"Sen bilirsin," deyip Elif'e döndüm. "Düş peşime."

Çoğunlukla evin iki katını kullanıyorduk. Onun dışında üçüncü kat ve çatı katı nadiren uğradığımız yerlerdi. Sinema odası üçüncü kattaydı. Her ne kadar asansör olsa da kullanmaya gerek duymuyorduk ve bir an varlığını unutmuştum. Üç katı merdivenleri güç bela tırmanarak çıktık. Sinema odasına girdiğimizde Elif kendini duvarlara vuracaktı neredeyse. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmaksızın etrafı süzüyordu. Uzun bir ıslık çaldı.

"Of be!"

Nihayet odayı taraması bitince bana döndü.

"Eğer bittiyse film seçelim."

Ona DVD'lerin olduğu rafı işaret ettim. Ama çoktan görmüştü zaten o rafı. Seçenek fazlaydı ama bizim tercihimiz belliydi.

"Korku Kapanı izliyoruz değil mi?"

Başını deli gibi salladı.

"Allahım! Nasıl zevkli olacak."

Rahat koltuklara kendini atıp gerindi. Yanına attım ben de bedenimi. Filmin jeneriği akmaya başladı. İkimizde küçüklüğümüzden beri korku filmlerine bayılırdık. Ben manyak gibi korkmama rağmen yine de izlemeyi severdim. Elif ise hiç korkmazdı. Filmin asıl şimdi başladığını anlamış oldum. Elinde baltasıyla ekranda beliren kadın filmin baş rolüydü. Ve akış da belliydi işte.

   Arka arkaya filmin tüm serilerini izledik. Bir ara ben aşağı inip mısır patlatmıştım. Saat sabahın dördüne gelirken Elif nihayet uykulu gözüküyordu.

"Ay uyusak mı?"

Gözlerimden damla damla uyku akıyordu. Başımı salladım.

"Hadi odanı göstereyim sana."

Sinema odasının elektriklerini kapatıp odadan çıktık. Ona bu kattan bir oda tahsis ettim.

"Bu kat tamamıyla senin. İstediğin gibi takıl."

"Işık bu oda bizim ev kadar."

Mübalağasına göz devirdim.

"Aman be abartma. Hadi sana iyi geceler. Ya da sabahlar mı demeliyim?"

Güldü.

"İyi uykular sana."

Odadan çıkıp merdivenleri paytak paytak indim. Sanki omuzlarımda hırka değil de dünyanın yükünü taşıyordum. Odamızın kapısını sessizce açıp içeri girdim. Oda tamamıyla karanlıktı. Birkaç adım atıp loş başucu lambasını açtım. Üzerimdeki hırkayı çıkarıp yatağın bana ait kısmına uzandım. Karanlıkta gördüğüm kadarıyla Gece'nin gözleri açıktı. Uyumamış mıydı o? Yoksa ben mi uyandırmıştım onu?

"Gece."

Fısıltım dudaklarımdan o kadar cansız çıktı ki belki de beni duymamıştı.

"Neden uyumadın sen?"

Derin bir nefes aldı. Bir şey söylemedi. Sadece baktı. Ufacık loş bir ışık aydınlatıyordu odayı.

"Ne oldu Gece?"

Uzanıp yanağını okşadım. Kirpiklerim birbirinden  zorlukla ayrılıyordu artık. Birkaç dakika içinde uykuya geçmem olasıydı.

"Hiçbir şey." Sesinde en ufak bir pürüz yoktu. Uyuyup uyansaydı illa ki bir pürüz olurdu sesinde.

"Neden uyumadın ki? Yarın işe gideceksin."

Elimin altındaki muhteşem suratı okşadım.

"Uyuyamadım."

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now