"Tabi tabi kesin öyledir," dese de doğruları söylediğimi biliyordu. Daha sonra şüpheyle konuştu. "Işık."

"Efendim abi."

"Abicim karışan eden yok değil mi? Erkek falan," dedi tedirgin bir sesle. Şu an bir erkekle aynı evde yaşadığımı bilse canlı canlı gömerdi beni mezara.

"Y-yok abicim. Ne olacak? Her şey aynı," derken sesimin titremesine mani olamadım. Yalan söylemek konusunda çok iyi değilim.

"Sana güveniyorum zaten abicim. Kapat artık. Çok yazmıştır. Sonra görüşürüz yine. Hadi sağlıcakla kal," deyip kapattı.

Ah bir de sana güveniyorum diyor. Gece ile yaşamam ne kadar da yanlıştı. Abime bile yalan söylüyordum. Başımı kaldırdığımda kapı pervasızına yaslanmış beni izleyen Gece'yi gördüm. Hemen oturduğum yerden kalkıp yanına gittim.

"Babamlar erkenden dönebilirmiş," deyip gülmeye başladım. Benim mutlu olmam onu da mutlu etmiş gibi gülümsedi.

"Çok sevindim."

Aslında hiç de sevinmiş gibi görünmüyordu. Gözleri donuktu.

"Gece bir şey mi oldu? Bu aralar çok durgunsun?"
deyip elimi koluna koydum.

"Bir şey yok güzelim. Her şey aynı," deyip mutfağa yürüdü.

Arkasından yetişip elimi koluna koydum.

"Emin misin?"

Başını evet anlamında salladı.

"Hadi yemek yiyelim," dedi ve yardımcımıza yemekleri koymasını söyledi. Onda bir durgunluk vardı ya hadi hayırlısı. Yemeklerimizi sessizlik içinde yedik. Gece yine kendini odaya attı. Ne oluyor cidden? Peşinden ben de odaya girdim ve onu sıkıştırdım.

"Ne olduğunu söyle artık," dedim sabırsız bir sesle. Son birkaç gündür bir şeyler oluyor ama bana söylemiyor. Bu hallerinde bir farklılık var.

"Işık..."

Çaresizlik akan ses tonu beni afallattı.

"Gece söyler misin artık ne olduğunu?"

Tahammülüm kalmamıştı. Ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.

"Benim Las Vegas'a gitmem gerek," dedi sadece. Bu tek cümle ben için büyük bir yıkımdı.

"Ne için?"

Sesim yaşadığım yıkımı yansıtır gibiydi. Omuzlarımın da aynı oranda çöktüğünü hissediyor gibiyim.

"Nedenini sana söylememe gerek yok. Gitmem gerekiyor."

Kendimi o kadar kötü hissediyorum ki şu an. Ben kimim ki diye soruyorum kendi kendime. Cidden sen kimsin Işık? Senin düşüncelerinin hislerinin bir önemi yok ki.

"Anladım," deyip yatağa uzandım. Ne diyebilirim?
Gideceğim diyorsa durdurmazdım zaten. Öyle bir lüksüm yok ki benim.

"Yarın sabah yola çıkıyorum."

Bu kadar erken mi yani? Yarın gidiyor ve bunu bana yeni söylüyor?

"Ne zaman dönersin?" diye sordum kendimi yorganın altına atarken.

"1 ay sonra," deyince dışarıda yağan kar sanki içime yağıyor gibi hissettim.

"1 ay çok uzun değil mi?" dedim titreyen sesimle.

"Işık gitmek zorundayım.  Yılda bir kez oluyor bu federasyonlar," deyince neyden bahsettiğini hâlâ anlamamıştım. Pek kurcalamak istemiyorum ters yapar diye ama merak da ediyorum.

"Pekala öyle olsun," deyip gözlerimi yumdum. Bir şey demedi. Bana olan soğuk tavırları içimi üşütüyordu. Ne olmuştu? Şu bir ay içinde bana eskisi gibi davranmıyordu. Çok normaldi. Eskisi gibi bağırmıyordu. Çevresinde neler olup gittiğini bilmiyorum. Yalnız, ailesi ile arasının şu aralar pek iyi olmadığını biliyorum. Sormaya çekiniyorum. Bana karşı bu kadar iyi iken başkalarına karşı bu kadar kötü olmasını bir türlü anlamıyorum. Daha fazla kurcalamak istemiyorum. Az sonra o da belime sarılınca uyku vaktinin gelmiş olduğunu anladım ve kendimi uykuya bıraktım.

