ne saçmalıyor? Hemen arkamı dönüp ona baktım.

"Woaw kalçaların kadar yüzünde güzelmiş. Benim olsana. Güzel çocuk."

"N-Ne saçmalıyorsun? Uzak dur benden."

"Ahh hadi ama benden korkma. Canın acımayacak." bir anda bileğimi tutunca çığlık atacaktım ki arkadan birisi ağzımı kapattı. "Sakın bağırma yoksa canın yanar. Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Kafamı sallayıp bekledim. Arkamda ki kişi elini ağzımdan çekip boynumu öptü." Çok güzel kokuyor abi şuna bak. Eminim tadı da güzeldir. "diyip ellerini belime sardı ve boyunumu emip ısırmaya başladı. Ben ise kollarından kurtulmaya çalışıyordum. Bana sadece Jungkook 'un dokunmasını istemiştim sadece onun. Tüm gücüm ile arkaya doğru ayağım ile erkekliğine tekme attım. Erkekliğini tutup yere yapıştı. Koşmaya başladım ama diğer kişi beni tutmuştu. Ona bakmamı sağlayıp dudağıma yapıştı. Isırıp duruyordu. Canım acıyordu. Dizimi kırıp bunun da erkekliğine dizimi geçirdim. O da yere yapışınca arkama bakmadan koşmaya başladım. Ayağım takılıp yere düştüm. Elime batan cam canımı takmıştı ayaklarımda ise sızılar vardı. Umursamamaya çalışıp tekrar ayağa kalkıp koşmaya başladım. Nefessiz kalana kadar koştum. Sonra ise bir yere oturup dizlerimi kendime çekip ağlamaya başladım.

Hıçkırarak ağlıyordum. Bir süre sonra önümde bir gölge gördüm o adamlar olduğunu düşünüp korktum. "Lütfen yaklaşmayın. Lütfen. Lütfen. Lütfen." diye tekrar hızla ağlamaya başladım. O kişi koşarak bana sarıldı. Bu koku, asla unutmam. Bu Bay Jeon 'du. Boynumda ıslaklık hissettiğim de ağladığını anladım.

Ama neden? Neden ağlıyordu? Bana o kadar acı çektiren kişi neden ağlayarak bana sarılıyordu? Ondan nefret ediyordum. Onun yüzünden neredeyse tecavüze uğrayacaktım. Sinirle onu ittim ve kendimden uzaklaştırdım. Elimin acıması ile bağırdım. Elime cam girmişti. Onu tamamen unutmuşum. Bay Jeon hemen elimi alıp baktı.

Elimi hızla çekip Bay Jeon dan uzaklaştım. "Defolun!"

"Jimin bo-boynun, du-dudakların" al işte kesin morarmıştı. "Memnun oldunuz mu? Sizin yüzünüzden tecavüz ediliyordum. MUTLU MUSUNUZ? CANIM ARTIK TAHMİN ETTİĞİNİZDEN ÇOK DAHA FAZLA YANIYOR. AMACINIZA ÇOK FAZLA ULAŞTINIZ. ŞİMDİ BENDEN UZAK DURUN. UZAK DURUN." hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Telefonum da şirkette kalmıştı.

" SANA BUNU YAPANLARI BİR BULAYIM DOĞDUKLARINA PİŞMAN EDECEĞİM O İTLERİ! Lütfen ağlama. Özür dilerim. Bir şey değişmez ama gene de özür dilerim. Lütfen daha fazla burada durma. Üşümüşsün, hasta olacaksın ayrıca eline de bakmamız lazım mikrop kapacak. Hadi gidelim. " zor durumda olmasam asla kabul etmezdim ama mecburdum yoksa burada ölecektim ve ben Taehyung 'a söz verdim onu bırakamam. Kafamı salladım.

Bay Jeon hemen gelip beni kucağına aldı. Sokak lambasının ışığının aydınlattığı yüzüne baktım. Gözleri şişmiş, altları mosmor ve gözlerinin içi kan toplamıştı. Elleri çok soğuktu üşümüş olmalı. Yüzü de bembeyazdı. Yanaklarında göz yaşlarının bıraktığı izler vardı ama yeni değildi baya öncesinden kalmaydı. Ellimi yanağına koyup okşadım. Bay Jeon ise elimi hissedince olduğu yerde durup bana baktı.

"Sizi bu hale ben mi getirdim?"

"Hayır seni ve kendimi bu hale ben getirdim. Her şey için çok pişmanım. Ama sen beni asla affetmezsin."

"Seven kişi sevdiği kişiye asla küs kalamaz Bay Jeon. O kişi onu öldürse bile, ki şuan ölüden farksızım. Ben de sizi sevdiğime göre size küs kalamam. Ama size çok kırgınım." kafasını eğdi. Göz yaşından birisi gözümün içine akınca gözümü kapattım o anda bitkinlik ile kendimi uykuya bıraktım.

BAY JEON ~JİKOOK~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin