"Günaydın Yalçın bey," deyip çekinik bir ifade ile baktım. Dün akşam biraz olsun yumuşamış gibiydi.

"Günaydın." Sesi aksi. Ah pekala bu da bugünün ne kadar zor olacağının kanıtı.

Sesimi çıkarmadan odadan çıktım. Sanki morali bozuk gibiydi. Ama neye? Ajandamı alıp günün programını yazmaya başladım. Pek yoğun bir gün sayılmazdı. Diğer günlere nazaran boş bile denilebilirdi. İşim bitince kapısını tıklatıp içeri girdim. Ben programı okurken o dikkatle bana bakıyordu. Bir anlam veremesem de bozuntuya vermedim.

"Bu kadar efendim..."

Kafamı ajandamdan kaldırdığımda dibimde olduğunu gördüm. O ne ara yanıma gelmişti?

"Gece sana bir şeyler anlatmış besbelli," dediğinde kaşlarım otomatik olarak çatıldı. Ne demek istiyordu?

"Anlamadım?"

"Kocan diyorum... ne anlattı sana benim hakkımda?"

Bu da nereden çıktı?

"H-hiçbir şey."

Elbetteki konuştuklarımızı sana anlatacak değilim.

"Emin misin?" Sesi bir şekilde ürkütücü geliyordu.

"Evet. Bir şey mi oldu Yalçın bey?"

Başını iki yana sallayıp kapıyı gösterdi. Bu çık demek oluyordu galiba. Çabucak odasını terk ettim. Bu adamın derdi neydi? Az önce olanlar neyin nesiydi? Hiçbir şey anlamamıştım. Masama oturup işlerime odaklanmaya çalıştım. Zor olsa da başarabilmiştim.

.••

Gün ortalarına doğru şirket eski haline dönmüştü. Sabahki telaşın sebebini hâlâ anlayamasam da bitmiş olduğunu görebiliyordum. Öğle molası verilmişti. Burada anlaştığım bir arkadaşım vardı. O da fotoğrafçıydı. Günün çoğu kısmını dışarıda geçiriyordu. Buraya geldiğinde ise ilk iş benim yanıma uğruyordu. Çünkü fotoğrafları birlikte seçiyorduk. Bu böyle devam ettikçe biz de yakınlaşmıştık. Bugün de birlikte öğle yemeğine çıkacaktık. Telefonumdan kocama ufak bir haber mesajı çektim. Habersiz çıkarsam sinirleneceğini biliyordum.

  Cevap vermemişti. Belki görmemiş olabilirdi ya da cevap verme tenezzülünde bulunmamıştı. İlkini tercih ediyordum. Şirkete yakın bir lokantaya girdik. Sevgi buraya sık sık geliyor olacak ki garsonlar onu görür görmez başları ile selam verdiler. Köşelerde bir yere oturup sipariş verdik. O lahmacun yemeyi tercih ederken ben çorbadan yana kullandım tercihimi. Siparişlerimiz geldiğinde ikimiz de kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başladık.

"Yalçın beyle çalışmak zor olsa gerek."

Demek bugünkü gündemimiz buydu. Gülümseyip yanıtladım.

"Pek de değil aslında. Yani sinirli olduğu zamanlar hariç her şey güzel."

İri iri açılmış gözlerle bana bakıyordu.

"Ondan her zaman korkmuşumdur." Şaşırma sırası bendeydi.

"Neden ki?"

"Çünkü o korkunç bir adam," dediğinde kendime hakim olamayıp gülmüştüm. Onun hakkında böyle düşünüyorsa kocam hakkında ne düşünüyor kim bilir. Gece'nin benim kocam olduğunu bilmiyordu. Aslına bakarsak şirketteki çoğu kimse bilmiyordu. Ya da ben öyle sanıyordum.

"Eee... peki kuzeni hakkında ne düşünüyorsun?"

Dudaklarını birleştirip kafasını vasat der gibi salladı.

GECENİN IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin