Onun için hayatında en önemli olan sensin. Bebeği tekrar yapabilirsiniz ama sen bir daha asla varolamazsın.

Sanki konuşan iç sesim değildi de Gece'nin gözleriydi. Böyle düşününce onun da haklılık payı var gibi görülebilirdi ama böyle bir şeyi duymak beni üzmüştü. Hem de bu hassas dönemlerde.

"İyi misin meleğim?"

Sadece başımı salladım. Elimi okşamaya devam etti. Bir anlığına da dudaklarına çıkarıp öptü. Gerçekten çok korkmuş gözüküyordu. Onu böyle gördüğüm zamanlar nadirdi.

"Cevap verir misin? Sesini duymak istiyorum."

Buna muhtaç gözüküyordu. Yalvarır bakışlar attı bana. Sanki kalbinden kalbime bir şeyler akar gibi oldu ve dudaklarım çözüldü.

"İyiyim," diyebildim. Boğazım acımıştı. Yüzümü buruşturdum.

"Kahretsin! Canın mı yandı? Aptal gibi neden ısrar ettim ki sanki?"

Kendi kendine kızıyordu. Kızmalıydı da. Ama bunun için değil. Evimizi basan eşkıyalar yüzünden kızmalıydı kendine.

"Neler oluyor?" dedim cılız bir sesle. Bu soruyu er yada geç soracağımı biliyordu. Ama bu kadar çabuk beklemediği için sarsıldı.

"Sonra. Sonra güzelim."

Yüzüme eğildi ve yanağıma bastırdı dudaklarını. Biraz daha eğdi kafasını ve boyun girintime geldi. Uzun uzun nefes aldı.

"O kadar korkuttun ki beni." Sesi titremişti. Nefesi de öyle.

"Sadece benim için mi korktun?" Sesim yaralı gibi çıksa da umursamadım. Birkaç saniye duraksadıktan sonra dürüstçe cevap verdi.

"Evet."

Bu dürüstlük canımı yakmıştı.

"Bebeğimiz için, Ayaz'ımız için korkmadın mı?" Bu defa sesi titreyen taraf bendim. Uzunca müddet izledi beni.

"Onun için endişelendim. Ama senin için ölüp ölüp dirildim." Kısa bir anlığına gözlerini kapattı. "Beni bırakıp gittin sandım. Ölmek istedim Işık. Beni bırakıp gittiğin için seni tekrar öldürmek istedim. Ama buradasın işte. Buradasınız."

Dudaklarımı birbirine sürttüm.

"Su." Ağzımdan çıkan tek heceyi duyunca dünyayı istemişim gibi hemen aranmaya başladı. Başucumdaydı oysaki su şişesi. Nihayet görebilmişti. Suyu bardağa boşalttı ve bardağı bana yaklaştırdı. Kolumdan tutup hafifçe yukarı kaydırdı beni. Sudan yalnızca bir yudum alabildim. Başımı sallayıp uzaklaştırdım kendimi bardaktan.

"Bu kadarcık mı?"

Kafamı sallayınca bardağı masaya tekrar koydu.

"Ne zaman çıkacağım?"

"Bu gece müşahade altında kalman gerekiyormuş. Yarın sabah taburcu olacaksın."

Koca bir gece buradaydım yani.

"Eve gitmek istiyorum," dedim huysuz bir çocuk gibi. Ama bir yandan da o eve gitmek istediğime emin değildim.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now