"Cuma gecesi."

Kahretsin! Gece asla izin vermezdi.

"Peki. Benim işim bitti çıkabilir miyim?"

Başını sallayıp kibarca kovdu beni. Ne yapacağımı bilmez halde asansöre girdim. Kocama ne diyecektim? Gerçeği söylesem asla izin vermezdi. Yalan söylersem beni affetmezdi. Doğrudan yana olmalıydım. Buna mecburdum. Bu benim işimdi. İstesem de istemesem de böyle şeyler olacaktı. Ve kocam buna alışmalıydı.

••

Her zamanki saatimizde lobide buluştuk. Ellerimiz birbirine kenetlendiğinde gergin olduğunu anlamıştım. Şirketten dışarı adımımızı atar atmaz hızla otoparka ilerledi.

"Hey hey sakin ol şampiyon."

Beni duymadı bile. Arabanın önüne geldiğimizde ellerimiz ayrıldı. İkimizde arabanın rahat koltuklarına oturunca ne kadar yorulduğumuzu fark ettik. Ağzımdan uzun bir inleme çıktı.

"Yorulmuşum yahu."

Başını bana çevirip gözlerime baktı.

"Buna izin vermiyorum," diye gürledi bir anda. Koltuktan sıçrayıp elimi kalbime götürdüm. Ödümü koparmıştı. Hem neyden bahsediyordu o?

"Sevgilim neye izin vermiyorsun?" Onun aksine sesim yumuşak ve pürüzsüzdü.

"O piç ile hiçbir yere gidemezsin. O kadar!"

Son noktayı koydu.

Elbette ben de gitmek istemiyorum ama mecburdum. Gel gör ki bunu kocama anlatmak çok zordu.

"Ama gitmek zorundayım. Onun asistanıyım çünkü."

"Daha önceleri böyle bir sikim olmamıştı. Sen gelince mi oluyor?" Sesini o kadar yükseltmişti ki gözlerine bakmaya korkuyordum.

"G-gece..."

"Gecesi falan yok! Gitmiyorsun!"

Neden sürekli bağırıyor ki? Bunu düzgün bir şekilde söyleyemez miydi?

"Gitmek istediğim falan yok tamam mı! Ama gitmek zorundayım." Ben de sesimi yükseltmiştim onu bastırabilmek için.

"Hiçbir şeyin zorunda değilsin! Ve sesini yükseltme bana!"

Sen yükseltince bir problem yok tabii. Bu adamla kavga edilmiyordu. Çünkü başa çıkamıyordum. Cevap vermedim. Kavga etmeye niyetim yoktu. Az önce kavga ettiğimizi saymazsak tabii.

••

Eve geldiğimizde açlıktan ölüyordum. Ama yemek falan hazırlamayacaktım. Hemen odaya çıkıp üzerimi değiştirdim. Gece'nin çalışma odasını kullanabilir miydim? Neden kullanamayım ki? O da evimizin ortak bir odasıydı. iPad'imi alıp çalışma odasına girdim. Gece'nin çalışma koltuğuna oturup yayıldım. Yorulmuştum. Ama bu taslakları inceleyip düzeltmem gerekiyordu. Hemen işe koyuldum. Tabletimden tüm imla hatalarını bulup düzelttim ve bir çıktısını aldım. Diğer tüm taslaklar için de aynısını yaptım. Beni işimden alıkoyan şey Gece'nin kükreme sesi olmuştu.

"Işık!"

Neden bağırıyor bu adam!

"Ne var!" diye bağırdım. Sesimin nerden geldiğini anlamadığına emindim. Koltuktan kalkıp kapının yanına dikildim.

"Ne var Gece?"

Arkasını döndüğünde beni görmüştü. Çatık olan kaşları düzelmiş rahat bir nefes almıştı.

"Gittin sandım," dediğinde neredeyse koşup boynuna atlayacaktım.

"Gitmedim. Burdayım. Bak evimizde." Elim ile etrafı gösterdim.

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now