-Büyük bahçeye şişeler dizin. Atış yapalım biraz. Bakalım sevgili karım iddia ettiği kadar başarılı mı?
Yanlarından gülerek ayrılan adamın arkasından ikilinin bakışları kesişti.
-Böyle kuru kuru olmaz ama bir iddia koyalım ortaya.
-Yok Yiğit ben almayayım. En son iddiaya tutuştuğumuz zaman kölen olmak zorunda kalmıştım.
-Ne o korktun galiba karıcığım, dedi genç adam. Karşısındaki kızın kaşları çatılınca istediğinin olduğuna kanaat getirdi. Onu kışkırtmayı başarmıştı.

-Görürsün Yiğit! Tamam kaybeden akşam yemeğini hazırlayacak. Nasıl  olsa akşama kadar buradayız dedin değil mi?
-Tamam anlaştık, dedi genç adam kızın serçe parmağına. Kendi parmağını geçirdi. Elini kendisine doğru çekip parmağını öpüp bıraktı.
-Şans öpücüğü olsun, dedi gülerek arkasını dönüp yürümeye başladığında,
-Senin daha çok ihtiyacın olacak, diyen kızın sesini işitti.

-Bayanlar önden, diyerek önceliği genç kıza bıraktı. Zümra masada duran silahı eline alıp mermiyi namluya sürdü. Atış yapmak için yerini aldığında genç adamın meraklı bakışları üzerinde dolaşıyordu. Silahı ateşlediğinde önce dalga dalga yayılan patlama sesi ve sonrasında parçalanan camın sesi duyuldu.
-İyi atıştı, dedi genç adam kızın elindeki silahı aldı, atış yapmak için yerine geçtiğinde genç kıza göz kırptı ve o da atışını yaptı. Silahın ucundaki hayali dumana üfledi.
Genç kız onun bu sempatik tavırları karşısında gülmeden edemedi.

Genç adamın elinden silahı alırken omuzuna yumruğu ile vurmayı da ihmal etmedi.
-Sıra sizin Melek Hanım, dedi eliyle yolu gösterip hafif eğilerek. Genç kız silahı ateşlediğinde şişeyi ıskaladı. Ayağını yere vurarak,
-Hayır ya! Diye söylendi. Yiğit onun tepkisine gürültülü bir kahkaha atarken,
-Meydanı sahibine bıraksan artık karıcığım? Dedi. Genç kız silahı eline tutuşturup arkasına geçti. Yiğit, ona nispet yaparcasına gülüp göz kırptı. Ancak silahı ateşlediğinde o da hedefi kaçırdı.
-Hadi be!
-Demek ki neymiş, çok fazla havaya girmeyecekmişiz!

-*-*-*-*-*-*-

-Tamamen şans ile alakalı. Hem sen benim dikkatimi dağıttığın için bende atışları kaçırdım.
-Yiğit sızlanmayı kesip yemeği hazırlamaya başlasan diyorum. Malum acıktım. Dağ havası insanın iştahını açıyor, dedi elindeki elmadan bir şaka daha kesip ağzına attı.
-En azından biraz yardım etsen?
-Öyle anlaşmamıştık ama!
-Peki tamam. Otur sen! Bir şeyin ucundan tutsan incilerin dökülür!
-Şu an yaşlı huysuz nineler gibi konuştun, derken şen bir kahkaha attı genç kız.

Yiğit kulaklarına dolan tını ile ürperdi. Yüreği titredi genç adamın. Karşısında oturan kıza baka kaldı bir süre. Sonra tekrar işine döndü. Ancak kafasının dağınıklığından doğradığı domates yerine parmağını kesti. Kanayan yere baskı yaparak, kan akışını keserken, temizlemek için de suyun altına tuttu parmağını.

-Ne oldu? Diyen kız yerinden kalkıp adamın yanına geldi.
-Elini mi kestin?
-Evet.
-Niye dikkat etmiyorsun Yiğit, gel pansuman yapalım, derken suyu kapatıp küçük el havlusuyla ıslaklığı sildi.
-Tamam önemli bir şey değil.
-Nasıl değil, gel saralım yaranı işte. Bir de çocuk gibi inat etme. Beceremiyorsan niye işe girişiyorsun ki!
-Senin yüzünden! Dikkatimi dağıtıyorsun, diyen genç adam kızın yüzünde donan ifadeyi inceledi.

Zümra genç adamın ima ettiği şey ile ne diyeceğine karar veremedi. Kafasının içindeki kelime kalabalığı arasından mantıklı bir cümle bulup söyleyemedi. Genç adamın yarası üzerine baskı uyguladı farkında olmadan. Yiğit'in acı inlemesi ile kendine geldi.
-Af edersin! Gel hadi saralım şu yarayı! Dedi ve genç adamı da peşi sıra sürükleyerek mutfaktan çıkardı.

Yatağın üzerinde oturmuş banyodan pansuman malzemelerini almaya giden genç kızı bekliyordu Yiğit. Bir süre sonra Zümra gelip genç adamın yanına oturdu. Elindeki küçük ilk yardım kutusunu aralarına koyup genç adamın elindeki bezi çekip aldı.
-Çok derin değil ufak bir yara bandı işini görür, diye mırıldandı yarayı incelerken.
Pamuğa sürdüğü gazlı suyu yaraya sürüp genç adamın yüzüne çevirdi bakışlarını. Canının yanıp yanmadığını kontrol etti ifadesini inceleyerek.

HÜZÜNLÜ KALPLER DURAĞI (Tamamlandı)Where stories live. Discover now