İki gençte birbirinden bir atak bekliyordu. Ancak ikisinin de temkinli adımları onları yanlış bir yola doğru sürüklüyordu.
Yiğit hala yaptığı iş ile ilgilenen kızın tavrına sinirlenerek,
-Ben geç kalıyorum. Toplantım var, diye bir şeyler geveleyip mutfaktan çıktı. Kısa süre sonra da dış kapının kapanma sesi evin içinde şiddetli bir yankı bıraktı.

Zümra elindeki bıçağı bırakıp hiçbir şey olmamış gibi çekip giden adamın arkasından baktı. İçine çöreklenen hayal kırıklığı ve sıkıntıyla hazırladığı her şeyi ortadan kaldırdı. Oysa hayali hiç böyle değildi. Sabah uyandığında Yiğit mutfağa gelip beline sarılacak, yanağına sabah öpücüğünü konduracaktı. Birlikte kahvaltı edecekler yemekten sonra masayı birlikte toplayıp belki bir keyif kahvesi içeceklerdi. Ama Yiğit hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitmişti. Hayal kırıklığına uğradığı hissi hızla yayıldı her hücresine...

Yatak odasına girdiği sırada çalan telefonunu bulup cevapladı.
-Günaydın balım.
-Günaydın.
-Tersten mi kalktın? Bu ne biçim günaydın demek öyle?
-Yorgunum, Gizem.
-Bak sen, hasta falan olmadın inşallah. Neyse şirkete geleceksin değil mi?
-Evet. Hazırlanıp çıkarım birazdan.
-Tamam gelince konuşuruz.
-Tamam canım.
Gizem ile konuşmasından sonra giyinme odasına girip hazırlanmaya başladı.

*****

Bir saat sonra şirketteki odalarında oturmuş kahveleri eşliğinde konuşuyordu iki genç kız.
-Balım.
-Canım, diye karşılık verdi Gizem'e aynı samimiyetle.
-Nasıl geçti tatil?
-İyiydi işte.
-Bir şey mi oldu?
-Yiğit...
-Sorun ne? Yiğit ile gayet iyi olduğunuzu söylüyordun son zamanlarda.
-Bilmiyorum. Aslında her şey dün geceye, hatta bu sabaha kadar gayet iyiyken, sabah ruhsuz bir Yiğit buldum karşımda.
-Şirketin durumundan dolayı canı sıkkındır. İşler can sıkıcı ve aşırı yoğun. Sana özel bir şey olduğunu düşünmüyorum ben canım. Hem geceden sabaha ne değişebilir ki?
-Dün... Yani dün gece, biz... Yiğit ile, şey oldu.
-Ne oldu?
-Biz, birlikte olduk, dedi kısa bir duraksama ile ve ellerini utançla yüzüne kapattı. Gizem duydukları karşısında ağzı bir karış açık arkadaşına bakıyordu.
-Ne? Diye biraz yüksek desibelde çıkan sesiyle sordu.

Zümra ona tekrar böyle bir şey söylerse utancından ölebileceğini biliyordu.
-Duydun işte. Ne tekrar soruyorsun!
-Ay tamam! Dur bir dakika siz ilk kez birlikte oldunuz ve senin kocan olacak o adam sabahına buz dolabı gibi kalktı.
-Evet.
-Acaba başka bir şey olmuş olabilir mi? Gece ve sabah ne olduysa ayrıntısı ile anlat bana!
-Ya Gizem! Yerin dibine gir diyorsun bana resmen, diye hayıflandı. Ancak arkadaşının yüzüne bakınca itiraz kabul etmediğini anladı. Mahrem kısımları atlayarak her şeyi anlattı.

-Gece o kadar özenli davranan, o anlayışlı adamın sabah gelip böyle davranması çok saçma! Diye kendince yorumunu yaptı Gizem.
-Evet bende onu diyorum. Yani acaba hevesini alıp...-
-Saçmalama! Zümra senin kocandan, Yiğit'ten bahsediyoruz o asla böyle bir şey yapmaz. Onun gözündeki aşka ben kendim şahidim. Sana nasıl baktığını biliyorum. O seni çok seviyor. Hevesini alıp kenara atması söz konusu bile olamaz.

********

Aynı dakikalarda iki genç adamda aynı konuyu konuşuyordu. Biten toplantıdan sonra odada yalnız kaldılar.
-Dökül bakalım, diye direk söze girdi Devran.
-Dün gece biz Zümra'yla... Birlikte olduk.
-Hadi be! Oğlum o zaman ne bu halin?
-Sabah uyandığımda yanımda değildi. Hazırlanıp aşağıya indiğimde mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Günaydın dediğimde dönüp bakmadı bile. Sanırım pişman oldu!
-Bence alakası yok. Zümra pişman olacağı bir şeyi asla yapmaz. Onu tanımıyor gibi konuşma!
-Biliyorum. Gece bana kendi ayakları ile gelen kız, sabah suratıma bile dönüp bakmadı.
-Sen ne yaptın?
-Ne yapacağım onun sabah ki tavrından sonra işlerim var dedim çıktım.
-Oğlum uzaktan uzağa öyle olur mu? Gidip kızı sarılıp öpseydin? Seni itse idi o zaman neden öyle davrandığını anlardın. Belli ki kız senden bir adım beklemiş, sende ondan beklemişsin. Sonra da geri çekilmişsiniz ikinizde.
-Ne bileyim ya! Zaten canım sıkkın! Melek ile olanlar da üzerine tuz biber oldu. Bu bizim malları el altından alanları yakalamamız lazım.
-Polis araştırıyor. Ama şu an durumu kurtarmak için acele etmemiz gerekiyor. Hemen bütçe sağlamalıyız. Muhasebeciyi duydun elimizde yeterli miktar yok ama baban...-
-Hayır Devran!
-Ya hemen kestirip atmasaydın?
-Ben kendi ayaklarım üzerinde durmak için babamdan tamamen bağımsız bir iş yapıyorum. Şimdi kalkıp onu işime bulaştıramam.
-Yiğit...-
-Bitti Devran! Kapat bu konuyu! Hem ben bir çözüm buldum. Elindeki dosyayı Devran'ın önüne sürdü.
-Gel hadi kızların yanına gidelim. Onlara da şu fikrini anlatmış olursun, diyen genç adam ayağa kalkıp odadan çıktı. Yiğit ise hemen arkasından geliyordu.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now