50. BÖLÜM

143K 2.7K 248
                                    

Keyifli okumalar.

••

Zamanınız kısıtlı. Bu yüzden başka insanların gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin.
-Steve Jobs

••

Geçenlerde bir hikaye okumuştum. Yağmur tanesinin hayatı anlatılıyordu. Hüzünlenmiştim. Her yaprağa konup daha sonra acımasızca yapraktan düşürülüyordu. İnsanlar ondan kaçmak için şemsiye kullanıyor. Kimisi de yağmurluk giyiyor. İşte aşk da böyleydi. Birine aşık oluyorsun ya karşılık alamıyorsun ya da layığıyla karşılık alıyorsun. Ya aşktan kaçıyorsun ya da esir oluyorsun. Ne yazık ki bizim üzerimize yağmurdan korunmak için tuttuğumuz şemsiye aşktan korumuyordu bizi. Bir adamın aşkına esir oluyorsun. Aynı benim gibi. Beni kendine esir eden adam...

Bardaki müzik bir an olsun kesilmezken hanımlar ve beyler yorulmadan hünerlerini sergiliyorlardı. Hâlâ daha haberleri yoktu sanırım beylerin. Kızlar bu duruma içten içe sinir oluyorlardı, buna emindim.

Biz ise Gece ile locada onları izliyorduk. E hani gece yeni başlıyordu?!

"Böyle oturup onları mı izleyeceğiz." Artık sıkılmıştım. Bana göz ucuyla bakıp tekrar önüne döndü. Ne yani bana trip falan mı atıyordu. Ama ödeştiğimizi kendi söylemişti.

"Hey! Sana diyorum!" Sesimi yükseltiyordum ama müzikten bu bile zar zor duyuluyordu.
Bu defa bakmakla yetinmedi kolumdan tutup sahneye çekti. Ellerini belime koyup sallanmaya başladı. Yüzündeki hüznü okuyabiliyordum. Neden olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Müzik hareketli olsa da biz sanki slow müzikte dans ediyor gibiydik. Ağır ağır... Sesimi duymayacağını bilerek kulağına uzanıyorum.

"Bir şey mi oldu?" Çekingen bir şekilde sorduğum soruma karşılık kendini bana bastırmıştı.

"Bana güvenmiyorsun."

Bu da nereden çıkmıştı? Elimi yanağına koyup okşadım.

"Sana güveniyorum. Neden böyle düşünüyorsun?"

Omuz silkip kızları gösterdi.

"Yaptığın çok da normal bir şey değildi." Hadi ama abartıyorsun Gece... Sadece yanında olmak istemiştim.

"Sen öyle diyorsan..." bir de kendimi savunup daha da sinirlenmesini istemiyordum. Yanağındaki elimi tutup ensesine koydu.

"Öyle diyorum ve sen de itiraz etmiyorsun," deyip göz kırpıştırdı şaşkınlıkla.  Bu yavaş ritimden cidden sıkılmıştım. Ondan uzaklaşıp kendimce dans etmeye başladım. Beni sırıtarak izliyordu. Bana eşlik etmesi için elimi uzattım başını iki yana salladı. "Takıl sen." Ona aldırmayıp yaklaştım ve belinden tutup dans etmeye teşvik ettim. Kızlardan farkım yoktu şu an. Gerçi bir fark vardı ki bu adam yarın hatta bu gün kocam olacaktı. Saat çoktan gece yarısını geçmişti.

Gece sırık gibi dikiliyordu. Ellerimi omuzlarına koydum. "Hadi sevgilim, sen de oyna." İki yanına sarkıttığı ellerini kalçalarıma yerleştirdi ve kendini bana itti.

"Oynayabildiğim tek oyun bu," deyip kalçalarıma yön verip oynattı. Sırıtışı bulaşıcıydı. Deli gibi sırıtışına karşılık veriyordum. Normal değildi. Normal değildik. Ne kadar kabul etmek istemesem de ona benziyordum. Beni kendine benzetiyordu. Durumdan memnun olmadığım söylenemezdi. Gayet de memnundum. Tutkulu dansımız müzik son bulana kadar devam etti. Artık yorgunluktan Gece'ye yaslamıştım kendimi. O ise beni taşıyordu neredeyse. Biraz sonra sıkılmış olacak ki beni locaya taşıdı ve oturttu. Masadaki bardaklardan birini alıp kafasına dikti.

GECENİN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin