Odadan çıktım. Gece de arkamdan çıkıp kolunu belime doladı.

"Ne hissediyorsun?" diye sordu merakla.

Gözlerine baktım.

"İnanır mısın? Hiçbir şey hissetmiyorum."

Hamile kadınlar genelde hissederdi bir şeyler ama ben hissedemiyordum. En ufak bir düşüncem yoktu.

"Bir saat sonra öğreneceğiz."

Ses tonu heyecanlıydı. Genelde sakin bir adam olduğu için onu böyle görmek beni hem şaşırtıp hem de mutlu etmişti. İkimiz de adımlarımızı hızlandırıp evden çıktık.

"Senin arabanla mı gideceğiz?"

Sorusuna güldüm.

"Olur."

Garaja kadar birlikte yürüdük.

"Arabanı çıkarıp geliyorum. Kullanması senden."

Kırmızı bebek az sonra gözlerimin önümdeydi. Hemen önümde durdu. Arabadan indi ve eliyle referans yapıp beni sürücü koltuğuna davet etti. Kibar tavırları çok hoşuma gidiyordu. Ara sıra böyle oluyordu zaten.

"Buyrun hanımefendi."

Sürücü koltuğuna geçip kemerimi taktım. O da hemen arkamdan yan tarafıma oturdu.

"Kemerini tak." Her zaman o emretmeyecek diye düşündüm içimden.

"Vay... hatun emir de veriyor."

Dişlerimi göstererek sırıttım ona. Kemerini takınca arabayı çalıştırdım. Arka bahçenin bol çakıl taşlı yolundan geçtikten sonra şimdi ormanlık yolda ilerliyorduk. Buranın ürkütücü bir havası vardı. Issızdı.

"Ne yalan söyleyeyim. İyi bir kullanıcısın."

Yaptığı iltifat beni mutlu etmişti. Heyecandan pata küte atan kalbim şimdi daha bir hızlı atıyordu.

"Gerçekten mi?"

Tekrar aynı şeyi söylemezdi biliyorum. Başını sallamakla yetindi.

"Gururumu okşadın."

Beni övmesi hoşuma gidiyordu. Ama bunu sık sık yapmıyordu işte.

"Biraz övsene beni. Değerli hissetmek istiyorum kendimi."

Kaşlarını çatıp bakışları bana çevirdi.

"O da ne demek? Kendini değerli hissetmiyor musun?"

Ah! Hadi ama söylediğimden bunu mu anlamıştı?

"Öyle söylemedim Gece. Her şeyi anlamak istediğin gibi anlıyorsun."

Söylediğimi umursamadı.

"Önüne bak. Konuşma artık."

Merhaba gerçek Gece. Çok özlemişim seni. Emirler ve Gece.

Hastaneye kadar ikimiz de sessiz kaldık. Arabayı uygun bir yere park edip indik. Cumartesi günü olduğu için civardaki kafeler full doluydu.

"Önüne baksana."

Koluma girdi ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Sabırsız bir adamdı.

"Düşeceğim şimdi. Yavaş biraz."

Bana çokbilmiş bir sırıtışla baktı.

"Sence öyle bir şeye izin verir miyim?"

Yine de beni dinleyip adımlarını yavaşlattı. Hastaneye girer girmez dışarının soğuğuna tezat bir sıcaklık ile karşılaştık. Sağa sola bakınmadan asansöre doğru adımladık. Kabul şimdi ben de hızlandırdım adımlarımı. Çünkü heyecandan bayılacaktım. Asansör son kattaydı. Şimdi bir de gelmesini bekleyecektik. Çağırma düğmesine bastı Gece. Beklerken düğmeyi kıracaktı neredeyse. Deli gibi arka arkaya basıyordu.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now