••

Bir haftadır evde yalnızdım. Geceyi özlüyordum. Aslına bakarsak çoğu kişiyi özlüyordum. Bu kadar yalnız olmam beni bitiriyordu. İçime kapanık biri olup çıkacaktım en sonunda. Aralık ayının sonlarındaydık. Yılbaşına az bir zaman vardı. Gece yılbaşına kadar dönmeye çalışırım demişti. Sesini bile duymuyordum. Ne zaman arasam ya kapalı oluyordu ya da açmıyordu. Son dönemlerdeki tavırları bende şüphe uyandırıyordu. Neler oluyor? Gece yalnız kalmamam için Fredy'i tekrar bu eve aldı. Ama ben yine yalnız hissediyordum. Sonuçta Fredy Gecenin yerini tutamazdı. Gerçi hiçkimse tutamazdı. Ben okula gidince evde sıkıldığı için bir kafede işe girmişti Fredy. Yakın zamanda da kendi evine ayrılacakmış. Öyle söylüyordu. Fredy ile akşamları vakit geçirmek güzeldi. Film izliyorduk. Oyun oynuyorduk. Bazen Sinem geliyordu. İkisi iyi anlaşıyordu.
Arada sırada Çiğse bize geliyordu. Biz onlara gidiyorduk. Günler böylelikle geçiyordu. Okul şu anlık iyiydi. İlk haftalardaki gibi değildi. Artık daha da ısınmıştım. Eskisi gibi soyutlamıyordum kendimi. Bir arkadaş da edinmiştim. Buse. Okulda burslu okuyordu. Sırf bu yüzden dışlanan bir kızdı. Ben ise onu dışlamak yerine yanımda istiyordum.

   İki haftalık bir zaman diliminde gayet iyi anlaşmıştık. Benim gibiydi. İçine kapanık değil dışına kapanıktı. Kimse ile ilgilenmezdi. Benim gibi kim ne yapıyorsa yapsın kafasındaydı. En doğrusu da bu değil miydi? Kimin ne yaptığı beni neden ilgilendirsin ki?

Pazar günlerini evde geçiriyordum. Bugün de o günlerden biriydi. Fredy kafede tanıştığı arkadaşları ile takılacaktı bu gün. Beni de çağırmıştı ama kendimi iyi hissetmiyorum deyip geçiştirdim onu. Kendimi iyi hissetmiyorum değil çıkmak istemiyorum. Artık hiçbir şeyden zevk alamaz oldum. Ve anladım ki Gece olmadan ben bir hiçim. Işık'ın Gece olmadan hiçbir anlamı kalmıyordu. Tıpkı karanlık olmadığı zaman ay ışığının anlamı kalmadığı gibi.

7 gün sonra

Bu günü de Gece olmadan geçirerek bitirdim. Günler öyle zor geçiyor ki. Çetele tutuyordum artık. Ne zaman geleceğini yazıyor, çiziyordum. Annemle babam için bile böyle bir şey yapmamıştım. Bu da ayrı bir utanç veriyor bana.

   Fredy bu gün keyifsizdi. Bu kış ben de keyifsizdim. Aralık sonlarında hep böyle olurdum. Üstene üstlük Gece de yoktu. Beni neden bir kere olsun aramıyordu. Hiç mi özlemedi? Melek teyze -Gecenin annesi- ile buluştuk geçen hafta. O da bir anda gitmesine bir anlam verememiş. Ben de veremiyorum. Babası ile tartıştığını söylemişti. Neden? Ayrıca bu aralar etrafındaki insanlara karşı çok vicdansız ve acımasızmış. Bunları annesinin ağzından duymak acıydı. O benim ağzımdan laf almak isterken ben almış gibi olmuştum. Kavgalı olup olmadığımızı sormuştu. Bense her şeyin gayet iyi olduğunu bir anda gideceğini söylediğini söylemiştim. Afallamıştı. Gecede bir haller vardı ama neydi? Yılbaşına bir hafta vardı. Gelecek miydi? Yeni yıla beraber girecek miydik? Kafamda deli sorular ile bir pazar gününü daha bitirdim ve kendimi kafesime attım. Odama...

3 gün sonra

Nihayet sesini duyabilmek. İlahi sesini. Muhteşem bir sabaha gözlerimi açtım. Bir sesli mesajım vardı ve Gecedendi. Kaydı defalarca  kez dinledim.

"Işık... telefonlarına bakamıyorum. Burada işlerin pek de iyi gittiğini söyleyemem. Belki de yılbaşına kadar gelemem. Büyük bir olasılıkla hatta. Kendini asla yalnız hissetme. Yanında olmasam da sana ait olan varlığımı düşün."

Varlığını düşünmek yetmiyordu ki. Yanımda olan şart. Onu öyle özlüyorum ki.. ciddi ciddi içimde bir şeylerin çürüdüğünü hissediyorum. Sanki kalbim köreliyordu. Hislerim çekiliyordu. Aşk, sevgi değil özlem. Kalbim sanki amaçsızca atıyordu. O olmadan boşa yaşıyor gibiydim. Ne çok alışmışım ona. Kendimi öyle yalnız hissediyordum ki o olmayınca. Bir daha ayrılık fikrini düşünmek bile istemiyorum.

••

BÖLÜM SONU
DÜZENLENDİ ✔️✔️

GECENİN IŞIĞIWhere stories live. Discover now