46. Sahi Neydi Seni Benden Alan?

4.5K 156 23
                                    

YAZAR NOTU:Merhabalar! Bu saate kaldığım için özür dilerim! Üzgünüm :(

Bölüm ithafı; Damla5434

İyi okumlar!

"Kıvanç."

Diye seslendim titrek sesimle ama duymadı. Hoş ben bile kendi sesimi kendim zor duydum ya. Boğazımı temizleyip daha güçlü bir sesle seslendim.

"Kıvanç."

Yine bakmadı bana. Ama bu sefer duydu eminim. Belkide yine hayal sanmıştır beni, onu bulmaya gittiğim günki gibi... Bu sefer bahçeden çıkıp tedirgin adımlarla yanına gidip çömeldim, onun hizasına gelebilmek için. Seslenmeme gerek kalmadan baktı bana. Ama gözleri varlığıma inanmadığını belli edercesine bakıyor.

"Kıvanç"

Dedim gerçek olduğumu anlasın diye. Yüzünde tabssüm oluşup aydınlarken gözleri ışıldadı resmen. Elleriyle yüzümü kavrayıp gözlerimin ta içine baktı.

"Tuğba'm! Gül güzelim! Cennet gözlüm! Geldin, bana geldin!"

Derkenki mutluluğu boğazımda yumru oluşturdu. Konuşmak istesemde beceremedim. Ben acıyla yutkunurken o beni kolları arasına çekti. Dengemi sağlayamayıp dizlerimin üzerine düştüm ama dizlerim acımadı. Yada acıdıda ben hissetmedim, bilmiyorum. O beni iyice sararken ben sarılmadım ama sigara kokusu karışmış kokusunu çektim doya doya. O kadar özlemişim ki kokusunu. Şimdi sigara kokusuyla harmanlanmış hali bile bana can verdi, kan verdi, huzur verdi. Aitlik hissini tekrar tatdım. Ben bu kollardan başka kollara o kadar yabancıymışım ki meğer... Geri çekildiği an evsiz derbederler gibi hissedeceğime eminim. Benim evim, yuvam, sığınağım bu kollar. Ama öyle bir yıkım ki içimdeki... Evime geri dönemiyorum.

"Seni o kadar özledim ki prenses...."

Derin derin aldığımız soluklar sonucu göğüslerimiz birbirine çarpıyordu. Kollarım onu sarmak, kalbim evine geldiğini çılgınca bagırmak isterken ikisinide engel oldum. Bunu yapmayacağım! Buraya onu dinlemeye geldim ve dinleyip, onu Kumsal'ın yanına gönderip eve gideceğim. Sonra onsuz hayata alışacağım.

-Buna kendin inanmazken onu nasıl inandıracaksın?

Ben... İnanıyorum. Onu unutabilirim! Bundan 1 sene öncede yoktu ki benim hayatımda. O zaman yaşabiliyorsam onsuz şimdide yaşayabilirim. Yaşayabilirim değil mi?

Kendimi daha ne kadar kandırabilirim ki! Onsuz falan yaşayamam ben! Evet önceden onsuz yaşıyordum ama o zaman onu varlığını bilmiyordum. Kalbim kalbine değmemişti. Ruhum ruhuna, kokum kokusuna karışmamıştı. Tenim dudaklarının yumşaklını bilmiyordu. Gözleri... Mavi gözleri bana aşkla bakmamıştı. Sesim, dünyaları sunan sesiyle tamamlanmamıştı. Onun kollarındaki huzuru bilmiyorum. O bana sarılınca içimde kıpırdanan aitlik hissini tatmamıştım. Evet bundan bir sene öncesine kadar onsuz yaşayabiliyordum ama o zaman onu yaşamamıştım. Onu yaşadıktan sonra nasıl onsuz yaşabilirim ki? Bedenim nefes alır peki ya ruhum? Ruhum onsuz hayata tutunabilir mi? Belki, minicik, ufacık bir ihtimal...

"Prensesim ağlama yalvarırım. Kıyamam sana."

Ruhumu okşayan sesini duyana kadar ne ağladığımın nede onun yüzümü avuçladığının farkındaydım. Dudakları gözyaşlarımın üzerinde gezerken gözlerimi yumdum. Bu arada ağızımdan kaçan hıçkırığı engelleyemedim.

"Niye...burdasın?"

Kelimler zorla ağzımdan çıkarken acıyan kalbimle gözlerimi sımsıkı yumup ellerimi yumruk yapmıştım. Elleri hala kollarımı tutarken geri çekildi. Çok değil, belki 2-3 santim. Görmesemde öyle olduğunu biliyorum zira sıcaklığı hala beni sarmalıyor.

CAN SUYU'M (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin