Asansör durunca kadın hızla dışarı adımını attı ve asansör sarsılınca ayağı takıldı. Kadın sendeledi ve adam onu düşmekten kurtardı. Kadının suratına baktığımda bembeyaz olduğunu gördüm. Gözlerini sıkıca yumdu. Gece kolumdan tutup beni yürütmek istese de kayıtsız kalamazdım.

"Hanımefendi iyi misiniz?" diye sordum. Kadın gözlerime bitkince baktı.

"Sadece başım döndü."

"İsterseniz hemen bir hekime görünün. Pek iyi gözükmüyorsunuz."

Adam karısının koluna girmiş ve sanki ona bağırdığına pişman olmuş gibi bakıyordu suratına.

"İzin alamayız ki," dedi adam. Hâlâ mı Geceyi fark etmemişlerdi. Kocama bir bakış atıp onlara izin vermesini söyler gibi baktım.

"Bu günlük izinlisiniz. Doktora gidebilirsiniz."

Karı koca aynı anda sağ tarafa bakınca Geceyi gördü. İkisi de bir anda esas duruşa geçti.

"Gece bey," deyip ceketinin önünü ilikledi adam.

"Doktora görünmenizde yarar var. Bu gün izinlisiniz," dedi ve bana başı ile işaret edip hadi dedi.

"Teşekkürler," deyip ikimize de gülümsediler.

"İyi günler," dedim ve yanlarından ayrıldım. Kocam çoktan çıkış kapısının önüne varmıştı. Yanına geldiğimi fark edince yürümeye başladı.

"Kim bilir kadının neyi var?"

"Bize ne?" dedi aksi bir sesle. Derdi neydi ki? Ona karşılık verip uzatmak istemedim.

"Yürüyecek miyiz?" diye sordum. Başını evet anlamında salladı.

"Ne oldu Gece?"

Sıkıntılı bir nefes bıraktı ağzından.

"Az önce yaptığın normal miydi sence?"

Ne yapmıştım ki?

"Ne? Nedir normal olmayan?"

"Bana onlara izin vermem gerektiğini söyledin."

"Ne var bunda? Yanlış mı yaptım?"

"Patron benim Işık. Bana emir vermene sinir oluyorum. Senin söylemene gerek yoktu. Zaten onlara izin verecektim. Düşündüğün kadar gaddar değilim."

Buna mı içerledi şimdi? Ah, ne kadar da çocuk gibi davranan bir kocam vardı.

"Ah... sevgilim," deyip koluna girdim ve başımı omzuna dayadım. "Bazen bir çocuk gibi davranıyorsun."

"Kapatalım artık şu saçma konuyu."

Omzuna yasladığım kafamı kaldırıp yürümeye devam ettim. Elini tuttum. Biz de normal çiftler gibi el ele yürüyebilirdik herhalde. Parmaklarımızı birbirine kenetlediğimizde beklediğim o halka şeklindeki ufak soğukluğu hissedemedim. Zaten yeni yeni takmaya başlamıştı yüzüğünü beyefendi. Derhal ellerimizi ayırıp ondan uzaklaştım.

"Yüzüğün nerede!?"

Küçük, suçlu bir çocuk gibi gözlerime baktı.

"Sanırım banyoda unuttum."

"Çok sorumsuzsun," deyip adımlarımı hızlandırdım. Ben bir an bile yüzüğümü çıkarmazken onun yüzük takmayı unutmasına sinir oluyordum. Yüzüğünü her yerde unutuyordu. Oturma salonunda çıkarıyordu daha sonra bulamıyordu. Mutfakta ara sıra birlikte yemek yaparken çıkarıyordu orada unutuyordu. Hatta geçen sefer arabayı kullanırken elini camdan dışarı çıkarmıştı. Yüzüğü ile oynarken yüzük bir anda parmağından çıktı ve yuvarlandı. O trafikte inip yüzüğünü aradık. Bu gerçekten sinir bozucuydu. 

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now