••

Verdiğim karara kendimi alıştırmam gerekiyordu.

Gerçekten çok bunalmıştım. Son günlerde yemek yediğim söylenemezdi. İşe gidip geliyordum ama yaşayan ölü gibiydim. Elbette Gece bir şeylerden şüpheleniyordu. Hastalığımı ailem dışında kimse bilsin istemiyordum. Gelecek hafta tedaviye başlayacaktım. Ural bana korkmamam gerektiğini söylemişti. Her zaman yanımda olacağını da. Göğsümü aldırmak istemiyordum. Ama bundan başka kesin çözüm yolu da yoktu. Kistlerim kötü huyluydu.

Bu süre zarfında stres ve sıkıntıdan uzak durmam gerekiyordu. Lakin ben stresin tam içimdeydim.

Bütün bunları sen istedin. Tedaviye onun desteği ile girebilirdin.

Bunun için çok geçti. Bu saatten sonra bu kararımdan vazgeçemezdim. Bu tip hastalıklarda desteğe ihtiyaç vardı. Tamam ailem her an yanımdaydı ama yetmiyordu ki. Gerçekten onsuz bir hayat geçirebileceğimi nasıl düşünmüştüm? Beceremiyordum işte. Her an vazgeçebilirdim. Ben onsuz yapamazdım. Tek ihtiyacım oydu. Ama beni böyle kabul edebilecek miydi? Baba olmak istiyordu. Ben bu durumdayken çok zordu. Onu da kendimle birlikte perişan etmemeliydim. En doğrusu buydu.

••

Aramızda elle tutulur biçimdeki gerginliği hissedebiliyordum. Her zamanki gibi bir şey değildi. Bu defa söz bendeydi. Bitirecek olan taraf bendim. Olması gereken buydu.

"Gece," deyip sustum. Bir şeyler olduğunu elbette anlayabiliyordu.

"Işık artık neler olduğunu söyleyecek misin?" Sabırsızlığı sesine yansımıştı. Nasıl söyleyecektim?

"Gece... ben." Tekrardan sustum. Bunu nasıl yapacağım ben?

"Söyle artık!" Sesi belki de uzun zamandan beri ilk kez bu kadar yüksek çıkmıştı.

"Ben bitirmek istiyorum." Derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Şu an gözlerinin üzerimde olduğunu bilsem de bakamıyordum.

"Ne demek bitirmek istiyorum? Bitirmek istiyorum ne demek!" dedi dehşete kapılmışçasına.

"Duydun işte bitirmek istiyorum."

Koltuktan sinirle kalkıp salondan gezinmeye başladı. Bir şeyleri tartıyor gibiydi. İki eli de saçlarındaydı. Biraz sonra ani bir şey yapıp canımı yakmasından korkuyordum.

"Baksana, oyun falan mı oynuyoruz biz?" diye sorarken tam karşıma dikilmişti. Verecek bir cevabım yoktu. "Ayrılmak da ne demek?" derken kendini sinirle koltuğa bıraktı.

"Daha fazla zorlaştırmayalım." Zaten yeterince acı çekiyordum. Bütün her şey neden bizim başımıza geliyordu ki?

"Lan neden bitiriyorsun diyorum?!" diye haykırdı. Lanet olsun ki haklıydı. Ona verecek mantıklı bir cevabım yoktu. Hastalığımdan bahsedemezdim.

"Yalvarırım soru sorma," derken nihayet başımı kaldırıp gözlerine bakabilmiştim. Gözgöze geldik. Gözleri ateş saçıyordu.

"Durduk yere bitirmek istiyorsun. Sonra soru sorma diyorsun. Amacın ne senin?"

Söyledikleri kalbimi milyonlarca parçaya ayırıyordu. Elbette ben de istemiyordum ondan ayrılmayı. Ama hep bir yanımız eksik olacaktı. Çocuk istiyordu. Ama olmayacaktı. Bu defa daha çok üzülecektim.

"Ben... her şey için teşekkür ediyorum sana. Bana hissettiklerin, söylediklerin için... ama bu kadarmış ben yapamıyorum." Koltuktan kalkıp salonun çıkışına doğru ilerledim. Ayaklarım resmen geri adım atıyordu. Onu bu şekilde burada bırakmak istemiyordum. Deli gibi aşıkken bitirmek istemiyordum.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now