"Ben çalışmaya devam edecek miyim?"

Yanyana uzanmış birbirimize bakıyorduk. Dudaklarını yalayıp üst dudağını dişledi. Bunu kafası karışıkken yaptığını biliyordum. Tüm hareketlerinin bir anlamı vardı.

"Etmek istiyor musun?"

Sorduğuma göre elbette istiyordum. Evde oturup sabahtan akşama kadar kocasının gelmesini bekleyen bir kadın olmak değildi gayem.

"Tabii ki de istiyorum."

"Benim yanımda çalışırsın," deyip konuya kesin noktayı koydu. İtiraz etme fırsatı tanımamıştı bana. İster kabul et ister etme der gibiydi. Kabul etmekten başka çarem var mıydı ki?

"Senin yanında ne olarak çalışacağım?"

"Aynı iş. Bir değişiklik yok. Biraz daha yoğun sadece."

Pekala. Evde oturmaktan kat kat iyidir.

"Yani yeni patronum sen oluyorsun?" deyip muzip bir şekilde tebessüm ettim.

"Eski patronun da bendim güzelim. Unutma şirket benim." Kendini beğenmiş bir ifade ile omuz silkti.

"Seninle çalışmak çok zor olacak." Zor bir adamdı. Çalışırken de zor olacağı belliydi.

"Ah bir o kadar da eğlenceli."

Gözlerinde yanıp sönen ışığı görmemek için kör olmak gerekirdi. Kim bilir kafasında yine ne tilkiler dolanıyordu.

"O ne biçim bakışlar öyle?"

"O biçim bakışlar güzelim."

Onunla çalışmak nasıl bir şeydi bilmiyorum. Tek bildiğim çalışırken normalden çok farklıydı. Daha ciddi ve ulaşılmaz. Şirkette o kadar sertti ki bana da öyle davranacağını düşününce tüylerim diken diken oluyordu.

"Annenlere gidelim mi bugün?" diye sorduğumda yatakta huzursuzca kıpırdandı. Bana bakmadan yataktan kalktı. Çıplak sırtına bakarken nutkum tutulmuştu. Kendime gelip konuşmaya devam ettim.

"Öyle kaçıp gidemezsin efendim."

Banyonun kapısının önüne gelmişti ki yataktan kalkıp koşarak yanına gittim.

"Gece."

Kafasını çevirip yüzüme baktı.

"Israr etme Işık," deyip kapının tokmağını çevirdi.

"Ben gideceğim," dediğimde kafasını öyle bir hızla çevirdi ki bir adım gerileyecektim neredeyse.

"Sen gideceksin?" dedi sorar gibi. Sesindeki tını tehlikeliydi.

"Evet. İster gel ister gelme."

Hem zaten anlamıyorum. Babası ile arası düzeldi sanıyordum. Neden hâlâ onlara gitmek istemiyordu ki?

"Kendimi iyi hissetmiyorum orada."

"İyi de neden?"

Banyonun kapısının önünde dikilmiş birbirimize sert bakışlar atıyorduk. Gerçi benim bakışlarım daha çok sorgu doluydu.

"Soru sorma. Çok istiyorsan sen gidersin o eve," deyip banyoya girdi. Kapıyı yüzüme kapattığında cevabımı duymak istemediği belliydi. Pekala madem istemiyordu biz de gitmezdik o zaman. Sonuçta Gece yokken o eve gitmemin bir anlamı da yoktu. Banyonun kapısını açıp içeri girdim. Arkası bana dönük duşun altındaydı. Üzerimin çıplak olduğunu aynadan fark etmiştim. Az önce çırılçıplak mı tartışmıştık biz? Ah evet...

GECENİN IŞIĞINơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